♪. Chasing - NF ft. Mikayla Sippel
__________Birkaç saat önce~
"Ne diye arıyorsunuz beni?" Jungkook, arkadaşlarının sonunda onu aramış olmasına memnundu elbette ama bunu belli etmeyecekti.
Genelde tartışmalar yaşadıklarında -ki bu aralarında daha önce yaşanmamış bir tartışma olduğu için emsalsizdi, Jungkook ne yapacağını bilemiyordu- hep Jungkook'un pişman olup dönmesini beklerlerdi. Jungkook da hatasının farkında varır varmaz özür dilemek yerine hiçbir şey olmamış gibi davransa da aralarına geri dönerdi.
Jungkook gerçekten de herkesin anlaşabileceği karakterde biri değildi. Bu yüzden aralarında, temel taşı sabır olan ve karşılıklı anlayışa sıkı sıkıya bağlı bir arkadaşlık ilişkisi vardı her zaman. Aksi halde hepsi bir yana dağılırdı. Çünkü hepsinin sabır isteyen bir yönü vardı.
Arkadaşlıkların çoğu da böyle değil miydi zaten?
Ama aralarındaki bağın kuvvetini de kimse sorgulayamazdı. Gerçekte hiç kardeşleri olmayan bu adamların her biri birbirinin kardeşi gibi olmuştu.
Eh, Yoongi ve Hoseok bu duruma dahil değildi elbette. Onların arasındaki bağ diğerlerininkinden daha farklı daha derindi.
"Bir kere de sorgulamadan bize uyum sağlasan olmaz mı? Ne zaman senin kötülüğünü istedik de her adımımızı sorgular oldun?" Hoseok arkadan bağırıyordu.
"Duydun, çok gergin ve inan bana ben bile gevşetemedim onu." dedi Yoongi sessizce. Telefonu neredeyse ağzının içine sokacaktı. "O yüzden lütfen Jungkook, hemen gel."
"Gelmeyeceğim. Dedim size, bitti." Birazcık naz yapmanın ne zararı olacak ki diye düşünüyordu içinden küçük olan. Bir yandan da içi hala tam anlamıyla soğumamıştı.
"Asıl ben hepinizi bırakıp gideceğim şimdi!" diye bağırdı sonunda Yoongi, Hoseok'un yüzü endişeli bir hal alıp gözleri ve ağzı aynı anda kocaman açılınca da gülmemek için kendisini tutması gerekti.
"Her neyse." dedi Jungkook, yeniden umursamaz tavrına bürünerek. "Siz istediğiniz yere gidebilirsiniz. Ben gelmiyorum. Unuttunuz herhalde, ben vazgeçtim."
Bunu yeniden söylemek içinde yeniden aynı alevin körüklenmesine ve karşıdakilerin de aynı şekilde çileden çıkmasına sebep olsa da yinelemişti kararını. Jungkook, artık grubun bir üyesi olmak istemiyordu.
"Sen ciddisin yani?" dedi Yoongi'nin elinden telefonu bir hışımla kapan Namjoon. Çok bile dayanmıştı.
"Evet." diyebildi Jungkook yalnızca. Fazlasını söylemek, kelime kalabalığından başka bir şey olmayacaktı ona göre.
Elbette o da her şey daha farklı olsun isterdi ama grup arkadaşlarının son zamanlardaki tavrı, davranışları ve kararları Jungkook'u hiç ciddiye almadıklarını gösteriyordu ona. Önemsenmiyordu hatta ona göre sadece kendisini değil grubu da kimsenin önemsediği yoktu.
"Keyfin bilir koca bebek." dedi en sonunda Namjoon çünkü karşısındakinin çocukluk ettiğini düşünüyordu. Jungkook'un cevap vermesine fırsat vermeden hızlıca kapattıktan sonra telefonu Yoongi'nin eline tutuşturdu.
Olaya istese de onun penceresinden, duygularıyla bakamıyordu. Mantık bu durumda hep bir adım daha önde oluyordu Namjoon'a göre. Bu zamana kadar bir sürü fedakarlık yapmışlardı zaten, birçok zorluğun üstesinden gayet çabalayarak ve azmederek gelmişlerdi. İlk defa sorunları kolay yoldan çözülecekti ama Jungkook buna izin vermiyordu.
"Bu Taehyung'u kullanmak mı olurdu?" dedi yüzünde Jungkook'un tavrını hiç anlamadığını belli edecek bir ifadeyle uzun sessizliği bölerek. Cidden anlayamadığı için soruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red & Blue : Taekook
FanfictionJeon Jungkook solisti olduğu gruba kendi iradesi dışında katılan Kim Taehyung'dan nefret ediyordu. Biri ateş diğeri ise buzdu. Kırmızı ve mavi. Onların birbirlerine karışmaları birbirlerini yok etmelerine neden olacaktı. 04.11.2020