ʚɞBlood Seal 3

588 85 140
                                    

Küçük bir ricam olacak, yorum ve vote atarsanız çok sevinirim. Geç atıyorum fakat hep aklımda kitap, merak etmeyin. İyi okumalar bakalım.

ᰔᩚ

'Sessiz adımlar sahibini arıyorken, düşmanına aldığın hazzı tattırarak eşlik etmesini ister miydin?'

Esen sert, sisli yel sadece sokak ışıklarının aydınlattığı sokakta ne var ne yoksa yutuyordu. Dışarıdan kül rengi ile kaplanmış koca malikâneden başka hiçbir yaşam belirtisi sunmuyordu karanlık.

Karanlık hiç olmadığı kadar heybetli duruyordu bu akşam. Saatler on çeyreği gösteriyor, soğuktan titreyen ağaçlar savrularak hışırtılarını uçsuz bucaksız, kanın, ölü bedenlerin tiryaki olduğu bu kuytu ormana doğru salıyordu bedenini.

Arabamın ilerlediği toprak yoldaki arabanın tekerleklerinin ezdiği sert çakılların sesi atmosferi eşeliyor, gözlerimi diktiğim malikânedeki silahlı adamların dikkatini üzerime toplamayı hiç çaba sarf etmeden başarıyordu.

Kısa sürede önünde durduğum malikânenin etrafı, sanki birileri saldırabilirmiş gibi çimenlerin üzerine konulmuş bariyerlerle, varillerle çevrilmiş, takım elbiseli, iri yarı güçlü adamlarla donatılmıştı.

Etrafta sadece tek tip araçlar vardı, bu düzeni bozan araç ise sadece Jeon Jungkook'a ait olup, parlak gece karasının sardığı son derece lüks olan araçtı. O her zaman tüm insanlardan iğrenir derecesinde farklı olmayı sevmişti, kendisinde olan sadece kendisinde olabilirdi, bir tırnak kadar farksız gördüğü insanlarla aynı kefende tutulmak onun için adeta yaşamak istemeyeceği bir ızdıraptı.

Onun için eşsiz olabilecek kişi haricinde herkesi siktir edebilirdi.

Öyle insan silüetinde biri henüz görülmemişti.

O emrindekilerin ona biat etmesini, bakışlarından kaçınmalarını isterdi.

Perseus'un birileri için canını verebileceği birine daha rastlamamıştım, belki de böyle birinin olma ihtimali hiçbir zaman mümkün olmayacaktı.

O benim gibi hastalıklı insanları severdi, fakat benim gibisini bulamayacağını da idrak etmesi uzun sürmezdi.

Arabadan, yan koltukta duran, getirilmesini emrettiğim içi dolu siyah karton paketi iplerinden kavramış, gözlüklerimi takarak inmiştim. Kapıda duran adamıma elimdekini vermiş, dudaklarımı yalayarak malikânenin kapısından bastığım yerleri pahalı bir çift bebeklerle acımasızca çiğneyerek girmiştim.

'Söyleyin adamlarıma, Jeon odasına gidince bu güzel hediyemle karşılaşacağı bir şekilde ayarlansın. Süprizimizin bozulmasını istemeyiz öyle değil mi?'

Elimi ensesine attığım adamın kısa, yumuşak saçlarını okşamış, sırtını patpatlayarak ellerimle birlikte dikkatimi de üzerinden çekmiştim.

Paltomu, yürürken elimin tersiyle savurarak düzelttikten sonra rahat tavırlarla salonun ortasından yukarıya çıkan büyük, ahşap, koyu kahve tonları basamakları aşmış, Perseus'un adamlarının bakışlarına mağruz kalırken bu memnunluk hissiyle sırıtmıştım.

Ihhm... Adeta gözlerinde, onları her an küle çevirebilecek bir Lepleace'nin Şeytan'ı gibi tehlikeli durmak arzu dolu hissettiriyordu.

Tattığım o tatminkârlığın tadı vazgeçebileceğim bir şey gibi değildi.

Ben buna bağımlıydım.

You're Mine ❦Jikook❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin