3

283 61 172
                                    

Londra, 1908

Devil's Acre

Levi ve çetesi o sabah odalarından çıktıklarında güneş henüz doğmamıştı. Alacakaranlığın hafif parıltısı gökyüzünü menekşe moruna boyuyordu ve gecekondu mahallelerinin dar sokaklarına kasvetli bir gölge düşürüyordu. Devil's Acre'nin biraz dinlenebildiği tek zaman şafaktı.

Levi ve çetesi ıssız sokaklarda sessizce dolaşıyordu, sokaklarda yalnızca çamura bastıklarında çıkan ses duyuluyordu. Etrafta pek fazla insan yoktu, geceyi sokakta geçirdikleri belli olan birkaç sarhoşun dışında.

Devil's Acre'de fark edilmeden işlerini yapabilecekleri tek zamandı.

Levi'ın çetesi yolun sonundaki bir bara yöneldi; sabahın erken saatlerinde iş için açık olan tek bar. Ancak barda dönen işlerin alkol veya eğlenceyle bir ilgisi yoktu.

Her ayın ilk günü aynı kişiyle barda buluşurlardı. Satıcıları her ay, satmaları için bir çanta dolusu silah getirirdi: tabancalar, tüfekler ve Levi'ın adını bile bilmediği envai çeşit silahlar... Bilmemesi doğaldı ne de olsa, Levi her zaman bıçağı tercih eden biri olmuştu.

Ancak bugün, burası her zamankinden farklı hissettiriyordu. Bir sorun vardı.

Barın girişine ulaştıklarında Levi dikkatli bir şekilde etrafına bakındı. Barın etrafında yavaş adımlarla yürüyen adamların ceplerindeki silahları gördü. Levi, Furlan ve Isabel'e dönüp burda kalmaları gerektiğini söyledi.

Caddenin kenarına park etmiş arabaya baktı. Burda görebileceğiniz tür bir araba değildi. Büyük, siyah ve pahalı. Devil's Acre de kimsenin parası buna yetmezdi. Galiba sıçtık diye düşündü Levi hemen. Barın kapısında durdu ve siyah arabadan takım elbiseli bir adamın inip ona doğru gelmesini izledi.

"Günaydın Bay Ackerman."

Levi adamı daha önce hiç görmemişti.

"Sen kimsin? Normalde gelen herif nerde?" dedi tedirgin bir sesle.

"Ah hayatım. Asistanım haklıymış." adam yüzünde alaycı bir ifadeyle kusursuz beyaz eldivenlerini düzeltti. "Terbiye denilen şeyden yoksunsun."

Yani o, o diye düşündü Levi. Tedarikçi.

"Görgü kuralları benim faturalarımı ödemez ama silahlar ödeyebilir. İşimizi mi yapmaya geldin yoksa çene çalmaya mı?"

Adam, Levi'ın araca binmesi için kapıyı açtı. "O zaman iş konuşalım."

Levi arabanın içine baktıktan sonra adama döndü. "Her zamanki gibi barda konuşmayı tercih ederim."

"Emin ol, etrafa bir göz attıktan sonra fikrini değiştireceksin."

Levi döndü. Az önce gördüğü adamlar şimdi silahlarıyla arkadaşlarının yanında duruyorlardı. Furlan ve Isabel, Levi'a hafifçe başlarını olumsuz anlamda salladılar. Gözleriyle ona gitmemesi için yalvardılar. Ama Levi'ın onların boğazına silah dayanmışken arabaya binmek için düşünmesine gerek yoktu. Adam, Levi arabaya binince ardından bindi kapıyı arkasından kapattı.

Levi'ın elinde her zamanki çantayla arabadan çıkması uzun sürmedi. Adamlar onun çıktığını görünce Isabel ve Furlan'ı bırakıp uzaklaştılar. Onların yeterince uzaklaştığına emin olan Furlan ve Isabel Levi'a doğru koştu.

"Bu da neydi böyle?" dedi Furlan kaşlarını çatıp.

"Bir iş... görünüşe göre reddetme şansımızın olmadığı bir iş."

1918 •Eruri•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin