7. Bölüm - Tık Tık Tık

490 36 11
                                    

Youngro çatıya çıkan merdivenleri tırmanırken kalbinin çarpıntısı her basamakta şiddetleniyordu. Yine de tırabzanlara sıkıca tutunarak kendini devam etmeye zorladı. Ulaşması gereken bir yer, yüzleşmesi gereken bir gerçek vardı.

Nihayet çatının kapısını açıp kendini dışarı attığında soğuk hava yeniden tenini kucaklamıştı. Aksak adımlarla üç sene evvel sürüklenerek çıkarıldığı odanın kapısını ulaştı. Her şeyin başladığı ve bittiği yere. Üzerinde dev bir asma kilit takılmıştı kapının. Altı üstü bir kilit... Burada yaşanan her şeyi buraya hapsetmeye gücü yeter miydi?

Nefesi iyice daralıyordu. Sol eliyle kapının eşiğinden destek alırken yumruk yaptığı sağ elini kaldırdı. Önce kapıya iki kere vurdu. Hemen ardından üç kere daha...

Tok, tok, toktoktok.

Gözyaşları yanaklarından süzülürken dudaklarının arasından bir hıçkırık sıyrıldı. Bir kez daha çaldı kapıyı.

Tok, tok, tok tok tok.

Titrek bacakları direnmeyi bıraktığında ansızın dizleri üzerine çöktü ve seslice ağlamaya başladı. Elleriyle dudaklarını örtse de içinden firar eden isyanı bastırmaya gücü yetmiyordu.

Son kez kapıyı çalmak için yumruğunu sıktı.

Tok, tok...

"Sooho-shi..."

Ne umuyordu ki?

Belki bir mucize...

Sooho ile yollarının kesiştiği gün olduğu gibi bir mucize...

Hiçbir şey tesadüf değildi. Sooho'yu sınırın ötesinden getirip kalbine koyan kader, ona bir mucize daha bahşedemez miydi?

Güçsüzce tekrar vurdu kapıya.

Tok, tok, tok...

"Beni sevdiğini söyledin. Cevabımı duymak istemiyor musun?"

Sooho gitmiş miydi?

Öyleyse nasıl hâlâ baktığı her yerde onu görebiliyordu? Nasıl her kahve içtiğinde dudaklarının kadife dokusunu dudaklarında hissedebiliyordu? Bir bisikletin zili, bir şarkı, bir kibrit çöpü onu nasıl tutup geri getirebiliyordu?

"Tanrım," dedi başını yukarı kaldırırken. "Lütfen, onu geri ver ya da..." Ellerini birleştirip gözlerini kapadı. "Lütfen..."

Ancak çağrısı derin bir sessizlikle karşılık buldu.

Ölüm sessizliğiyle.

Yüzüne çarpıp gözyaşlarının ıslattığı tenini serinleten rüzgârın çaresiz tesellisi hariç, yapayalnızdı.

Gerçek şuydu ki Sooho gitmişti. Hemen birkaç adım ötesinde, Youngro'nun elleri arasından kayıp gitmişti.

Gözlerini açtığında gökyüzündeki bulutları buldu bakışları. Yağmur yağacaktı. Belki de yalnızca yağmura karışmayı dilemeliydi.

"Eğer seni takip edersem ve gökyüzünün çok ötesinde yağmur olursam," dedi kısık bir sesle. "Sana kavuşacak mıyım?"

Derin bir nefes aldı. Kendini yere bırakıp sırtını kapıya doğru yasladı. Cebinden kasetçaları çıkarırken hafifçe güldü.

"Bunun seni yanıltmasına izin verme," dedi kulaklığı başına takarken. "Hâlâ en sevdiğim şarkı sensin."

Oynatma tuşuna bastığında on saniye boyunca yumuşak bir melodi kulaklarını doldu. Şarkı hareketlendiğinde tebessümü genişlerken başını sallamaya başladı.

SNOWDROP: Happy Ever AfterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin