KALİM

bölüm 1

Medya bölüm şarkısı...

Ayağımda siyah uzun botlarım , üstümde siyah montum, siyah Jean pantolonum ve siyah şapkam ile dışarda yağmurun altında usul usul evime doğru yürüyordum. Uzun ateş kızılı saçlarım rüzgârda dans ediyordu. Kulağımda Pinhani' nin bir şarkısı beni al, elimde siyah Kapaklı eskiz defterim ve sırtımda asılı olan siyah keman çantam. Baştan aşağı siyahtım.

Ben Reylil farez. 19 yaşında güzel sanatlar öğrencisiydim.
Babam ve annem Almandı. İkisi şuan Almanya da yaşarken ben okulum' u Türkiye de okumayı tercih etmiştim. Ve 1 yıldır da Türkiye' de çocukluk arkadaşım ile beraber yaşıyordum.

Öyle çok bir sosyal hayatım yoktu, okuldan eve, evden okulaydı genelde. Soğuk bir tiptim ben. İnsan sevmezdim fazla. Ne kadar az insan,o kadar çok huzurdu bana. Zaten tek çocuktum ben. Annem, babam ve ben. Bu kadardı ailemiz. 1 tane de yakın arkadaşım - her şeyim- vardı işte benimle beraber Türkiye' ye gelen. Josh. O da bilgisayar mühendisliği okuyordu. Hayatımda ki insan sayısı bu kadardı ve fazlası beni boğardı.

En sonunda artık evimin bulunduğu binaya giriş yapmış ve merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Ta ki alt komşu ismini doğru düzgün hala söyleyemiyorum Rukiye teyze beni durdurana kadar. Ah bu teyze den gerçekten bıkmıştım artık. Ne kadar sorduğu sorulara isteksiz ve kısa cevaplar versem dahi peşimi bırakmıyordu bu kadın.

- Leyla kızım nasılsın? Ah bir de bu var tabi. Dili ismimi söylemeye dönmediği için bana Leyla diyordu. Ah bu yaşlı kadın.

- iyiyim teyze sen ? dedim sadece soğuk ve sıkılmış bir ses tonuyla.

- iyiyim ben de kuzum saolasin. Akşama yemeğe gelin bana coşkun oğlumla. Ve josh' a coşkun diye seslenmesi.

Josh bu kadının kendisine her coşkun dediğini duyduğu anda elinde ne iş var ise bırakıyor ve bu kadına ismini nasıl düzgün hitap edebileceğini göstermeye çalışıyordu.

- Josh ismi teyze Josh, coşkun değil hem işimiz var bizim akşama gelemeyiz dedim hemencecik. Akşam ki işimizde aşkım Jay Park videolarını izlemekti. Özledim bebeğimi

- e yarın akşam gelin kızım ne olacak? Sal beni teyze. Sal beni. Ele değen şerbetli tatlı gibisin valla. Rahatsız edici.

- bakarız bakarız. Dedim ve bir hışımda kendi evime koştum. Zile ardı ardına basarak kapının açılmasını bekledim.

- lan geldim geldim ne basıyorsun tırtıl. Bana çatık kaşlarla bakarak açtı kapıyı. Ona şirince bir gülümseme yollayıp yanağından bir makas aldım ve içeri girdim.

- ben de seni seviyorum aşkım bir Jay Park kadar olmasa da

- senin Jay Park aşkına sıçayım pis kurbağa.

- aşkıma laf etme lan kuduz.

- sen bana, bana biricik aşkına kuduz mu dedin he kılıbıksız zürafa. Yavaş adımlar ve çatık kaşlarıyla bana yaklaşmaya başlamıştı. Hafiften bir tırsmadım değil hani.

- sen de jay' a laf ettin oh olsun sana. dedim arkaya doğru bir kaç adım atarak.

- senin o turuncu saçlarını keserim. Naneli dondurma seni.

Diyerekten bir hışımda üstüme atlamış ve saçlarımı karıştırmaya başlamıştı.

- ahh bırak be beni pis coşkun

- senin hesabın git gide kabarıyor bak turuncu kafa. Sen nasıl bana coşkun dersin he. Sevmediğimi biliyorsun birde. Hain. Yok biraz daha yolacam gel buraya kaçma. Ahtapot seni. O bana saydıra dururken ben onu bir hışımda üzerimden itmiş ve odama doğru kaçmaya çalışmıştım. Bir yandan ise deliler gibi gülüyorduk.