1-Yeni bir gün.

30 0 0
                                    

Aynadaki yansımasına bakarken '' Bu ben miyim? '' diye düşündü genç kız.İşte! Tüm senenin yasından, sıcak bir duş sonrası örülmüş uzun siyah saçları ve bordo ruju sağ olsun en azından görsel olarak arınabilmişti.Hoş yüreğindeki kor hala sönmemişti ya...

Askılıktan bej rengi yağmurluğunu alıp üzerine geçirdi.Bir yandan siyah şemsiyeye uzanmaya çalışırken öte yandan saatini kontrol etti.İlk günden gecikmek istemiyordu,hem daha Eylül'e uğrayacaktı.Bugün onunla konuşacak şeyleri vardı.

Nihayetinde kendini küçük apartman dairesinden atıp merdivenleri kullanarak aşağı indi.Apartman kapısından çıkınca bekleyen taksinin korna sesini duyup adımlarını hızlandırdı.Taksinin kapısını açıp kendini içeri attı.

'' Hadi be ablacım,nerede kaldın? '' diye sitemle söylenen taksi şoförünü mahçup ve oldukça sahte bir gülümsemeyle yanıtladı.

'' Üzgünüm,Zincirlikuyu mezarlığına. ''

Çantasından telefonunu çıkararak mesaj kısmını açtı.

'' Evden çıktım ve her yeri kontrol ettim.Yani meraklanma ütüyü fişte bırakmadım veya aygaz açık değil.Şimdilik her şey mükemmel gidiyor.Konuştuğumuz gibi yeniden yaşamaya başlıyorum anneciğim.Okula geçmeden Eylül'e uğrayacağım ve akşam geç kalabilirim haberin olsun. '' yazarak rehberden ''Annem'' ismine yolladı.

'' Başınız sağ olsun. '' dedi dikiz aynasından bakan adam.

'' Dostlar sağ olsun. '' diye yanıtladı buruk ve yine hayli sahte bir tebessüm ile.

---

'' Dostlar sağ olsun. ''

Bugün bunu kaçıncı söyleyişiydi bilmiyordu.Hala şaka gibi gibi geliyordu,tamam belki onunla son zamanlarda çok iyi anlaşamıyordu ama onu canından çok sevdiği kesindi.Nasıl sevmezdi ki? O,onun ikiziydi.Ablası,kendi canından bir parça.Karşıdan baş sağlığı dileyen yabancı insanlara her ne kadar güçlü görünse de bunu kolay kolay atlatamayacağını kendide biliyordu.Burada yalnız olmak canını o kadar yakıyordu ki...

Haberi aldıkları an annesi acı içende şoka girmişti.Bahar,onu orada öylece bırakıp üzerine ince bir ceket ve acil durum çantasını alıp sokağa atmıştı kendini.Haykıra haykıra ağlıyor,bağırıp isyan ediyordu.Bulduğu ilk biletle hiç bilmediği bir şehre,İstanbul'a gitti.Defnine bile şahit olamadığı ablasını orada yalnız bırakmak istemiyordu.

Şimdi buradaydı işte.Onu yalnız bırakmamak adına geldiği bu şehirde bir başınaydı.Ne sarılıp birlikte ağlayacağı annesi yanındaydı ne de yıllardır yüzünü bile görmediği babası.Bir an '' Keşke yanında olsam.'' diye düşündü. ''Keşke şu mezarda seninle birlikte yatsam.Annemin karnını bile paylaştığım canım,can yoldaşım,kardeşim... Şu iki metrelik mezarı mı paylaşamazsın benimle? ''

Daha fazla göz yaşlarını tutamıyordu.Zaten mezarlıkta ona baş sağlığı dileyecek yabancı kimsede kalmamıştı.İnsanların,sevdiklerini nasıl böyle kolay arkada bıraktığını düşündü.Geliyor,mezarına iki su döküyor,bir kaç demet çiçek bırakıp ortadan kayboluyorlardı.Acısı taze olduğu için hayatın bir gün yeniden başlayacağına inanmıyordu.Tıpkı daha iki sabah önce arayıp doğum gününü kutladığı ikizinin şimdi şurada yattığına inanmadığı gibi...

---

'' Hanım efendi? ''

Başını yasladığı camdan çekti.Yine düşüncelere dalmış olmaydı.

'' Geldik. '' Taksi şoförüne manasız bir bakış attıktan sonra derin bir nefes verdi.Cüzdanından çıkardığı parayı adama uzatırken kapıya uzandı.

'' İyi günler. '' dedi adam.

'' Ne kadar iyi olabilir ise? '' diye geçirdi aklından Bahar ve tebessüm ederek kapattı kapıyı.

Dalgın bakışları ve bitkin adımlarıyla mezarlığın giriş kapısına yürüdü.Bunu yapmaya hazır mıydı gerçekten bilmiyordu.Ama mecburdu.Kendisine çarpan iri bedenle sendeledi.Öyle dalgındı ki karşıdan biri geldiğini bile görmemişti.Muhtemelen karşısında ki bedenin sahibi de öyle.Arkasını dönüp saçı sakalı birbirine karışmış,gözleri yaşlı gence baktı.Gözleri onunkileri bulduğunda, ''Acaba hayat,böyle güçlü gözüken bir adamı ağlatacak kadar değerli kimini çaldı? '' diye düşündü.

Önünü dönüp yoluna devam ederken yeniden arkasını dönme ihtiyacı hissetti.Ve bunu yaptığında gencin olduğu yerde dikilip,donuk bakışlarla onu izlediğini fark etti.Önemsememeye çalışıp başını çevirdi ve yürümeye devam etti.Fakat aklı oradaydı.Kendine neden öyle baktığını merak etti.Eğer bir özür bekliyorsa,Bahar'a çarpan oydu,yani özür dilemesi gereken de oydu.Dayanamayıp arkasını döndü ve sordu.

'' Bir sorun mu var? ''

Karşısındaki gencin kaşları havaya kalkarken dudakları açıldı bir şey söylemek için fakat ardından başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi.

'' Sanırım kafayı yiyorum. '' dediğini duydu Bahar,genç arkasını dönüp giderken.

Derin bir nefes verip yürümeye devam etti,Eylül Akgül isimli mezar taşına varıncaya kadar.Garip olan ise mezar taşının yanında ki iki şişe bira ve hala yanmakta olan mumlardı.Çikolatalı pastaya eğilip mumları üfledi Bahar.

'' Merhaba Eylül.'' dedi buruk bir tonla.

'' Umarım gittiğin yerde mutlusundur.Çünkü biliyorsun ben artık burada çok mutsuzum.Sen gittiğinden beri her şeyin kusursuzca boka battığını da biliyorsun.Ama bu lanet yerden kalkıp bana sarılmıyorsun! '' diye isyan ederek mezar taşına tekme attı gözleri dolarken.

Ah! Birde ayağı acımıştı tabi.

'' Canım yanıyor ve sen yaralarımı sarmıyorsun.Çocukken düştüğümde kanayan dizlerimi öptüğün gibi öpmüyorsun yanaklarımı.Birbirimizin saçlarını öremiyoruz eskisi gibi. ''

Bir an gülümsedi.Çok kısa bir an.

'' Artık ekmek almaya gittiğimizde şeker çaldığımız için azar işitmiyoruz Hasan ağabeyden.Çünkü hayat büyüdükçe öldürdü bizi,kardeşliğimizi.Birimizin ruhunu çaldı,birimizin... ''

Gözlerinden akan iki yaşı silip devam etti.

'' Annem geçen ne söyledi biliyor musun? Hani dedim ya,dizlerimi öperdin diye.Ben ne zaman sokakta top koştursam sen bir inek gibi evde ders çalışıyor olurdun.Nasıl oluyor da kendimi her yerde bulduğumda bir anda yanımda bitiyordun anlamıyordum.Annem, o zamanlar dizlerinin acıdığını söyleyip kendini sokağa attığından bahsetti.İkizler aynı acıları tadıp,aynı kaderi yaşarlarmış.Kaderini yaşamak istediğimden emin değilim.Çünkü seninle olan kardeşlik bağımız yalnızca çocukluğumuzdan ibaret.Sonra nasıl olduğunu anlamadan kopuverdik birbirimizden.Ayrı şeyleri düşünüp ayrı şeylere inandık.Farklı hayatları seçtik.Ama acılarımız hep aynıydı.O gece bunu hissettim.O dipsiz kuyuda boğulduğun gece nefesimin kesildiğini hissetmiştim.Ve biliyorum,her ne kadar burada olmasan da acılarımı sende hissediyorsun.Artık sana daha fazla acı çektirmeyeceğim ablacığım... ''

Biraz durup nefes aldı.

'' Bugün Eylül,bugün yeni bir gün.Bugün doğum günümüz... Bugün ilk ölüm yıl dönümün.Bugün çok farklı.Bir söz verdim,devam edeceğim.Kaderimin senin ki gibi olmaması için devam edeceğim. '' dedi güçlü olmaya çalışarak.

Avucunun içini öpüp toprağa bastırdı.

'' Şimdilik hoşça kal,daha bitmedi... ''

///








Sonbahar-Eylül EsintisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin