2

4.2K 107 6
                                    

bu bölümün adını sen kafanda kurmuşsun kızım koyuyorum. düşüncelerim aşırı dağınıktı biraz daldan dala konuya atlıyor ama yayınlıyorum bu haliyle

Bugün adada boş günümüzdü. Gece uyuyamamıştım ve öğlene doğru artık barakada benden başka kimse kalmayınca kalkmak zorunda kaldım. Çok göze batmak istemiyordum. Adada konuşanlardan Ogeday'ın sabah erken saatte tek başına balık tutmaya gittiğini öğrendim.

Vaktimi tencereleri yıkayan Seda ablaya yardım ederek geçirdim. Daha sonra Berna'nın saçlarını ördüm, ateş başında sohbet ettik. Güneş saati olarak kullandığımız çubuğa göre saat öğleden sonra 4'e geliyordu. Ogeday'ın hala dönmemiş olması garipti.

Vakit geçmiyordu. Ormanda üzerine uzandığım ağaca doğru yürüdüm. Ogeday gelirse sanki adada onu bekliyor gibi görünmek istemedim. Dün gece ona söylediklerimden sonra tekrar konuşmamıştık. Biraz durup düşünmek ikimiz için de iyi olacaktı. Her şey çok hızlı gelişmişti. Bazı şeyler kafamı kurcalıyordu ama ona sormaktan, onunla konuşmaktan çekiniyordum, duyacağım cevaplardan korkuyordum. Bu adaya hiç gelmememi tercih eder miydi gerçekten? Buraya sevgili olarak gelmeseydik nasıl olurdu? Belki de hiç yakınlaşmazdı benimle. Bunu daha önce biraz konuşmuştuk. Benim popülerliğimden yararlandığının düşünülmesini istemiyordu. Benim aklımın ucundan bile böyle bir şey geçmemesi için gayret göstermişti. Gittiğimiz yerlerde sadece ikimiz vardık. Telefonun ucunda insanlar ne düşünüyor umursamadan. Bu kaçmak değil, bir şeyleri saklamak değil sadece içinde rahat davranabileceğimiz internetteki insanlardan uzak bir alan yaratabilmiştik.

Belki adaya birbirini setten tanıyan iki arkadaş olarak gelseydik, benden hoşlansa bile ada şartlarında yaklaşmazdı benimle prim olacağını düşündüğü için. Ama birbirimizi dışarda tanıdık ve onun kalbine güveniyorum. Ancak hala korkularım var. Önümüzde 6 ay var. Survivorın başından sonuna kadar aynı hislerle kalabilecek miyiz bilemiyorum. Birbirimizden uzaklaşmaktan korkuyorum. Burası insanı iyi kötü değiştiriyor, büyütüyor. Ben 2020'de, çıktığımda ilk baştaki fetüs Nisa değildim kesinlikle. Yarışma içinde Ogedayla uzaklaşıp birbirimize yabancılaşmaktan korkuyorum. Olaylar bizim etrafımızda dönüyor gibi hissediyorum ve şu ana kadar çok başarılı başedebildiğimizi söyleyemem.

Buraya gelmeye beni o ikna etmişti. Her şeyi göze aldığını söylemişti ama bu kadar erken yıkılmayı ikimiz de beklemiyorduk bence. Asla kör kütük, gözü hiçbir şeyi görmeyen aşık olmasını beklemiyorum ama bu kadar yabancı olmayı da istememem suç mu? İstanbul'da sadece bizim olan bağımız artık yasak ve yanlış bir şeymiş gibi hissettiriyor. Bunu bu kadar kirletmeye gerek yoktu.

Tanıdık ayak seslerine kafamı çevirdim. Ogeday'ın saçları ıslak, yüzü nemliydi. Balıktan dönmüş kıyafetlerini değiştirmişti. İfadesiz bir yüzle bana doğru yürüyordu.

"Balık tutabildin mi?"

"Yok. İnsene aşağı."

Yavaşça kendimi ağacın dalından aşağı attım. Ellerimi tutup boynuna sardı ve bana sıkıca sarıldı. Ne kadar böyle kaldık bilmiyorum. Başımı boynuna gömdüm. Tenine karışmış deniz kokusu beni mayıştırıyordu. Aklımda bu kadar soru varken çabuk teslim olmuştum galiba.

Kendimi hafifçe geri çekip yüzüne baktım.

"Düşündün mü söylediklerimi?"

Yüzünden ne düşündüğünü çözemiyordum. Sadece kırgınlık vardı. Yüzümü elleri arasına aldı.

"Düşündüm." Vereceği cevaptan korkuyordum. Devam etti.

"Ben kendimi daha çok dizginleyebiliyorum, duygularımı kontrol edebiliyorum. Ama sen, açık kitap gibisin. Seni bu kadar kırdığımı farketmediğim için özür dilerim. Sen bana bir dokunmak isteyip dokunamıyorsan inan bana ben belki on kez yaşıyorum bunu. Sadece senden daha iyi gizliyorum hislerimi. İkimiz için de kolay olmayacak, bunu biliyorum. 6 ay senden uzak durmaya dayanamam. Sadece bu olaylar ikimizi de gerdi, biliyorsun. Ve seninle kamera karşısında olmaya alışık değilim. İstanbul'da yalnız ikimizdik. Burada tüm gözler üzerimizde. Nasıl davranacağımı bilemedim. Senin için daha iyi olmaya çabalayacağım. Her şey güzel olacak. Bana güven."

"Güvendiğimi biliyorsun."

Gözleri izin alır gibi gözlerime bakıyordu. Sakince dudaklarına uzandım. Gözlerini kapatırken gülümsediğini hissedebiliyordum. Elleri belimi daha sıkı sardı. Teninin sıcaklığı, yumuşak dudaklarındaki tuz tadı, hızlanan kalbini göğsümde yeniden hissetmek tüm düşüncelerimi susturdu. Öpüşleri yumuşak, dikkatli ama tereddütsüzdü. Birbirimizi iyi tanıyorduk.

Ayrıldığımızda son kez dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Bir elini cebine attı.

"Balık tutamadım bugün. Ama sana bunu getirdim." Elinde küçük bir deniz yıldızı vardı. "Üzülme, canlı değildi zaten."

"Bu çok güzel. Teşekkür ederim." Uzanıp boynunu öptüm. Sonumuz ne olur bilmiyorum ama bize ve onun kalbine inanmayı seçiyorum.


^^^^^^^^^^^ bu arada ilk defa yazıyorum yorumlarınızı merak ediyorum. bir de bu hikayeden ziyade gerçek olaylardan sonra olayları dramatize edicem gibi sklfsljef mesela iletişim ödülünden bir şeyler olacağını hissediyorum bir sonraki bölüm o olabilir ya da aklımda nasıl dateleştiklerini yazmak var tbt

bir de şarkı bırakıyorum bunu dinleyince aklıma ognis geldi dinleyin: evrencan gündüz - sen de inanma. hadi öpüyorum okuyan varsa şlckvlsfj




beni anla | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin