Sonrası felaket gibiydi. Kaos dolu bir sabaha uyanan Taehyung ve Jungkook her şeyin bir şaka olduğuna inanmak istiyordu. Evet, komik olmayan kocaman bir şakaydı bütün olanlar. Başka ne olabilirdi ki? Gerçekten ilişkilerini herkes öğrenmiş olamazdı, değil mi?
On beş dakika önce şirketten birileriyle telefon görüşmesi yapmak için odadan çıkan Namjoon içeri girdi tekrardan. Sabahtan beri telefonları susmuyordu ve saatlerce birileriyle konuşuyordu. Gergindi, ne Jungkook ne de Taehyung ona yaklaşıp bir şey soramıyordu, hoş zaten bir şeyler soracak güçleri bile yoktu. Yine de sinirli değildi Namjoon, en azından onlara karşı.
Bu yüzden tekrardan yanlarına geldi, "Asmayın yüzünüzü." diye mırıldandı grubun en genç iki üyesinde doğru.
Jungkook, bacaklarını kendisine çekmiş bir şekilde koltuğun köşesine gizlenircesine oturmuştu. Üzerine kocaman sıcak bir yorgan çekmişti. Yüzünü bile örtmek istiyordu. Sanki her yerini örterse bütün her şeyler gizlenebileceğini düşünüyordu. "Hepinizin hayatını mahvettim." dedi bir süre sonra konuşmayı başarabildiğinde.
Yan koltukta oturup telefonunu kontrol eden Jimin, başını telefonundan kaldırmadan, "Hiç birimizin hayatını mahvettiğin yok, Jungkook." dedi belki de bininciye. Yine de Jungkook'un ve Taehyung'un kendisini suçlu hissetmesine engel olamadı. Engel olamıyorlardı. Bütün üyeler saatlerdir birliktelerdi ve yapabildikleri en iyi şekilde onları korumaya çalışıyorlardı.
Namjoon, grubun lideri olarak şirketlerinden gelen telefonlara cevap veriyor, onlarla ilgileniyordu. İşi en zor olan oydu. Ve aslında en çok azar yiyen de oydu ama bunu diğer üyelere belli etmiyordu. Şirket bu olayı gerçek manada sert karşılasa da diğerlerine o kadar da tepki göstermediklerini söylemişti. Her şey tüm gerçekliğiyle anlatmamıştı. Hem, anlatıp ne yapacaktı ki? Zaten hepsinin morali yeterince bozuktu.
Hoseok ve Seokjin, Taehyung ile Jungkook'u neşelendirmeye çalışıyorlardı. Onların bu kadar suçlu hissetmesini engellemeye çalışıyorlardı. Ve aslında Hoseok da onlar kadar suçlu hissediyordu kendisini. Onun açtığı yayını fark etmemeleri sonucu arkadaşlarının herkesten gizlediği ilişkisi milyonlara yayılmıştı ve bir suçlu varsa o da kendisi olmalıydı. Yayını terk etmemeliydi ya da en azından otel odasına geldiğinde odada olduğunu haber vermeliydi. Başına buyruk davranmamalıydı.
Aslında çok uzun da ayrılmamıştı yayının başından. Yalnızca beş dakikalığına gitmişti fakat o sırada Taehyung ve Jungkook girmişti ve hiçbir şeyi fark edemediklerinden, birbirlerine yalnız olduklarında davrandıkları gibi yakın davranmaları ve sarılıp öpüşmeleri birçok kişinin erişimine sunulmuştu. Bu görüntüler yalnızca bir dakika uzunluğunda, çok da net olmayan görüntülerdi fakat bu çok fazla bir şeyi değiştirmiyordu ve işte tam da bu yüzden Hoseok kendisini suçluyordu.
Diğerleri ise bu olayın, yani grubun içinde ilişkisi olan iki gencin internette nasıl karşılandığına bakıyorlardı telefonlarıyla. Magazin sitelerini dolaşıyorlar, sosyal medya hesaplarına bakıyordu ve bunu söylemek üzse de inanın durum çok hoş değildi. Zaten haber siteleri bugünün manşeti olarak onların yakın bir fotoğrafını en başa koymuşlardı ve her şey onlarla ilgiliydi. Bazı siteler sanki suçlarcasına manşet atıyorlardı. Sanki bu iki gencin birbirine aşık olması ayıp, yasak bir şeymiş gibi davranıyorlardı. Halbuki ne yanlışlığı olabilirdi ki? İkisi de aklı başında ve birbiriyle olmak isteyen iki genç değil miydi? Bunun ne gibi bir ayıbı olabilirdi?
Sosyal medya ise daha berbattı. Trendlerden inmeyen isimleri ve haklarında atılan binlerce, belki de milyonlarca tweet vardı. Hepsini okumak imkansızdı bile. Gerçekten çok fazlaydı ve bu hepsini korkutuyordu. Tepki gösteren ve isyan eden birçok kişi olsa da, aslında bu tepki gösteren kişilere tepki gösteren kişiler de çok fazlaydı ve bu biraz da olsa rahatlamalarına neden oluyordu. Yine de, atılan her bir mesaj ve yapılan her bir haber iyilik amaçlı olsa bile onları kötü etkileyebiliyordu. Konuşuldukça mesele büyüyordu ve böylelikle herkes bir söz hakkı olduğunu düşünmeye başlıyordu. Halbuki değildi, Jungkook ve Taehyung'un ilişkisi kimsenin işi değildi.
Taehyung, saatlerdir oturduğu koltukta can sıkıntısından ve suçluluk duygusundan kendisini öyle kötü hissetmişti ki biraz kafasının dağılması amacıyla televizyonun kumandasına doğru uzandı. Üyeler telefonunu almışlardı, geriye tek bir seçenek olarak televizyon izlemek kalıyordu.
Kumandayı eline aldığında arkadaşları anormal bir tepkiyle vazgeçirmeye çalışmıştı onu. "Hayır, boş ver, açma televizyonu. Hem izleyecek bir şey de yoktur." dedi Jimin hiç de inandırıcı olmayan bahaneleriyle birlikte. "Aynen." diye katıldı Yoongi. "Zaten buradaki kanallar hep İngilizce, sen İngilizce anlamazsın bile!"
Anlayacağını biliyordu ve bunun da yalnızca bir bahane olduğu açıkça belliydi. Yalnızca Taehyung televizyondaki haberleri görmesin istiyorlardı işte. Engel olamadıkları Taehyung çoktan kumandasıyla televizyonu açmış bulunduğunda, Hoseok'un dün izlediği kanal açık kalmıştı ve, bu kanal da gerçek bir magazin kanalıydı.
Taehyung'un televizyonu açmasıyla Jungkook ile kendisinin ekranda boy boy fotoğraflarını ve dün geceki görüntülerini görmesi bir olmuştu. İğrenç bir tonla yapılan haberde, dünyanın en büyük grubunun iyi üyesi arasındaki gizli ilişki paylaşılıyordu. Dün geceki bir dakikalık görüntü tekrar tekrar başa sarılıyordu ve bu kadar kısa sürede bütün bu görüntülere nasıl ulaşıldığı bilinmezdi ama ikilinin eski fotoğrafları bile ekrana gelmeye başlamıştı.
O zamanlar bakıldığında gayet normal duran, gözden kaçan ve fark edilmeyen detaylar şimdiki bilgiler ışığında bütün bir gerçeklikle parlıyor gibiydi.
Sahne arkasında Taehyung'un koşturarak Jungkook'a sarılışı, nerede olursa olsun birbirinden kopmayan bakışlar, gizlice birbirlerini seven ufak dokunuşlar ve cümlelerin arasında gizlenen sözcüler... Hepsi bir anda anlam bulmuştu sanki.
Daha fazla dayanamadı ve kanalı değiştirdi Taehyung.
Bu kanalda da onlar vardı. Bir başka kanal... Şimdi ise geçen günkü sunucu kadın, onların arasında bir şey olduğunu zaten bildiğini, anladığını falan uyduruyordu. Kadının hiçbir şey bilmediğinden emindi her biri. Ama ne yazık ki o ve onun gibilere şimdilerde konuşabilmek için fırsat doğmuştu ve bunu tüm güçleriyle değerlendiriyorlardı.
Taehyung bunaldığını hissetti. Kanallar böyleyse internetin nasıl olabileceğini tahmin bile edemiyordu. Yalnızca sabahtan beri telefonunu elinden bırakmayan Jimin'in yüz ifadesinden anlayabiliyordu her şeyi. Durumlar kötüydü, gerçekten kötüydü.
Jungkook'a çevrildi bakışları. Televizyondaki görüntülere dayanamayıp çevirmişti başını kucağına doğru. Yanında oturan Seokjin onun ellerini avcunun içine almıştı ve kendisini daha fazla üzmemesini tembihliyordu. Birkaç saniye sonra bakışları sevgilisiyle kesişti. Her ikisi de birbirine destek olmak istiyordu ama söyledikleri hiçbir söze kendileri bile inanmıyorlardı, bu yüzden konuşamıyorlardı bile. Bugün birkaç cümle dışında hiçbir şey söyleyememişlerdi birbirlerine. Ve asıl konuyu kimsenin açmaya dili varmamıştı.
Sadece, ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin, şimdi bile ondan vazgeçmediğini gösterebilmek için, yalnız kaldıkları an sevgilisinin dudaklarına hisli bir öpücük kondurmuştu Taehyung. Sanki bir öpücük her şeyi çözermiş gibi, bütün her şey geçermiş gibi uzun uzun öpmüştü. Jungkook ağlamıştı ve onun gözyaşlarını silerek öpmüştü. Taehyung da en az onun kadar kötü hissediyordu kendisini ama yine de bir şeylerle başa çıkmaya çalışmıştı. En azından onunla olduğunu göstermek istemişti.
Jungkook ise...
Jungkook ise hissettiği yoğun suçluluk duygusunun altında boğulacak gibiydi. Her birisini kendisinden çok sevdiği abileri hiçbir suçları olmamasına rağmen kariyerlerine belki de yiyecekleri en büyük darbeyi ondan yemişlerdi ve şimdi onlara bakmaya yüzü bile yoktu. Hepsinin hayallerini, geleceklerini mahvetmişti. Şimdi bile onun yanında olmaya çalışan, ona destek olmaya çalışan abilerinin, dostlarının desteğini hak etmiyordu. O, yalnızca onları hayal kırıklığına uğratıyordu. Bu kadar yıllık emeklerine yaptığı saygısızlığı için kendisini bir daha affedemezdi. Böylece bir düşünce geçti kafasından, belki de kendisi onlar için fazlalıktı. Belki de o olmasaydı hepsi daha mutlu ve huzurlu olurdu, ayrıca kariyerleri de mahvolmazdı. Bunların hepsinin suçu o değil miydi?
Kendisini hiç olmadığı kadar fazlalık gibi hissetti.
Ne yapacağını çok iyi biliyordu. Canından öte sevdiği bu kişilere daha fazla zarar veremezdi. Onun yüzünden olanların bir daha gerçekleşmesine göz yumamazdı. Onlarla olması yalnızca onlara zarar veriyordu. Buna daha fazla müsaade edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starry eyes
Fiksi Penggemaryazan: stefani-jag prompt sahibi: etkinlik üyeleri "Jungkook'un parlak bakışlarının altında göründüğünden çok daha fazlası gizliydi."