sonunda kampa vardilar

372 47 36
                                    

Saat öğlen 3 sularında varmışlardı kamp alanına. Bedava olmasına rağmen temizdi.

"Evet arkadaşlar! İlk önce herkes otobüsten çantalarını alacak. Sonra erkekler ile ben çadırları kuracağız. Diğerleri da akşam yemeği için yardım edecek haydi bakalım!"

Ango ve Oda hoca bize talimatları söylerken biz çantaları taşıyorduk.

Çantam aşırı ağırdı ve taşırken ölüyormuş gibi hissetsem de yapabilecek bir şeyim yoktu. Kenjiden isterdim normalde ama o da görünürde değildi. Mecbur...

#

Sonunda karşı okuldaki turuncu saçlı çocukla çadırı kurmayı bitirmiştik ve arkamdan birinin geldiğini fark ettim.

"At-su-shii!" Adımı heceleyerek bana yaklaşan Dazai' a baktım. Yine ne istiyordu bu?

"Dazai, sadece ne oldu onu söyle tamam mı?"

"Şöyle ki benim, çadırda kalacağım kişiyle daha önce yaşadığım olaylar var. O yüzden orada kalamam. Tesadüfe bak sen kalabilirsin!"

Yumruk şeklindeki elimden orta parmağımı havaya kaldırıp ona gösterdim.

"Bir ay boyunca tüm ödevlerini benden kopyalayabilirsin. Hadi nolur."

Ettiği yeni teklifi kafamda tarttım. Çok mantıklıydı.

"Olur o zaman."

Dazai sevinçten havayı fırladı.

"Cidden harikasin Atsushi! Çadır nunarası 201 tamam mı?" dedi ve çantasının yanına koşmaya başladı.

Dazai'nin çok fazla insanla sorunu olduğu bariz bir gerçekti. Umarım o kişi denyonun teki değildir.

Elimi anlıma vurdum. Keşke aralarında  ne olduğunu sorsaydım! Ama bundan sonra bunu hayatta değiştiremezdim.

Çantamı elime aldım ve bahsettiği numarayı aramaya başladım.

201,201,201,201!

Bulduğum numaranın olduğu yere baktığımda çadırla uğraşan siyah saçlı soluk tenli bir oğlan gördüm. Çok güzel görünüyordu.

Yanına gittiğimde kafasını bana çevirdi.

"Selam. Oda arkadaşı olacağımız sürede iyi geçinelim." dedim ve elimi uzattım.

İlk bana ve sonra elime baktı. Sonra yüzünde oluşan ufak bir tebessüm gördüm, o da bana elini uzattı ve "İyi geçinelim." dedi.

Elini tuttuktan sonra  çadıra baktım. Evet bu konuda kötüydü sanırım.

"Adın neydi?" Bakışlarımı ve sorumu ona doğrulttum.

"Akutagawa. Akutagawa Ryonosuke ve sen?"

"Atsushi Nakajima. Tanıştığıma memnun oldum Akuatagawa kun. Ben demin bir çadır kurdum aslında ve biraz anladım mantığı. Ben hallederim yani."

"Yardım etmeyeyim mi yani?" Sesi şüpheliydi.

"Evet. Sen zaten bi kısmını halletmişsin. Onun yerine isimlerimizin yanına imza atmaya gider misin?"

"Olur ama eminsin değil mi?"

Başımı sallayarak onu onayladım.

#

Akutagawa geri geldiğinde ben çadırı bitirmiştim ve içine matları koyuyordum.

"Cidden çok teşekkürler."

"Önemli değil gel içeri geç istersen." Elimle onu içeri davet ettim.

Ben o gelene kadar çantamı yerleştirmiştim zaten. Şimdi o çantasını yerleştiriyordu.

Yemeğe gitmek için kalktığımda telefonumun içeride oldugunu fatk ettim.

Eğilip onu alacakken Akutagawa birden belime dokundu. İrkildim ve yerimde sıçradım. Noluyo?

"Atsushi beline ne oldu böyle!" Şokla sorduğu soruyla belime baktım. Sabah motorun çarptığı yer morarmıştı. Ağrı hissetmemem çok garipti.

"Gel çabuk krem süreyim."

Açıkçası dediğini yapmak için bir sebebim yoktu ama aşırı ikna edici bir hissi vardı.

Akutagawa çantasının en ön bölümünden çıkarttığı krem kutusunu eline aldı ve içindrn biraz krem aldı. Bana baktı onaylamam için. Başımı salladım.

Elindeki kremi hafif ve yavaşça yarama sürdü.

"Nasıl oldu bu?" o sordu.

"Sabah gelirken motor çarptı bana." verdiğim cevapla dehşete kapılmış yüzünü bana çevirdi.

"Niye bu kadar normal bir şeymiş gibi söylüyorsun bunu?!"

Omuzlarımı silktim. Sanırım haklıydı.

"Hocalara söyledin mi?"

"Hayır söylemedim tabi ki. Hayatta izin vermezler burada kalmama o zaman. Lütfen sen de söyleme."

"Eğer istemiyorsan söylemeyeceğim ama benim de sana bir şey söylemem lazım."

Çantasını açtığında için bir kedi fırladı. Otobüsteki kedi.

"Benim onu bırakacak kimsem yoktu ve buraya getirmek zorunda kaldım. Burada çadırda kalması sorun olur mu?"

"Hayır sanırım sorun olmaz." dedim. Havadaki atmosfer sessizlikle biraz gerilince "İkimiz de bir sır biliyoruz artık."
dedim.

Kıkırdadı. Aman tanrım çok iyi gülüyor.

Ben de onunla güldüm. O sırada çadırın fermuarı açıldı ve biri bağırmaya başladı.

"Atsushi! Dışarı gel yemek saati!"

Amk dazaisi yine her şeyin içine sıçmıştı.

Akutagawa'ya el sallayarak çadırdan çıktım.

Dışarı çıktığımda tüm grubun burada olduğunu gördüm. Oh, yani Dazai sadece günah keçisiydi.

Hepimiz konuşa konuşa yemek masasına oturduk.

Yaklaşık on dakika sonra da gelen Mori bir duyuru yaptı. Duyuruda sadece bugünlük böyle boş olduğumuzu yarından itibaren full test çözeceğimizi söylemişti.

Ona çoğu kişinin yaptığı 'yav he he' boşundan sonra sonunda yemeğe oturmuştuk. Yemeği öğrencilerin yaptığı çok belliydi ama çok yorulduğum için o bile güzel gelmişti bana.

Sonunda yemeğimi bitirip arkadaşlarımla ateş başında eğlenmek için yanan ateşin etrafına oturduk.

#

Ayy ne zamandır bölüm atmıyodum, üzgünüm arkadaşlar.

summer camp • shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin