14

2.7K 75 8
                                    

öncesinde meşgul olduğum için, sonra ilham olmadığı için yazamadım. ittire ittire bir bölüm çıktı iyi okumalarr

30 haziran gecesi, İstanbul.

Nisa

"İyi geceler. İyi bak şampiyonuma." Makbule asansöre binerken son kez el salladı. Herkes nihayet evine dağılmıştı ve geriye biz kalmıştık.

Kapıyı arkalarından kapattık. Ogeday'ın elimden tutup beni salona sürüklemesine izin verdim. "Hala inanamıyorum."

Başını iki yana salladı. "Ben biliyordum. En başından beri biliyordum." dedi sahte bir kibirle. Koltuğa uzanan Ogeday'ın yanına oturdum. Bacaklarımı altımda toplayıp ona yaslandım. Ağır kollarıyla beni sarıp sarmaladı.

Başımı kaldırıp ona baktım. "Nerden biliyordun? Ben bile bilmiyordum." 

Eğilip hafifçe yanağımı ısırdı. "Daha İstanbul'da canlı yayında söylemedim mi kadın şampiyon, Nisa diye?"

Başımla onayladım. Üzerinden bir ömür geçmiş gibiydi. Yayından sonra bunu söylediği için yapılan kötü yorumları bu evde çatık kaşlarla okuduğumuz an gözümde canlandı. O zamanlar birçok kişi şampiyon olacağıma ihtimal bile vermezken Ogeday'ın bunu samimi bir şekilde söylediğini biliyordum. Kimse, içten içe ben bile kendime inanmazken o bana inanıyordu.

Onu ne kadar özlediğimi yeni farkediyordum.

Ogeday'la bir odada, bir evde baş başa kalmayalı ne kadar zaman olmuştu hatırlayamadım. Sonunda her şey bitmişti ve biz yine bu evdeydik. Vizyona merakla beklediğim bir film geldiği halde birlikte sinemaya gidemediğimiz için üzülen beni bir nebze olsun teselli etmek için omzunda uyuya kalana kadar Marvel filmleri izlediğimiz bu salonda. Ona yaşadığım acıları, kötü günleri dilim vardığınca anlattığım, onun karşısında beni savunmasız ama şeffaf, özgür bırakan, benimle hüzünlenip öfkelendiği, beni gördüğü bu salonda. Gitmeden birkaç hafta önce ayak bileğimi sakatladığımda, moralim düzelsin diye yelkenleri suya indirip diyetimizi bozduğumuz, yüzümde kurumuş gözyaşlarıyla burnumu çeke çeke canım ne isterse sipariş verirken beni kaygıyla izlediği bu salonda. Kimseyle paylaşamayacağımızı bildiğimiz halde bizi güzel bir ana, gelecekte yüzümüz gülerek bakmak ümidiyle hapseden, üzerimizde pijamalarla, mutluluktan kısılmış gözlerimizle gecenin bir yarısı polaroid fotoğraflar çektiğimiz bu salonda. Adaya gitmeden birbirimizi incitmeden temkinli cümlelerle kararlar aldığımız bu salonda.

Ogeday'ı en son Dominik'te gözyaşlarımla, asla bırakmak istemediğim o sarılmayla bırakmıştım. Konseyde son vedamızda bile tam anlamıyla biz değildik. Konseye gelmeden adada her ihtimali göz önünde bulundurup kendi vedamızı etmiş, vermemiz gereken sözleri vermiş, her ne kadar yetmeyeceğini bilsek de sanki ayrı kalacağımız zaman için şarj olur gibi alabildiğine sarılmış, birbirimizi sevmiştik. Kamera karşısında bunu aynı içtenlikle yapamayacağımızı ikimiz de biliyorduk.

Onu yeniden bulduğumda, İstanbul'da karşımda böyle bir Ogeday bulmayı hayal bile edemezdim. Elendiğinden beri aklımın hep bir köşesinde onu merak eden ses cevabını finalde almıştı. Gece boyunca gözlerimiz birbirini bulduğunda karşılaştığım gururlu bakışları, yüzündeki tebessüm, bana verdiği güven, gözlerindeki inanç içimi titretmişti.

Dışarı çıkınca bana destek olacağından şüphem yoktu ama ondan herkesin içinde bu kadar gerçek, tereddütsüz, duru cümleler duymayı asla beklemiyordum. İçten sevgisini son zerresine dek hissettirmişti.

Aklıma gelen düşünceyle hafifçe doğrulup kollarının arasından sıyrıldım. Soran gözlerle bana baktı. Boynumdaki kolyesini çıkardım. Gülümsedi. "Yakışmıştı sana." O kolyeyi bana vermiş olması bile benim için yeterince değerliydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 17, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

beni anla | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin