𝑪𝒉𝒂𝒑𝒕𝒆𝒓 𝑺𝒊𝒙𝒕𝒆𝒆𝒏

477 47 16
                                    

"...𝑰'𝒍𝒍 𝒏𝒆𝒗𝒆𝒓 𝒍𝒐𝒔𝒆 𝒚𝒐𝒖..."

𝑲𝒂𝒚𝒃𝒆𝒕𝒎𝒆 𝑲𝒐𝒓𝒌𝒖𝒔𝒖...

Sabah bütün enerjim çekilmiş bir şekilde uyanmış olsamda ağrım olmadığı için kendimi şanslı hissediyordum. Daha önce hiçbir erkekle ilişkide bulunmadığımdan kaynaklı olarak canımın yanacağının bilincinde olsamda yaptığım şeyden asla pişman olmadığımı bir kez daha dile getirmek isterim tabii.

Yatakta debelenirken yanlışlıkla düşmem sonucu ortaya çıkan tok ses ile acımı unutup gülmüştüm sadece. Her zaman kim düşerse düşsün gülme huyumu bırakamamış olmam her ne kadar azar yeme olasılığımı ve tabii yediğim azar sayısını arttırsada vazgeçemiyordum asla bu huyumdan.

Ellerim karnımda gülüp dururken zorlanarak kalkmış ve hafif sızlama hissi ile odanın kapısına ilerlemiştim. Sabahları genelde yalnız olduğumdan hiç düşünmeden merdivenleri yavaş ve üşengeç şekilde inmeye başlamış ve mutfaktan gelen güzel koku ile gözlerim kocaman açılmıştı.

Koşar adımlarla vardığım mutfağın kapısını ittirerek açtığımda masada beni bekleyen kahvaltı ve natu görünce yüzüm düşmüştü. Beklediğim bir nevi bu olsada tamamen değildi işte ve ben  bu yüzden bütün gün suratım asık gezebilirdim.

Tahta masanın alçak sandalyelerinin birine kurulduğumda güzel kahvaltı sofrasını es geçerek siyah ve katlı bir şekilde duran kağıdı aldım elime. Öncekilerle aynı olması beni ürkütmüş olsada kısa bir süre sonra çoktan unutmuştum bile o hissi.

'Yemeğini yemezsen akşam beni seni yerim haberin olsun.

Sadece çok ufak bir işim var, sonra bütün günümü sana ayıracağım söz veriyorum.

Seni seviyorum'

Yüzümde oluşan aptalca gülümseme ile kağıdı altımdaki kaprinin cebine sıkıştırarak yemeğimi yemeye başladım. Her ne kadar onun olmamasına bozulsamda kısa bir süre sonra gelecek ve günün diğer zamanını birlikte geçirecektik ve bunu düşünmek bile heyecanlanıp kalbimin sıkışmasına yetiyordu.

Yemeğimin yarısına bile zar zor gelmişken çalan kapı ile hoplaya zıplaya yerimden kalkmış ve çocukları gibi kıkırdayarak kapının önünde durmuştum. Saçma salak heyecanım içimi kaplarken kapıyı açtım.

"Aman Tanrım! Naruto!"

Boynuma sarılan kollar ile afallayarak geri çekilsemde kurtulamamıştım. Neler olduğunu anlayamadan ellerim birbirine geçirilerek kelepçelenmiş ve gözlerim refleksen kocaman açılmıştı.

"Ne?...neler oluyor?"

Boynumdan çekilen kollar ile yüzünü tamamı ile gördüğüm 'adını bile anmak istemediğim kadın' bana sinsice gülümsemiş ve burnuma işaret parmağı ile hafif bir baskı uygulamıştı.

"Şimdi seni ben kaçırıyorum."

Bir şey diyemeden büyük eller tarafından kapanan ağzım ile gözlerimin kaydığını ve bedenimin uyuştuğunu hissetmiştim. Ne olursa olsun bir şey bırakmadan gidemezdim. Bu yüzden zor bela ellerimi cebime ulaştırmış ve kağıdı yere atmıştım. O an kesinlikle ne yapacağımı bilmeden yaptığım şey, adamın siyah kağıda ayakkabısı ile basması sonucu çıkan ayakkabı izi ile anlam kazanmış gibi gelmişti o kısacık sürede.

Bilincim yerini karanlığa bırakırken her şeyin düzeleceğine inancım varmış gibi hissetmiştim. Hiçlikten gelen bir inanç gibiydi daha çok.

×××

İçindeki huzursuzluğu umursamadan yoluna devam eden genç adamın aklında ise birkaç dakika sonra sevdiği adam ile geçireceği güzel dakikaların hayalleri ve heyecanı vardı. Arabasını boş yolda sürmeye devam ederken kulağında çalan sakin müzik ile iyice gevşemiş ve yolun manzarasına kendini kaptırarak araba sürmeye devam etmeye başlamıştı.

Gelmek istediği ev göründüğünde arabasını her zamanki yere bırakarak kalan azıcık yolu yürümüş ve bu süre zarfında kalbi deli gibi atmayı ve göğsünü sıkıştırmayı bırakmamıştı henüz.

Bu yüzden bir eli kalbinde ilerlerken açık olan kapı ile gözleri kocaman açılmış ve koşar adımlarla kapıdan içeriye dalmıştı.

"Naruto?"

Cevap gelmemişti.

"Naruto!"

Yeniden cevap gelmeyince evin içinde hızla koşmaya ve adını haykırmaya başlamıştı onun ama cevap yoktu.

Kapıdan çıkacağı sırada gözüne takılan siyah kağıt ve üzerindeki ayakkabı izine takıldı gözleri. Onun ayakkabı numarası kesinlikle 43 olmadığından ne olduğunu çoktan anlamış ve gözleri dolmuştu o kısa sürede.

Şimdi ne olacağını düşünmeyi bir süreliğine kenara bırakmış ve evden hızla çıkarak arabasına geri binmişti.

Elleri direksiyonu koparacak dereceds sıkarken gözlerindeki yaşlar firar etmeye başlamıştı çoktan.

"Seni asla kaybetmeyeceğim..."

Burnunu çekti.

"Bu kadar yaklaşmışken asla..."

mine [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin