Yol boyunca Veronica kendi kendine düşünmekle meşguldü onun bu araba ne işi vardi? Bu adam da kimdi? Neden kimse bu adama karşı çıkmadı? Veronica düşüncelerinden uzaklaşarak karşısındaki adamın güçlü biri olduğunu ve ona karşı çıkmaması gerektiğini hatırladı. Bununla birlikte adamı incelemeye başladı yakışıklı bi yüzü ve dalgalı saçları vardı adamın,gözleri ela rekliydi nerdeyse hiçbir kusuru yoktu karşısındaki adamın.Veronica'nın yüzüne baktigini fark eden adam keskin bi sesle"manzarayı çok sevdin heralde!?"dedi veronica "hıhh..?" Derken adamın yüzüne anlamadım der gibi bakıyordu,bu sefer adam araba kullanmasına rağmen genç kızın yüzüne sırıtarak baktı ve "dikkatlice bana baktığına göre beğenmiş olmasın" dedi bunun üzerine Veronica utansa da kendini toplayıp kendinen emin bi sesle "gördüklerim hekesin hosuna giderdi efendim"dedi. Adam böyle bi tepki beklemiyordu çünkü herkes ondan korkardı ve kimse onunla cesurca konuşamazdı,adam kendi kendine düşünürken az kalsin yapacağı kazayla yüzünü yola döndü. Veronica sanki bi zafer kazanmış gibi kendini tebrik etti ve o da önüne döndü.
Yol boyunca aralarında başka bi konusma geçmedi,sonunda yol bitmişti. Cris arabayı durdurup aşağı indi. Hemen arkasindan da Marlowe arabasıyla geldi ve arabyi düzgünce park etti. Bu sırada Cris kendini karşılayan hizmetçilerden birine arabanın anahtarını attıktan sonra hemen yanındaki Marlowe'a "kızı al ve haremde bi odaya kapat kimseyle konuşmasına izin verme"diyerek emir verdi bunun üzerine marlowe "peki efendim" diyerek kızı çekiştirerek peşinden sürükledi. Cris günün yorgunluğuyla saraya girdi ve kendisini odasina attı.
Veronica ilk defa bu kadar büyük bi saray görüyordu devasa saray taştan yapılmış olmasina rağmen son derece güzel görünüyordu. Sarayın içi dışından bile güzeldi,dışarıdan görüntüsünün aksine içi son teknoloji ürünlerle kapanmıştı. Daha fazla inceleme fırsatı olmadan marlowe onu odaya tıkmış ve üstüne de kapıyı kitlemisti. Marlowe'un saraya gelmesi hizmetcilerin dikkatini hepsi kendi aralarında fısıldayarak genç adami inceliyordu. Marlowe 175 boyunda iri yapılı,kaslı,kıvırcık saçlı ve ve son derece yakışıklıydı bu dış görünüşüne rağmen kadınlara hic ilgi göstermez kendini Cris'e adamıştı. Onu inceleyen hizmetçilere dayanamayan Marlowe "isabelle.."diye bağırdı kendisine seslenildigini duyan yaşlı baş kahya koşarak geldi ve ellerini birleştirip basini eğerek "Buyrun efendim."dedi Marlowe "bu kızı buraya bizzat lordumuz getirdi sen hariç kimse bu kızla konuşmayacak,sen git ve bir hizmetçi olarak ona görevlerini anlat"dedi bunun üzerine isebelle "hemen efendim."diyerek koşarak adamın yanından ayrıldı.
Sarayda işi biten Marlowe Cris'in odasina giderek muhafızlara kapıyı açmalarını söyledi. Bunun üzerine muhafızlar kapiyi çalarak Marlowe'un geldiğini Cris'e bildirdiler. Cris'in gelsin komutuyla iceri giren Marlowe başını eğerek onu selamladı Cris "kızı hareme yerlestirdin mi?" Diye sordu. Marlowe çekinerek "yerlestirdim...haddimi aşmak istemem ama kızı neden yanınıza aldınız?" Diye sordu. Bunun üzerine Cris "haddini aşma o zaman diyerek" sertçe söyledi. Marlowe " siz bilirsiniz,müsaadenizle ben artık ayrilmak istiyorum" dedi Cris'in git anlamında kafa sallamasiyla odadan çıktı. Odada yanliz kalan Cris Marlowe'un sorusuna kendi aklinda cevap aradı bu kızda ilgisini çeken ne vardı? Kendi kendine-tabiki görünüşü- dedi ve geçiştirdi. Bugün her zamanki kadar sıkıcı geçmişti gerçi o pislik adama ders vermek Cris'i biaraz olsun eglendirmisti. Bunlari düşünmek yerine eline kitap alarak okumaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slave
Teen FictionHayır...burda bitemezdi Veronica pes etmek istemiyordu ama elinden ne gelebirdi ki karşısındaki tüm dünyanın hakimi lord Cris'ti aradığı aşk değildi kizin o güç istiyordu ona yapılanların aynisini yaşatmak istiyordu