11

2.8K 87 11
                                    

güncel bölüm. grease ödülünün devamı. iyi okumalarrr

Ogeday

Kapıyı tıklattım. Villaya gelir gelmez Evrim ve Nisa yorgunluktan kendilerini odalarına atmıştı. Biraz beklettikten sonra kapıyı Evrim açtı. Beni görünce gülümsedi. "Gel, gel. Seninki bayıldı bile, uyuyor." Kapıyı kapatıp içeri girerken Nisa'nın sesi yükseldi odadan. "Uyumuyoruuum." Evrimle güldük.

"Bak uyumuyormuş."

Odada ilerleyip yatağın üzerinde gözleri kapanmış uzanan Nisa'yı buldum. Üzerinde siyah birer tişört ve şort vardı. Açık saçları beyaz yastıkta dağılmıştı. Gözlerini hafifçe aralayıp bana gülümsedi. "Hoşgeldin."

Evrim'e döndüm. "Evrimciğim bir bak bakalım alt katta sohbet ediyorlardı."

Bana şöyle bir bakış attı. 

"Aman tamam be, zaten gidiyordum." Söylene söylene odadan çıktı.

Yanına yaklaşınca Nisa kollarını açtı.

"Uyumuyorum." diye tekrarladı bu sefer sessizce. "Gözlerimi dinlendiriyorum."

Yatakta yanına oturup ona sarıldım. Mis kokulu saçlarına başımı gömdüm. Ellerimi beline sararak hafifçe yanına doğru uzanıp başımı göğsüne yasladım. Ellerini saçlarımda, yüzümde gezdirirken uzun zamandır onu görmediğim kadar huzurluydu. Onu mutlu görmeyi özlemiştim.

Günlerdir keyifsizdi. Her zaman olduğundan biraz daha asi, huysuz, inatçıydı. Kaybetmekten sıkılmıştı. Nedenlerden ve sonuçlardan, dış etkenlerden, onu yokuş aşağı sürükleyen olaylar silsilesinden, kendini çekip çıkaramadığı bu başaramama durumundan yorulmuştu.

Bir şeyleri o da yanlış yapıyordu ancak kendini haksızlığa uğramış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. Normalde böyle değildi. Her şeyi kendi için bir mantığa oturtmaya, her hatasını aklamaya çalışmaya başlamıştı. Oyuna geç girmişti, eli ısınmamıştı, birinin yanlış tavsiyesine uyumuştu, oyundan önce ben dikkatini dağıtmıştım, etraftan biri atamıyor demişti, dışarda kalmış, eli soğumuştu, iyi atan biriyle eşleşmişti, rakibi hiç kaçırmamıştı, ayağı takılıp düşmüştü, parkuru karıştırmıştı, kötü bir rüya görmüş güne iyi başlamamıştı. Bu bahaneler sıralanıp gidiyordu. Başarısızlığında birer etken olduğu, onu kötü etkilediği doğruydu evet ama böyle düşünmeye başlamış olmayı kendine yakıştıramıyordu. Bir şeyler elbet onun da hatasıydı, bunu kabul etmek gerekiyordu. Zamanla kabul etmişti de. Şimdi ise bir karamsarlığa düşmüş, daha iyi olamayacağını düşünüyordu. Bütün bu nedenler birer birer düzelse bile belki yine de kaybederdi. Belki bu kadardı.

Kaybetmeyi alışkanlık haline getirmenin, potanın, yorucu insan ilişkilerinin stresi arasında mutlu olduğu bir gün yaşayabildiği için mutluydum.

İkimiz de potaya girmiştik. Normalde Nisa'nın potada olması zaten yeterince stresliyken bir de onunla aynı potaya girmeyi hiç istemiyordum. İkimizden biri olur da elenirse gidenin bu adadaki şampiyonluk hayaline veda etmesi, birini arkada bırakması, aylarca göremeyecek olması, artık bizim için çok uzaklarda olan gerçek dünyayla tek başına yüzleşecek olması ayrı bir dertti. Kalanın içinde olacak belki suçluluk duygusu, birbirimize bu kadar alışmışken yaşayacağı yalnızlık, güvenecek kimsesi kalmadan bu adada mücadele etmeye devam edecek olması ayrı bir dertti.

Onunla nasıl vedalaşılır bilmiyordum bile. Aylardır onu görmediğim gün neredeyse olmamıştı. En son yokluk adasına gittiğinde ayrı düşmüştük. İstanbul'daki hayatımızda birbirimizi bu kadar çok görüyor elbette değildik. Haftanın her günü olmasa da yarattığımız her fırsatta görüşmeye çalışırdık. Birkaç günlük Prag seyahatleri dışında uzun süre ayrı düştüğümüz de olmamıştı.

beni anla | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin