4

3.9K 100 1
                                    

bu daha çok duygu durum güncellemesi, bir günlük gibi. iyi okumalarrrr

Hiçbir zaman adada onun sevgilisi olduğum için saygınlık duyulmasını beklemedim. İnsanların bu durumu lehimize kullandığımızı düşünmesin diye fazla bile taviz verdik. Bazen best offa benim çıkmamı istiyordu mesela, iyi olduğumu biliyordu. Ama insanların arasında beni ortaya süremiyordu. Gözlerimin içine bakıyor, bir şey söyleyip kendimi öne atmam için teşvik etmeye çalışıyordu. Bunu çoğu zaman yapmıyordum, sesimi çıkardığım zaman insanların bundan rahatsız olup bir yerlere çekmeye çalışmasından, göze batmaktan yorgun düşmüştüm.

Bütün bunlarla beraber, içimde dizginleyemediğim hisler onun desteğini arıyordu. Buna ihtiyacım olmasa da ben istemeden, benim için orada olmasını istedim. Onunla konuşmaktan bile kendimi alıkoyar hale gelmiştim, bana hak verip vermediğini bile bilmiyordum. Belki bencillikti bu, ama artık yorulmuştum. Bana Yasin değil o sarılmalıydı. Anlatmasam da yanımda oturmalıydı. Ellerimi tutmalı, kaygılarımı, bitkinliğimi, göz yaşlarımı göğsünde yumuşatmalıydı.

Mesela Berkan benchte benimle tartışırken, orda olmalıydı. Fiziken ordaydı ama benim için değildi. İçimde susturamadığım , belki biraz kıskanç bir kız çocuğu aklımı çelen fikirler ortaya atıyordu. Diyordu ki, Anıl'ın sevgilisi İlo burada olsaydı mesela, Berkan ona bağırmaya onunla alay etmeye cesaret edemezdi. Anıl buna izin vermezdi, bir şey demese bile fiziken orda olması korurdu onu. Ama Ogeday'ın varlığı beni koruyamıyordu.

İkimizin ilişkisini başka insanlarla kıyaslamak istemiyordum. Çünkü biz başka bir yoldan gelmiştik. Daha zor, dikenli, korunaksız, herkesin bizi gördüğü cam bir köprüden düşe kalka yürüyerek bizi oluşturduk. Ne var ki bazen ben de istiyordum herkes gibi olmayı. Desteğini hissetmeyi. Bu kadar fazla şeyi her an düşünmeden hareket edebilmeyi, canım isteyince sevgilimin elimini tutabilmeyi, İstanbul sokaklarında, Kapadokya'da gövdesine sığınıp dolaşabilmeyi, kameraları düşünmeden sarılabilmeyi, içimden geleni o an söyleyebilmeyi, çektiğim güzel bir fotoğrafını galerimde kendime saklamayıp paylaşabilmeyi, bir restoranda yemek yerken bizi çekecekler mi diye düşünmemeyi ben de isterdim. Ama hayat, bizi kavuşturduysa bile bunu yapabileceği en zahmetli yoldan yapmıştı.

Bana onun sevgilisiyim diye saygı duysunlar demiyorum. Ben onun kız arkadaşı, o da benim erkek arkadaşım olmaktan çok daha fazlasıydık. Omzunda onun sevgilisi olmayı bir apolet gibi taşıyıp saygınlık kazanmayı kendime yakıştırmazdım zaten. Ancak bu durumdan yararlanıyor görünmemek için, beni koruyor gözükmemek için o kadar uzaklaşmıştık, o kadar vazgeçmiştik ki gelen geçenin laf atmaktan, sorguya çekmekten çekinmediği biri olup çıkmıştım.

Ben ne zaman bir olayın, tartışmanın içine girsem aramızdaki görünmez duvara bir tuğla daha konuyordu sanki. Bunu asla konuşmasak da sanki bir adım daha uzaklaşıyordu benden. Ancak ne zaman canım yansa, en basitinden bir tırnağım kırılsa, bileğimi burksam, nefesim kesilse bütün ilgisini, şefkatini ve sevgisini üzerime yığıyordu. Sadece fiziksel acılarımda değil, kalp kırıklıklarımda da beni görebilmeliydi.

Şimdi yine, yeniden oynadığımız son dokunulumazlıktaki havuza düşüşüm, bir an tereddüt etmeden suya atlayıp beni sarıp sarmalayarak sudan çıkarışı, beni incitmeden, yormadan kıyıya götürüşü tüm duvarlarını yıkmış bizi bir şekilde tekrar birbirimize sürüklemişti. Adaya döndüğümüzde ona içimi açtım. Beni dikkatle dinle, dedim. Belki aynı şeyleri iki kez söylemeyeceğim, oysa onları en azından bir kez söylemeliyim sana. Derdimi anlattım, bu duvarlardan sınırlardan yorulduğumu söyledim. Ne kadar anlatabildim bilemiyorum ama beni gördü. Kalbimi gördü. Ona ihtiyacım olduğunu gördü.

Bugünlerde kırgın kalbimi sarmaya, benimle oyunlar oynamaya, aklımı ve ruhumu meşgul etmeye, dokunmasam da hep ulaşabileceğim bir mesafede durup varlığını hissettirmeye, yanıbaşımda olmaya, yüzümü güldürmeye çalışıyor. Uzun zamandır kendime dert edindiğim şeyler beni etrafımda koca aşılmaz bir okyanusta küçük çaresiz, yolunu kaybetmiş bir balık gibi hissettirmişti. Bunun öyle olmak zorunda olmadığını bana gösterdi. Teninin bir şekilde tenimi bulması, nerede olsam bakışlarını koruyucu bir melek gibi üzerimde hissetmek, kulağıma fısıldadığı sevgi sözcükleri, bana verdiği sözler, ellerinin her koşulda ellerime uzanması, saçlarımı okşayıp kondurduğu öpücükler bana güç veriyor, bu dünyayı, bu adayı daha katlanılır hale getiriyordu.

öncelikle ben kız tarafıyım ve bir süre kızımın yalnızlığında enişteye kurulduğum için yazmak içimden gelmedi. şu an iyiyiz hafiften. bu arada bölümler çok devamlılık arz etmiyor olaylardan sonra vs yazdığım için. neysee dilenci değilim ama iyi kötü yorum yaparsanız mutlu oluyorum öpüyoruuuum

beni anla | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin