Onu hiç uyurken görmedim çünkü o hep benden önce kalkardı.
İlk kez ben ondan önce uyanmıştım. Dün gece aklıma geldi biraz utanmıştım.
Üstüm çıplaktı, dudaklarına minik bir buse kondurdum.
Duş kabinine doğru ilerledim ve ılık suyun altına girdim.
*Kapı sesi*
İçeride adımlar duydum ve hemen arkama geçen birisi
"Günaydın bebeğim"
"Günaydın"
Kafama şampuan döktü. Birlikte duş aldıktan sonra çıktık.
"Bugün güzel bir şeyler yapalım."
"Ne gibi?"
"Sen ne istersen."
"Ben doğa yürüyüşlerini seviyorum."
"Ormana gitmeye ne dersin?"
"Evet güzel olur."
Kahvaltı ettikten sonra yolda birkaç şey aldık ve şehir dışına doğru yollardaydık.
"Ne kadar güzel bir gün."
"Biz çok tuhafız."
"Niyeymiş?"
Bana sorgulayan bakışlarını gönderiyordu.
"İlk kez yaşıyormuşuz gibi mesela güzel bir gün, huzurlu uykular, mutlu hissetmek, dehşete düşmek."
"Evet ben yıllar sonra ilk kez bu kadar uzun uyuduğumu hatırlıyorum. Senin genel olarak hayatın nasıl ki?"
"Sade, okul bazen yarı zamanlı işler, keşifler. Ben diğerleri gibi yetişmedim mesela hayatımda hiç partiye gitmedim ya da kimseyle sevgili olmadım diğer kızlar gibi büyümedim yani böyle şeylere ilgim yok."
"Benim de pek bir farkım yok senden genel olarak hep bir proje ürettim ve tek gecelik ilişkiler dışında sevgilim çok olmadı. Travmalar sebebiyle."
"Evet benziyoruz biraz aslında vaktimizi boşa harcamak istememişiz."
"Ot gibi yaşadık bunların arasında kaybolurken. Harbiden tuhaf ucubeyiz. Eğelenemedik."
Omuz silktim.
"Bir beklentim yok hayattan."
İstediğimiz yere vardık. Çimenlere uzandım.
"Uykum geldi."
"Ne çabuk"
Geri ayağa kalktım.
"Burada bir evim var tabi biraz ileride."
"Senin de her yerde evin var."
"Lazım oluyor."
Etrafa baktım ileride dağlar gözüküyordu.
"Dağlara çıkabilsek keşke"
"Dağcı değiliz, tehlikeli."
Ormanlık alana doğru ilerledik ve yürüyüş yapıyorduk elimi elime kenetledi.
"Ne kadar aşk dolusun."
"Hep öyleydim biliyorsun sadece sana."
"Duygu yüklüsün."
"Burçlara inanmam ama annem de bana hep böyle derdi yengeç burçları böyledir diye."
"Bana ailenden bahsetmek ister misin artık?"
"Evet. Ailem yaşıyor yani ölmediler. Annem ve babam ayrıldı o zamanlar 17 yaşındaydım ve 18 ime birkaç gün kalmıştı. Kendi paramı kazanabiliyordum."
"Şu an ki işinide söyle"
"Dur anlatıyorum. Ailem ayrıldı ve büyük bir kavgaya girdik üçümüz, ablam zaten evlendi ve başka ülkede yaşıyordu. İkiside beni istemedi. Kalacak kimsem de yoktu bir de çok sorunlu bir çocuktum ailemle de anlaşamazdım hiç sonra kendi evime çıktım bir daha da görüşmedim onlarla hiç."
"Hiç özlemedin mi?"
"Bazen özledim sanırım onlarda beni özlemişlerdir."
"Onları ziyaret etsene."
"Karşılarına çıkınca ne diyeceğim ki onlara? Hayır."
"Sen bilirsin."
"Senin ailen peki? Hiç bahsettiğini duymadım."
"Ailemle görüşüyorum annem babam abim ve ablam hepsi çok işkolik insanlar ondan çok vakit ayıramıyorlar."
"En azından ailenle görüşüyorsun."
"Seni ailemle tanıştırayım mı bir gün? Ben senin ailenim sonuçta artık değil mi?"
Dediklerime gülümsedi.
"Evet sen artık benim ailemsin"
Çimenlere oturduk ve yemek yedik. Dağ manzaralı eve gittik.
"Artık başımıza kötü olaylar gelmiyor farkettin mi?"
"Evet benim lanetimi bozdun."
Başıma gelenleri hatırladıkça bir titreme geliyordu içime sanırım bu yaşananları ömrüm boyunca unutmyacaktım. Jack ile birlikte huzurlu bir hayata adım atmış olsak bile bu yaşanan şeyleri değiştirmeyecekti.
Umarım jack'in dediği gibi lanet bozulmuştur.
Adam, kadını kucağına aldı ve öpüştüler. Tinder gibi bir uygulamadan böyle bir şey olacağını tahmin etmemişlerdi sonuçta. Kadın sevgilisinin göğsüne uzandı. Uzaklara dalıp gitti. Adam mutluydu. Kadın da mutluydu.
-Son-