Sırtında hissettiği soğuk suyun elbisesinin kumaşından tenine değdiğini hissediyordu. Sanki ihtimallerle dolu uçsuz bucaksız suda yavaşça sona doğru sürükleniyordu. Başı iyice batmış, tuzlu su kulaklarına doluyordu.
Bir zamanlar bir hayal kurduğunu hatırlıyordu. Kendini sonsuz maviliğe bıraktığını düşlediğini anımsıyordu. Nil Nehri'ni hayal etmişti. Onun durgun ama şefkatli kollarına bir bebek gibi yattığını. Ve nehrin kenarındaki sazlıklarda otlanan hayvanların onun karaya vuran cesedini kokladığını.
Aklı onunla oynuyordu. Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu bilmek nasıl bir şeydi? Beyninin normal bir insanınki gibi çalışması nasıl bir histi? O bunu bilmiyordu. Çünkü onun için artık bir gerçek yoktu.
Nil Nehri'ni görmüş müydü? Kendini suya bırakabilmiş miydi? Yoksa sadece onu içine bir su gibi gömen yumuşak çarşafların üzerinde mi yatıyordu?
Tepesinden bir ses duydu. ''Satine.'' Boğuk sese kulak verdi. Sanki suyun üstünden ona sesleniliyordu. Sanki biri elini uzatmış, onu nehrin dibinden çekip çıkarmaya çalışıyordu. Gözlerini araladı, her şey suyun dibinden yukarıya bakıyormuş gibi bulanıktı.
''Satine.'' Ses bir ninni gibi telaşsız ve merhametliydi. ''Sorun yok, iyisin.''
''Hayır.'' demek istedi Satine. ''Değilim.'' Ama hiçbir şey söyleyemedi. Konuşacak bir ağzı olduğundan bile emin değildi. Yüzü uyuşmuş, hissizleşmişti.
Gözlerini açtı. Nil Nehri'nde değildi. Bir hastane odasındaydı. Tepesinde dikilen cankurtaranına baktı. Boğazından yukarı bir şeyin yükseldiğini hissetti. Hayır, bu kusmuk değildi. Sadece bir hıçkırıktı. Kopmayı bekleyen bir feryattı. Acı bir çığlıktı.
Konuşacak bir ağzı olduğunu hatırladı. ''Alexa..'' Ve ağlamaya başladı.
Satine, Alexa yanında oturup neden böyle davrandığını sordukça daha çok kıvranıyor; gerçeği saklamak onun için daha da zorlaşıyordu. O ana kadar ona hiçbir şeyi anlatmamıştı, o andan sonra da anlatamazdı. Alexa ona bunca zamandır yalan söylediği için kızabilirdi. Satine onu kızdırmak, kendisinden uzaklaştırmak istemiyordu. Ona değer veren ve onu seven tek kişiydi Alexa.
Onun yanından uzaklaşarak barbekünün yakınındaki şezlonga oturdu. Alexa'nın pişmiş et kokusundan hoşlanmadığı için yanına gelemeyeceğini biliyordu. Fakat tek amacı yalnız kalmak ve Chris hakkında düşünmemeye çalışmakken, umursamıyormuş gibi görünmeye çalıştığı kişinin yanına geleceğini tahmin edememişti.
''Hey.'' dedi Chris, ızgaranın üstünde pişen sosisleri kontrol ederken. ''Seni burada görmeyi beklemiyordum.'' Sanki içinde bulundukları durum çok normalmiş gibi, sakince sosisleri ters çevirirken bir yandan da onunla sohbet ediyordu.
''Ben de seni.'' Satine ona doğrudan bakmıyor, havuzun kenarında gülüşen arkadaşlarını inceliyordu.
Chris de arkasını dönüp onlara baktı. ''Arkadaşlarına bir şey anlatmamışsın.''
Yüzünde minnettar bir ifade mi vardı yoksa Satine kendi kendine mi uyduruyordu? Derin bir nefes verdi. ''Beni korkuttun. Tabii ki anlatmayacaktım.''
Chris gülümsedi. ''Teşekkür ederim.'' Minik masanın üzerindeki birasını aldı ve kafasına dikti. Gözleri hala Satine'deydi. Genç kızdan birkaç adım uzakta, ayakta dikilirken gözlerini ondan ayırmadan birasından birkaç büyük yudum daha aldı ve boş şişeyi sehpaya geri koydu.
Satine kendini tutamadı. ''Sessizlik anlaşmamız karşılıklı mı?''
Chris kollarını göğsünde kavuştururken kaşları alayla havalandı. ''Hangi konuda?''
![](https://img.wattpad.com/cover/294112281-288-k144595.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love and Other Drugs | Chris Evans
FanfictionSatine bütün uyuşturucuları bırakmıştı. Aşk hariç. UYARI: Bu kitap uyuşturucu kullanımı, fiziksel-psikolojik şiddet gibi tetikleyici öğelerin detaylı tasvirlerini içermektedir. 18 yaşından küçük okuyucular için uygun değildir.