Ateş. Levi'ın uyandığında hissettiği ilk şey buydu. Vücudunda yanan bir ateş. Görüşü alevlerin kızıl ışıkları, külün kokusu ve duyularını sarhoş eden kavurucu et tarafından bulutlanmıştı. Levi gözlerini ovuşturduğunda görüşünü bulanıklaştıran kırmızılığın ateşten değil de alnından aşağı usul usul akan kanından geldiğini anladı. Kanlı ellerine baktı. Bir şey eksikti.Levi'ın tepki verebilmesi tam bir dakika sürdü. Kendi parçalanmış vücudunun ürkütücü görüntüsü midesini altüst ederken başparmağıyla orta parmağı arasındaki boşluk ona hiç yardımcı olmuyordu.
Levi nefes nefese yaralı kolunu göğsüne bastırdı.
Bir parmak. Sol elindeki işaret parmağı artık yoktu.
En azından hala ateş edebileceğim. Kendini rahatlatmaya çalıştı ancak acı o kadar büyüktü ki Levi her an gözlerinin tekrar kapanacağından korktu. Acıdan bayıldığını tahmin ediyordu. Hemşirelerin sağ olsun ya da olmasın yerdeki askerleri kaldırıp götürmesine bakılırsa düşündüğünden daha uzun süredir baygındı. Savaş çoktan bitmişti.
"Levi!" Duyduğu ses Hange'nin sesiydi. Ayağa kalkmaya çalıştı ama o yapamadan Hange onu durdurdu.
"Kımıldama, yaralanmışsın."
"Bi bokum yok..." dedi Levi öksürüklerinin arasında. Her öksürüğünde vücudundaki her eklem ve kasın acıdığını hissediyordu. Hange hafif bir gülümsemeyle ona baktı.
"Ölsen de bana karşı çıkıyorsun ya..." Elindeki yarayı incelemek için yanına oturdu. "Eline bir bakayım."
Hange yarayı temizlerken Levi yüzünü buruşturdu. Açık yaranın üzerine dökülen soğuk su bir hançer gibi kemiklerine saplandı. Gözlerini kapattı ve Hange'nin elini bandajlamasına ve kanamayı durdurmasına izin verdi.
"Kaç kayıp?" dedi savaş alanında etraflarında hâlâ yatmakta olan yüzlerce cesede bakarken.
"Hâlâ sayılıyor. " dedi Hange sessizce ve söyleyecek daha çok şeyi varmış gibi görünen Levi'ın tekrar konuşmasını bekledi.
Biraz tereddüt ettikten sonra Levi "Ya Connie?" diye sordu.
"O iyi," diye içini çekti Hange. Levi'ın artık sargıyla sarılmış olan elini bıraktı. "Yarası yüzeyseldi. Biraz acıtacak ama hızla iyileşir."
Hange'nin yardımıyla Levi ayağa kalktı. "Ve diğerleri?"
"Hala kurtulanları arıyoruz. Annie'yi bulamadık."
"Kaptanım!"
Onlara doğru koşarak gelenler Jean ve Marcoydu. Her ikisi de sırtlarında bir çocuk taşıyordu. "Efendim, Reiner ve Bertoldt'u bulduk!"
Levi ve Hange rahatlayarak içini çekti.
"Kaptan?" Jean dik durmaya çalışırken sırtına taşıdığı Reiner'ı yere düşürdü.
Marco onları görmezden gelip Bertholdt'u nazikçe yere bıraktı. "Sizi arıyorduk efendim." dedi.
"Ne oldu?" diye sordu Levi.
"Öleceğimizi sandım." dedi Bertoldt titreyerek. "Ama gözlerimi açtığımda komutan tam önümüzde belirdi. Tek hatırladığım, biri bana çarpana kadar yüzlerce toynakların yere basması. Sonra Marco'nun kollarında uyandım."
Levi'ın çenesi gerildi. "At mı çarptı sana?"
İkisi sessizce başını salladı ve Levi'ın kalbi, askerlerinin nasıl Almanların değil de İngiliz süvarileri yüzünden ölebileceğini düşündükçe hızla çarpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...