That Feeling

400 52 70
                                    

"Kendine bunu neden yaptığını hiç düşündün mü?"

Satine'in kadının oturduğu masanın hemen arkasındaki duvar saatine dalmış gözleri birkaç kez kırpıştı. "Bağımlılıktan mı bahsediyorsunuz?"

Kadın kafasını salladı. "Evet. Uyuşturucuyu senin için vazgeçilmez kılan şey nedir? Bu soruyu kendine sormanı istiyorum."

Genç kızın ağzından alaylı bir gülüş fırladı. Kadın sanki bu "ilginç" soruyu ilk soran oymuş gibi davranıyordu.

"Bir anlığına her şeyden, ama her şeyden, damarlarında akan kandan ve aldığın nefesten bile uzaklaşma hissini seviyordum. Sanki gerçekten uçuyormuşum gibi."

"Uçtuğun yer neresiydi peki?"

"Hiçbir olumsuzluğun olmadığı bir yer. En küçük olumsuzluklar bile orada yok oluyordu."

Kadın başını salladı. "Ama hep orada kalamıyordun, değil mi? Sonra uçtuğun o yerden iniyordun."

"Düşüyordum." diye düzeltti onu Satine. "Çok sert bir şekilde."

"Düştüğünde, yani artık kendine geldiğinde gerçek dünya seni hayal kırıklığına uğratıyor muydu?"

"Evet." Satine'in gözleri yine dalmış, gözünün önüne gelen anılar beynini ele geçirmişti. "Gerçek dünyanın en küçük olumsuzlukları bile artık çok büyük sorunlar haline geliyordu. Çünkü yukarıda, bulutların tepesinde böyle sorunlar olmazdı. Ve benim o hissi tekrar tekrar yaşamak istemekten başka çarem yoktu."

Kadın, onun duvara dalmış gözlerinin içine baktı. "O hissi özlüyor musun, Satine?"

Genç kız bir saniye bile düşünmedi. "Evet."

"Tenin tıpkı ismin gibi. Yumuşak, pürüzsüz." Chris, dudakları kızın bacaklarında gezerken fısıldadı.

Satine, başkasından gelse ucuz bulacağı bu iltifat karşısında gülümsedi. Ama teninin yumuşak ve pürüzsüz olmadığını biliyordu, sadece oda karanlık olduğu için Chris bunu göremiyordu.

Işıkları açmak, onu görmek istiyordu. Bu anları aklına kazımak istiyordu. Ama kendinden utandı. Sanki adam onu sadece karanlıktayken beğenebilirmiş gibi hissediyordu. Sanki gece bittiğinde ve gün doğduğunda büyü bozulacaktı.

Adamın sert hareketleri onu düşüncelerinden sıyırdı. Dokunulmazlığının duvarlarına sert bir kaya çarpıyordu.

Ona sımsıkı tutundu. Chris kızın üstündeydi, kafası geriye yatmıştı. Ağzı "o" şeklini almış, kendini ona doğru ittiriyordu.

Satine de kafasını geriye yatırdı ve derin bir nefes aldı. "Buradayım. Şu an bu anı yaşıyorum. Hepsi gerçek."

Adama baktı tekrar, kendinden emin ve yılların tecrübesiyle yaptığı hareketlerini izledi. Göz göze geldiler.

Onu hissetti.

Bir anlığına her şeyden, ama her şeyden, damarlarında akan kandan ve aldığı nefesten bile uzaklaşma hissini. Sanki gerçekten uçuyormuş gibi.

Onu hissetti.

Aylardır aradığı ve özlediği o hissi. Bulutların üzerinde olmayı. Elleri ve ayakları vücudundan erimiş şeker gibi akarken, gövdesinin yavaşça havaya doğru süzülmesini. Bütün sorunları aşağıda kalırken, onun bir tüy kadar hafifçe uçmasını.

Love and Other Drugs | Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin