"Şimdi ne yapacağız Hoseok?"Jungkook'un hastanedeki dalgın hallerinin nedeni ancak ertesi gün Hoseok'un evinde bir araya geldiklerinde ortaya çıkmıştı.
Bütün ekipmanlar ve aletler depodaki yangında kül olup gitmişti. Bununla beraber grubun geleceği de bir nevi yanmıştı. Yani en azından her şeyini bu gruba vermiş olan Jungkook'a göre durum tam olarak böyleydi.
"O ekipmanları almak için neredeyse kendimizi satacaktık. Şimdi yeniden en başa döndük."
Bugün her şey tam tersine dönmüştü. İki gündür Jungkook susuyor, onlar bir şeyler hakkında konuşuyordu. Şimdi ise Jungkook'tan başka kimse bir şey demiyordu, diyemiyordu.
"Yine yaparız." Sessiz, kendinden bir nebze bile emin olmayan bir sesle Yoongi girdi araya.
"Siktir ordan." Jungkook gerçekten sinirli ve endişeliydi. "Önce kendini inandır buna."
Çalan kapıya bakmak için herkesten evvel hızlıca ayaklanan Yoongi, Jungkook'un gazabına uğramaktan kaçıyordu aslında.
"Biraz sakin olmayı deneyemez misin?" Hoseok da sessizdi. Sesi yalvarır gibiydi. O da bir çözüm arayıp bulamadığı için kendini suçluyordu.
"Sakin olmak mı? Günlerdir sessizce düşündüm. Bir çıkış yolu aradım ama bulamadım. Anlayacağın kendi içimde kapana kısıldım. Günlerce karanlık bir odaya kapatılmış ve sonra insanlar arasına salınmış vahşi bir hayvan gibiyim şuanda Hoseok..." durdu ve tane tane devam etti sözlerine. "Etrafımdaki herkesi ve her şeyi parçalamak istiyorum."
"Sakinleş artık." Ses Yoongi'nin önünden içeriye giren Taehyung'a aitti. Gülerek devam etti. "Ama vahşi bir hayvan olduğun kısmına ben de katılıyorum."
"Sen ne anlayacaksın? Bugünlere gelirken yanımızda bile değildin. En son konuşacak kişi sensin. Hatta hiç konuşmasan daha iyi."
Dişlerini sıkan Jungkook içten içe Taehyung'un üzerine atlayıp bir güzel yumruklamamak için kendini zor tutuyordu.
"Doğru söylüyorsun, konuşmama gerek yok. Halihazırda çözümü olan şeyler hakkında fazladan konuşmak zaman kaybı." Taehyung üzerindeki kabanı çıkarmadan koltuğa bıraktı kendini.
"Nasıl yani?" Namjoon uzun süre sessizce dinlediği için sesi oldukça kısık çıkmıştı.
"Her şeyi ben karşılayacağım." dedi Taehyung. "Yeniden daha iyi enstrümanlarla ve daha donanımlı ekipmanlarla devam edeceğiz."
Cümlesi biter bitmez suratına inen yumrukla birlikte zaten henüz iyileşmekte olan yaralarından biri açılmıştı.
Jungkook attığı yumruk kadar hızlı bir şekilde çıkıp gitmişti evden. Diğerleri ise yumruğun ve açılan yaranın acısıyla yere serilen Taehyung'un başına üşüşmüşlerdi.
"Tanrım!" Hoseok ne diyeceğini bilemeden sinirle söylenip duruyordu. "Bu çocuk... Ah!"
"Gerçekten amacı ne bunun? Çözüm aramıyor muyduk? Bu en mantıklı çözüm işte." dedi Namjoon.
"Jungkook'u tanımıyormuş gibi konuşuyorsun. Böyle davranmasının tek sebebi gururu ve bir türlü kabına sığamıyor olması." Yoongi diğerlerine göre daha sakindi. "Bu onun için çözüm değil, ne olduğunu da ben söylemeyeceğim. Anlayın." dedi sessizce, gözleriyle hala yerde uzanan Taehyung'u işaret ederek.
"Ama tek olur yanı bu. Yani bence Taehyung'dan borç alabiliriz, bunun nesi kötü?" Namjoon hala Jungkook'u haksız ve fevri buluyordu.
"Kötü bir yanı yok. Sadece Jungkook'a ters gelen yanları var." Yoongi üstü kapalı şekilde anlatıyordu ama Namjoon hala anlamamazlıktan gelmekte ısrarcı gibi omuz silkti. "Haksız da sayılmaz." dedi Yoongi başını öbür yana çevirirken, fısıldadığı için kimse ne dediğini duymamış, duyanlar da anlamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red & Blue : Taekook
FanfictionJeon Jungkook solisti olduğu gruba kendi iradesi dışında katılan Kim Taehyung'dan nefret ediyordu. Biri ateş diğeri ise buzdu. Kırmızı ve mavi. Onların birbirlerine karışmaları birbirlerini yok etmelerine neden olacaktı. 04.11.2020