<3>

258 48 53
                                    

<3>

12 Eylül 1951

Albay elindeki ipi yere koyduğunda bir elini beline koydu ve ağacın o büyük dalına baktı. Salıncak çok güzel olacaktı. İpi ağacın dalından geçirdiğinde bir tarafını bğlamak için ağaca çıkması ve düğüm atması gerekiyordu

Ayağını ağaca doğru uzattığında diğer elleriyle de bir dala tutunmuştu. Ağaçtan düşmesi onun isteyeceği son şey olabilirdi. Doğrusu şuan ne yapıyordu tanrı aşkına? Yarbayın her dediğini yapıyor. Sürekli onunla konuşuyor ve geceleri yatakta yatmaya hazırlanırken onu düşünüyordu.

Nereden bileblirdi ki yarbayın ondan daha da karmaşık duygular hissettiğini.

Yarbay adımlarını tepeye çevirdiğinde albayı bulma umuduyla hızla yürüyordu. Sabahtan beri onunla konuşmamıştı ve generalin telefonda söylediği şeyleri ona haber vermeliydi.

Albaya o kadar alışmıştı ki sürekli onunla konuşmak istiyor ondan ayrı kaldığı zaman zarfında ise ne yapacağını bilmiyor boşluğa düşüyordu. Ona alışmıştı. Bu değişik olduğu duyguları sadece alışmış olduğu hissine veriyordu.

Ağacın dalı üzerindeki albayı görmesiyle ağzı yavaşlıkla açıldı yarbayın. Albay elindeki ipi düğümden son kez geçirdiğinde elinin ters kısmıyla alnındaki saçlarını tek hareketle arkaya doğru çekti. Ama işe yaramamıştı saçları tekrar önüne geldiğinde yenilmişçesine saçlarına doğru üflemişti. Kendisini şaşkınlıkla izleyen yarbayı farketmemişti bile.

Yarbay geldiğinin habercisi olarak yalandan bir defa öksürdüğünde albayın bakışları hızla yarbaya doğru çevrildi. Yarbay gülümsediğinde onu bu hâlde gördüğü için kendisini çok şanslı hissediyordu.

Albay hızla ağaçtan aşağı doğru atladığında yarbay albayın çevikliğine karşılık olarak gözlerini şaşkınlıkla büyütmüştü. Albay ellerini birbirine sürterek temizlediğinde yarbay mutlulukla Albay Sunghoon'a bakmıştı.

"Çok güzel olmuş albayım. Teşekkür ederim."

"Teşekkür etmene gerek yok." Yarbay tekrar gülümsediğinde albay da dudaklarını kıvırmıştı.

Dediği gibi artık onun yanında çok gülümseyişine şaşırmıyordu bile.

"Sallanmak ister misin yarbay?" Albay Sunghoon uzun bir bakışmadan sonra tereddütle sorduğu soruya cevap almak istercesine karşısında salıncağa bakan yarbaya baktı. Yarbay bir şey demeden gülümseyerek başını sallamıştı.

Çocuk gibi gözüküyor demişti albay.

Yarbay salıncağa doğru ilerlediğinde ipleri elleriyle kavramış ve salıncağın ipine oturmuştu. İp çok kalın olduğu için kalçasını acıtmamıştı. Albay etrafına gözünü gezdirerek baktığında yarbayın arkasına geçmişti.

Sırtını eliyle doğru ittirdiğinde yarbayın içi titremişti.

Bu ikinci kez böyle hissedişiydi.

"Biraz daha hızlı sallar mısınız albayım?"

Albayın ağzından küçük bir kahkaha çıktığında adımlarını ilerleterek yeniden sırtına elleriyle baskı uyguladı. Yarbay biraz daha hızlanmanın ve albayın kahkahasından sonra dişleri gözükecek şekilde gülümsemişti.

İki asker de sadece bir anlığına savaşın olduğunu unutmuş gibiydi.

"Bu nasıl?" Biraz daha sırtına baskı uygulayarak yarbayı ittirdiğinde gülümsemişti.

yes to heaven | jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin