Başladığınız tarihi buraya yazınız:
***
1- Düş kumarı
"İnsanları yöneten şey düşüncelerdir"
Kalbim çok hızlı atıyordu. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Kalabalığı oluşturan insanların her biri ayrı bir köşede farklı işlerle uğraşıyordular.
Daha önce bunu çok yapmıştım ve şimdi de yapacaktım. Gözlerim kalabalığa bakındı hepsi beni izliyormuş gibi hissettim ama kimse bana bakmıyordu. Bunu biliyordum ama yine de titriyordum. Buna ne deniyordu?İnsanlar içkilerinden bir yudum aldılar kimisi yanındaki kadınları izledi, kimisi sızıp kaldı, kimisi ise başka kadınlara bakındı. Burası benim uçsuz bucaksız cehennemimdi. Kimsenin gözlerine, sözlerine, ellerime hakim olmadığı yer. Burası gerçek bir cehennemdi ama asıl cehennem onların zihinlerindeki pis düşüncelerdi.
Kendinden emin adımlarla insanların 'cehennem' diye nitelendirdikleri ve ona bu ismi verdikleri yerdeki bara doğru ilerledim. Kırmızı ışık yüzüme vuruyordu. Artık gözlerim yanmaya başlamıştı. Sigara kokuları burnuma doluyordu.
Uzun bar koltuğuna oturduğumda barmen yanıma gelip içmek istediğim şeyi sordu. Alkol almamam gerekiyordu. O da bunu biliyordu.
Viski bardağında sarı bir içecek getirirken içindekinin en fazla elma suyu olduğunu farkındaydım.
"Hazır mısın, Hazal?" diye sordu kulağındaki erkek sesi. Cevap veremezdim. Bu da hazır olduğum anlamına geliyordu. "Geliyorlar sakın renk verme!"
Bardaktaki elma suyunu kafama diktiğimde gerçek gibi durması için yüzümü buruşturdum.
İki takım elbiseli adam yanıma geldiğinde gözlerine ne istiyorsunuz? der gibi baktım.
"Hazal Hanım, bizimle gelmeniz gerekiyor," dedi içlerinden bir tanesi.
"Niye?" diye sordum bir bardak elma suyu daha önüme geldiğinde.
"Sizinle görüşmek isteyen biri var!" İşte bu!
"Peki kim bu kişi?" diye sorduğumda kulağımdaki ses "Çok sorgulama dikkat çeker," dedi. Sorgulamamam dikkat çekmez mi asıl?
"İsim veremeyiz ama can güvenliğinize garanti veririz. Başınıza bir şey gelmeyeceğinden emin olabilirsiniz," Bardağı barmene geri fırlattığımda uzun bar sandalyesinden ayaklarımı sarkıtıp dik durdum.
"Gidelim bakalım kim görüşecekmiş bizimle," dediğimde önlerinden ilerlemeye başlamıştım.
"Hazal sana hayran olduğumu daha önce söylemiş miydim?" diye sordu kulaklıktaki sesin sahibi George. "Cevabın evet ise öksür,"
Ses çıkarmadığımda yalan söylemiş olmuyordum çünkü daha konuşmamıştım ama George daha önce milyonlarca kez bana hayran olduğunu söylemişti.
Asansöre bindiğinizde iki adamda kule gibi yanımda dikildiler. Ellerimi arkada birleştirdiğimde benimle görüşecek adamı görmeyi heyecanla bekliyordum. Çünkü adını defalarca kez duymuştum.
Asansör inmemiz gerek katta durduğunda ilk adımı atan ben olmuştum.
"Nereye gideceğinizi biliyor musunuz, Hazal Hanım?" dediğinde olduğum yerde durdum.
"Eğer biriyle iş birliği yapıyorsam o kişinin neler yapacağını az çok tahmin edebiliyorum," dedim heyecanla. Yüzümdeki çapkın gülümsemeyle döner kapıdan dışarı çıktım. Siyah bir minibüs kapının önünde duruyordu. Kapı açıldı. İçeri girdim. Koltuğa oturduğum sırada içeride kimse olmadığını gördüm. Adam yanıma geldiğinde elini bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Notası
Novela Juvenil"Ateşten doğana kül denir" Bir yalan... Ve bir gerçek... Hangisi daha çok can yakar? Yalanların gerçek olması mı, yoksa gerçeklerin bir yalandan ibaret olması mı? Seçenekler, sebepler, ölümler, kalımlar... Ve en acı Vedalar. "Bir yapboz gibi parçal...