4.Bölüm

14 4 0
                                    

Kerem

Her zamanki gibi Demir ve ben PlayStation oynarken işkolik Bora ve Mert çalışıyorlardı.Demir'e dönüp;
"Bunlarda hiç eğlenmesini bilmiyorlar." dedim, Bora ve Mert'i kastederek. Yukarıdan ise Gökçe'lerin müzik sesi geliyordu.Yeni bir oyuna başlamadan önce içeceklerinizi yenilemek için mutfağa gittim. Işığı açma gereği duymadan bardakları masaya bıraktım.Dolabı açmak için arkamı döndüğümde simsiyah yüzü arasında parlayan 1 çift göz görmemle bir elimle belimdeki silahı çıkarıp diğer elimle karşımdakinin boğazına yapışıp duvara yaslamam ve onun çığlık atması bir oldu...

Bora

Yaklaşık 3 saattir Mert'le çalışma odasında evraklar ile ilgileniyorduk.Elimdeki dolma kalemi bıraktım ve arkama yaslanıp başımı yukarı kaldırdım.Dinlenmek için gözlerimi kapattığım anda bir çığlık sesi duydum.Hızla başımı Mert'le çevirdim.Aynı şeyi düşünüyorduk.Kızlar...

Mert'le aynı anda ayağa kalkıp odadan çıktık.Kızlarda koşarak merdivenlerden iniyorlardı.Korkmuşlardı.Aşağı indiğimizde elinde silahla Demir salondan çıkıyordu.

Mert ve bende silahlarımızı aldık ve sesin geldiği yöne yani mutfağa yöneldik.Tehlikeli olduğu için kızları arkamıza aldık.İçeri girdik.Mert ışığı açtığında karşımızda Kumsal'ın boğazını sıkıp, başına silah dayamış halde olan Kerem'i gördük.Kerem'in yüzündeki şaşkınlıktan, karşısında duranın Kumsal olduğunu yeni anlamış gibiydi.Kumsal ise şok olmuş bir şekilde sadece dikiliyordu.

Yerdeki cam kırıklarını ve kanları fark eden ilk kişi Demir olmuştu.
"Oğlum noluyo lan bur- " diyen Demir'in sözünü kesen Kerem olmuştu.
"Sikeyim sizin yapacağınız maskeyi" derken sinirle Kumsal'ın yüzünden maskeyi çıkarıp yere firlatmıştı.gercekten çok sinirlenmişti . Kerem eğlenceli biriydi ama sinirlendi mi tam sinirlenirdi .Kumsal ortamı sakinleştirmek istercesine;
"Sorun değil, alt tarafı küçük bir kesik" diyip gülümsedi.Canının yandığı gülümsemesinden belliydi.Kerem Kumsal'ı kucağına alırken;
"Söyleyeceğin yalanı..."deyip sustu. Yüz ifadesi sabır diliyor gibiydi.
"Hâle bak. Üstüne bile basamıyosun işte." deyip, kucağında Kumsal ile salona doğru yürüdü.

Kızlara döndüğümde, üstlerindeki kıyafetler dikkatimi çekmişti. Gökçeye hitaben;
"Güzelim"uyarı dolu bir sesle "Üstünüzdekilerin yarısı nerede abicim." derken sesim olabildiğince memnuniyetsiz çıkmıştı.
"Abi!Lütfen yine başlama ya"dedi Gökçe. Bana bakan gözlerindeki bıkkınlık sesine de yansımıştı. Onun bu sitemine karşılık, bunu sonraya bırakarak Kumsal ile Kerem'e bakmak için salona doğru yürüdüm. Kerem, Kumsal'ı koltuğa bırakmış ve tahmin ettiğim kadarıyla pansuman malzemesi almaya gitmişti.

Koltukta yatıp, acısı nedeniyle gözünden yaşlar akmaya başlayan Kumsal'a baktım. Gerçekten canının acıdığı belli idi.
"Hay ben senin yapacağın işi Kerem..." dedim, kimsenin duymayacağı bir ses ile. Kızlara döndüğümde, yüzlerinde o tuhaf maske, üstlerinde de aynı şeylerin olduğunu görünce;
"Gidin şu yüzünüzü temizleyin. Üstünüze de doğru düzgün bir şeyler giyinip gelin." dedim, saklamaya çalıştığım ama pek başarılı olamadığım, sinirli ve birazda yüksek çıkan sesim ile.
Gökçe ve Deniz uğraşmadan yukarı çıkmaya başladılar.Özüm ise duraksadı.Sinirlendiği bakışlarından belliydi, ama konuşmak yerine göz çevirmekle yetindi.İstemeden tebessüm etsemde hemen kendimi toplarladım.

Kerem

Mert'in ışığı açmasıyla karşımdakinin kim olduğunu yeni fark etmiştim.Kumsal'dı.
Onu görmeyi beklemiyordum.
Demir burada ne olduğunu sorarken bir an sinirle lafını bölüp küfür ederek Kumsal'ın yüzündeki maskeyi fırlatmamla yerdeki kanları görmem bir olmuştu.Elindeki bardak kırılıp ayağına cam kırıkları batmıştı.Canı yanmıştı, ama hâlâ "Sorun değil,alt tarafı bir kesik" deyip gülümsüyordu. İyice sinirlenmeye başlamıştım. Kendisi farkında değil miydi? Acıdan üstüne basamıyordu.

Dayanmayıp kucağıma aldığımda;
"Söyleyeceğin yalanı..." deyip sustum. Zaten canını yeterince yakmıştım. Bide yetmezmiş gibi kalbini daha fazla kıramazdım...

Kucağımdaki Kumsal'ı salona bıraktıktan sonra pansuman malzemelerini almaya gittim.
Salona geri döndüğümde kızlar yüzlerini temizleyip üstlerine sweat ve eşofman giyip gelmişlerdi.

Kumsal'ın yanına gidip ayağına pansuman yapmaya başladım.Fazla cam batmıştı.Acıdan gözlerinden yaşlar süzüldü.Kalbime bişey olmuştu.Canımdan can gidiyordu.

Ağlaması arttı.
Kalbimdeki acı arttı.
Ne oluyordu bana,bu hisler de neyin nesiydi...

Özüm yüksek bir sesle;"Oldu mu Bora Bey istediğiniz?" dediğinde kendime geldim.
Bora kızlara ne demişti de bu denli sinirlenmişlerdi?
Biraz düşündükten sonra kızların kıyafetleri aklıma geldi.Büyük ihtimalle Bora ona söylenmişti.
Bora;"Bey demene gerek yok şirkette değiliz" dediğinde Özüm şüpheli bir sesle"Abi mi diyeyim yani"derken,Bora, Özüm'e doğru birkaç adım
yaklaşıp "o kelimeyi asla kullanma"dedi dişlerinin arasından hırlayan bir sesle. Çenesi gerilmişti. Bakışları sertleşmişti.

Bora'nın bu tavırları neyin nesiydi anlayamamıştım.Mert ve Demir'e baktığımda onlar da şaşırmışa benziyorlardı,ama bir yandan da sırıtıyorlardı.
Özüm ise Bora'ya birkaç saniye baktıktan sonra gözlerini kaçırmıştı.O da Bora'nın bu tavrının ne olduğunu anlamamıştı sanırım.
Bora, Özüm'den uzaklaştı.Sakinleşmek istercesine sigarasını yaktı...
_______________________________________

Karanlığın ÖzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin