Bölüm 8; Lisan

185 9 0
                                    

#Wattys2015                                                                                                                                                                          Babam amcamın oturduğu semtin yakınlarında bizi bir eve yerleştirdi. Bundan sonra yeni evimiz burasıydı. Evimiz iki katlıydı

Mutsuz olduğumu hala şu an bile hissediyordum. Her şey o günden itibaren başlamıştı. Eve, Okula, Arkadaşlara alışamamıştım. İçimden o bilekliği bırakmamam gerektiğini düşünüyordum. Geceleri eski evle ilgili bazı rüyalar görüyordum. Ama her hangi bir konuşma yoktu ve anlam veremiyordum.
Baş ağrılarım tekrarlanmıştı. Geceleri baş ağrısıyla uyanıyordum.
Babama baş ağrısı çektiğimi anlattıktan sonra doktora gittik. Babam da o zamanlar bende tümör olabileceğinden korkuyordu. Bütün yapılan testlere rağmen raporlar temizdi. Doktor da pek aldırış etmedi ve ağrı kesici verip yollamıştı.

Bir gece rüyamda genç ve orta boylarda olan bakır saçlı olan kadın bana uzunca baktıktan sonra

"Gel benimle Desidera" dedi.

Arkasını dönüp yürümeye başladı. Ben ise istem dışı yürümeye başladım. Ürküyordum ama çevreme baktıkça korkum geçiyordu. Cennet bahçesinde gibiydim her taraf çeşit çeşit çiçeklerle kaplı ve uzakta nehir aktığını görüyordum. Tahta bir köprüye yaklaştık. Kadın köprüye çıkmadı ve kenara çekildi.

"Benim yardımım buraya kadar. Buradan sonrasını tek başına geçeceksin. Hiçbir söyleneni dinleme ve İncir ağacının altındakileri bana getir. " dedi.

Kadın sözünü bitirdikten sonra uzunca bir süre kadına bakmaya devam ettim. Gücümü topladıktan sonra kafamı çevirdim ve İnanılmaz derecede büyük ve ihtişamlı incir ağacını gördüm. Derin bir nefes aldıktan sonra köprüye ilk adımımı attım. Biraz ilerledikten sonra sesler duymaya başlamıştım. Sesler çok tanıdık geliyordu ve hep bir ağızdan;

" Gitme! seni kandırıyor! "
" Gidersen ölürsün! "
" Geri dön!"

Gibi sözler söylüyorlardı. Ben hiçbir söze aldırış etmedim. Kadın bana çok samimi ve içten söylemişti. Köprüyü geçtikten sonra ağacın yanına kadar yaklaştım. Tepsinin üstünde bardak ve ibrik vardı. İbriği daha önce büyük babamın evinde görmüştüm ama daha ufak ve bakırdandı. Benim bulduğum ise altındandı. Çok güzel ve büyüleyiciydi. Bilmediğim dilde yine benzer yazılar vardı. Pek üstelemeden ve gecikmemek için köprüyü geçtim. Kadının yanına yaklaşırken kafamdaki sesler tamamen kaybolmuştu. Tepsiyi hafiften kaldırarak kadına doğru uzattım. Almasını bekliyordum.

Eliyle kabul etmeyeceğini göstererek " Hayır, Bu senin " dedi.

Tam bir şey diyecekken uyanmıştım. Güneşin ışık süzmeleri yavaşça evi kaplıyordu. Sabah olmaya çok yakındı. Birazdan uyanacaklardı. Benim aklımda ise rüyamdakiler kalmıştı. Annemin ve o Sahafın dediği gibi gidip Arapça öğrenmem lazımdı. Öğrenmeliydim ama nasıl öğrenebilirdim?

Anneme sormam gerektiğini düşündüm. Her zaman ki gibi ya üstelemeyecekti ya da kızacaktı. Kahvaltıyı ettikten sonra masayı toplarken anneme sordum.

"Anne ben Arapça öğrenmek istiyorum." Dedim.

Annem ise suratında şaşkın bir ifade ile sanki çok garip bir şey söylemiştim ama biraz düşündükten sonra garip olduğuna bende inanmıştım.

"Arapça mı o da nerden çıktı?" dedi.

"Peki, sen biliyor musun?" dedim.

"Bilmiyorum, ama Kur'an kursuna yazdıralım" dedi.

Çok sevindim ve heyecanlandım. Uzun zamandır sırrını çözemediğim yazıların anlamını öğrenecektim.

"Anne, Hadi gidelim ne olur" diyerek yerimde zıpladım ve kolundan tutup çekiştirmeye çalıştım.

"Dur bakalım akşam baban gelsin çaresine bakarız." dedi.

Babam akşam eve geldi. Benim ısrarım sayesinde kırmadı ve kabul etti. Yaz kursuna yazıldım. Çok heyecanlıydım. Akşam eve geldiğimde tek düşündüğüm büyükbabamın sırrını çözecek olmamdı. Ortaokul bitmek üzereydi. Çok sevdiğim arkadaşlarımdan ayrılacaktım. Apayrı liselere gidecektik. Belki de çok yakın arkadaşım dediklerimden daha yakın hissedeceğim arkadaşlar olacaktı. Lise her zaman gözümde çok değişik bir yer olarak görmüştüm. Ama ondan önce düşüneceğim daha çok şey vardı. Arapça öğrenmeliydim ama sadece gidip öğrenemezdim. Annemler kuşkulanırdı ve bende Kur'an kursuna yazılmıştım.

Ortaokulun son günündeydik. Karnelerimiz alınmış ve sanki oradakiler son kez görüyorlarmış gibi birbirlerine sarılıyorlardı. Şanslı olanlarımız lisede ortaokul arkadaşı ile denk gelenlerdi. Benim ise son gün hiç umurumda değildi.

Yaz tatilinin başlaması ile birlikte Kur'an kursuna başlamıştım. Günler hızlıca geçiyordu. Teravilere gidiyor, orucumu tutuyor, namaz kılıyordum. Dersler ilerledikçe Arapça kelimeler öğrenmeye başlıyordum. Kur'an kursuna başladığımdan beri ise anlayamadığım rüyalar görmeye ve bu rüyaların sıklaştığı için beni korkutuyor ve bir yandan da etkiliyordu.

Rüyamda çevremde dev dev insanlar ben aralarında çok kısa kalıyordum. Tamamı bir ritme uyarak bana gülüyorlardı. Sesler arttıkça aynı oranda korkumda artıyordu. Uyanmak istediğimde ise sanki boğazıma çöküyorlardı ve sesimi duyuramıyordum. Yine bir gece o yaratıklar beni mahzen tarzı bir yere hapis etmişlerdi ve bana sürekli

"Bizden biri olmalısın!" kısık bir sesle iğneleyici tarzda söylüyordu ve sadece o cümleyle kalmayıp

"Yoksa seni pişman edeceğiz!" içten içten gülmeleri suratlarına vuruyordu.

Ellerinde uzun tahta parçaları ile ve demir parçalarıyla üstüme doğru geliyorlardı. Amaçları belliydi. Beni ikna edene kadar dövmeye çalışacaklardı. Anlamadığım bir şey vardı. Yaşadığım an çok gerçekçi gibiydi. Acıyı hissediyordum. Kokuyu hissediyordum ve en önemlisi rüyalarda yazılanlar okunamazken burada yazılanları görüyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin