"JACK"
Arkamdaki şey öyle hızlı koşuyordu ki bacaklarım kopacakmış gibi hissettim. Elimde telefonum vardı ayrıca bir yandan koşuyordum ve jack'in telefonunu açmasını bekliyordum.
"Efendim tatlım?"
"Sokacağım sana da tatlımınada şu an arkamda birisi beni kovalıyor, otoyola çıktım ve hepsi senin yüzünden oldu bana yardım et!"
"Neredesin?"
"Dedim ya otoyola çıktım"
"Yakınlarda bir benzin istasyonu var mı?"
Arkamdaki kişi neredeyse bana yetişecekti
"Evet"
"Çabuk oraya git"
Koşa koşa içeriye daldım.
"YARDIM EDİN BİRİSİ BENİ KOVALIYOR"
Personeller dışarıya çıkıp etrafı kolaçan etti.
"Hanımefendi dışarıda kimse yok"
"Nasıl yok?"
Dışarı gidip baktım. Kimse yoktu, telefonum çalmaya başladı. Jack arıyordu.
"Victoria"
Bana ilk kez ismimle hitap ediyordu ve ses tonu çok ciddiydi.
"Şimdi dediklerimi harfiyen yap"
"Tamam"
"İlk olarak orada bekle marvin sana bir araç getirecek.
"Sonra ise benim atacağım konuma geleceksin tamam mı?"
"Tamam"
"Sağ salim bir şekilde yanıma ulaş, sana birşey olmasını istemiyorum"
Dediğini onayladıktan sonra vedalaştık. Yaklaşık 20 dakika sonra marvin geldi ve konuşmaya başladı.
"Torpidoda bir miktar para, tabanca ve biber gazı var. Jack'in yanına ulaşana kadar dikkatli ol ve unutma eğer birisi sana engel olursa acımadan vur onu tamam mı?"
"Öyle yapacağım."
"Jack'in şimdi seni neden seçtiğini daha iyi anlıyorum. Bol şans."
Arabaya binip sürmeye başladım ve torpidoyu açıp içine baktım evet marvin'in dediği gibi bir miktar para, silah ve biber gazı buradaydı. Hepsini üstüme aldım.
Hava yavaş yavaş karardı, yağmurlu bir hava vardı, orman yoluna girmiştim, böyle yerlerden geçmekten nefret ediyordum çok tekin değildi. Araba da anormal bir sessizlik vardı bu gerginliğimi gidermek için radyodan bir rock müzik açtım. Bir süreliğine gerginliğim gitse de kısa sürmüştü.
Şimşekler ufak ufak çakmaya başlıyordu bu gece yolculuğu beni ürkütüyordu, büyük bir fırtına geliyor gibiydi. Yolda uzun süredir kimseler yoktu ve yol kenarında hiçbir ışık ya da dükkan yoktu, arabanın farları kısıtlı biryerleri anca aydınlatabiliyordu. Gözüm bir anlık araç göstergelerine kayınca vücudumun saniyelik bir endişe aleviyle yandı. Benzin tükenmek üzereydi. Okkalı bir küfür patlattım. Otoyolun ortasında gece vakti yalnız kalma düşüncesi beni korkutuyordu. Hemen bir benzin istasyonu bulmalıydım.
Yağmur adeta gökyüzünü yırtarmışcasına yağmaya ve kükremeye başladı. Şimşek ve yıldırımlar birbiri ardına düşüyor ve yolu aydınlatıyordu. Yağmur damlaları o kadar güçlüydü ki silecekler camı temizlemeye yetmiyordu. Dışarıyı görmekte zorlanıyordum. Yağmurla bir süre cebelleştikten sonra ileride ışıkları yanan bir yapı gördüm.
Yaklaştığımda buranın bir benzin istasyonu olduğunu farkettim. Tüm kötü olaylardan sonra şans yüzüme gülmüştü. Direksiyonu kırıp istasyona yöneldim. Aracı pompanın yanına yanaştırdım. İstasyonla ilgilenen birilerini arıyordu gözlerim ancak istasyonda kimsecikler yoktu. İstasyonun ışıkları yansada sanki terkedilmiş gibiydi. Bu berbat fırtınada dışarıda olan tek bendim.
Kornaya basmaya başladım. Ses gecenin derinliklerinde yankılanıyordu ama gelen giden yoktu. Kendi işimi kendim halledecektim galiba, arabanın yan camından ses gelince çığlık attım. Dışarıda bir adam duruyordu.
Orta yaşlı, sert yüz ifadeli, saçı sakalı birbirine karışmış ve ağzındaki çoğu dişle vedalaşmış biriydi. Yağmur altında sırılsıklam olmuştu, adam camdan içeri doğru baktı ve camı açmamı istedi. Adamın aniden ortaya çıkması beni korkutmuştu. Görünüşüde tekin gelmemişti ama bir an önce benzin almam gerekiyordu. Jack bekliyordu.
Camı araladım.
"Yakıtınız mı bitti?"
"Evet."
Benzin delikten dolarken arabayı ve içini inceliyordu. Benzin doldu.
"Ödemeyi içeride yapmanız gerekiyor."
"Neden? Buradan versem olsam mı?"
"Olmaz kurallar böyle."
"Tamam bana 1 dakika verin."
Adam başıyla onaylayarak koşarak istasyona girdi. Güvensiz bölgeye girecektim ama neyse ki yanımda biber gazı ve silah vardı. Arabadan indim biber gazını elimle iyice sarıp kapladım. İçeri girdim, adam ortada yoktu. Loş bir mekandı, etrafı endişeyle izledim. Neler döndüğünü anlamıştım içeride ödeme tamamen bir palavraydı. Sonra adam aniden başka bir odadan çıktı. Onu görünce paniğe kapılıp çıkışa koştum.
"Hey dur!"
Umrumda değildi, kapının koluna yapışıp zorlamaya başladım ama cam kapı açılmıyordu. Kolumdan kavrayan adam beni kendine çevirdi.
"Dinle beni."
Bu adamın gözlerindeki şiddetli bir yanma hissinden önceki söylediği son şeylerdi. Izdırap dolu bir çığlıktı. Biber gazını yüzüne sıkmıştım. Adam kendini acı içinde yerde buldu, kaçmak için zaman kazanmıştım. Bulduğum ilk objeyi kaldırıp kapıya fırlattım ve cam tuzla buz oldu. Arkama baktığımda adamın yerden kalktığını gördüm. Koşarak kendimi dışarı attım. Tek düşündüğüm şey arabaya binmekti.
Adam doğrulmayı başarmış peşimden geliyordu. Sonunda arabaya vardım ve bindim. Kapı kilitleyip aracı çalıştırdım ve ardından gazı kökleyerek tüm enerji ve panik boşaldı. İçimde tuttuğum tüm öfke ve paniği salıverdim.
İstasyondan çıkan adam elinden geleni yapsa da kadına yetişemedi. Yağmur damlalarının aktığı yüzünden öfkeden çok üzüntülü ve endişeli bir ifade vardı. Karanlıkta kaybolan aracın arkasından bağırdı.
"SANA SÖYLEMEYE ÇALIŞTIM, ARKA KOLTUKTA BİRİ VAR."