Flabbiness †8

414 43 79
                                    

İyi okumalar...

"

Kararan gökyüzünden sızan su damlaları yüzüme konuyor, yanağımdan yol alarak üzerinde yattığım sert toprağın üzerine akıyordu.

Hava olduğundan daha soğuk, öncesinden daha kibirliydi. Öfkesini kusarcasına çakan şimşekler kapalı havada etrafı aydınlatıyordu. Bedenimde kol gezen titreme soğuktan mı yoksa başka bir sebepten mi bilinmezdi fakat içime sızan bu hüznün sebebi tamamen önüme serilebilecek türdendi.

Senelerdir çabalayıp, üstüne toprak attığım gerçekler şimdi bir fahişeymişim gibi yüzüme acımasızda vuruluyordu.

Bir canavarmış gibi davranılması kendiyle savaş içinde olan bir vita için çöküşünü getirebilirdi.

Hissettiğim ruhsal acı her ne kadar içten içe bedenimi ele geçirmek için kavrulsa da, dışarıya vuramadığım hisler bileklerime kelepçe, dudaklarıma ise kepenkti.

Gözlerimin üstünden sızan damlalar kulağıma doğru akarken gözlerim aralanmış, hissettiğim kıpraşmayla aralanırken anlık olarak hücrelerimi dolduran acı tarifsizdi.

Sırtımın acısıyla inleyip öksürmeye başlarken bana dolanan bedenden yavaşça ayrılıp bir elim belime tutunurken, parmaklarımı uzun tutamlarının tokasından firar ederek dağılmış kuzgun karası ıslanmış saçlara dolayıp geriye tarayarak iri bedenin başını durumunu kontrol etmek için istemsizce yüzüme doğru kaldırmıştım.

'Jeon?'

Burnunu buruşturan beden tıslayarak iniltili bir sızlanmayla dirseği üzerinde yavaşça doğrulurken olanları idrak etmeye çalışan bedeni bir süre incelemiş, ardından beni kontrol eden irislerine saniyesinde çarpan bacağımı dövmeli eliyle kavrayarak ne ara kana bulandığını anlayamadığım yaraya doğru direkt düşünmeden atılmıştı .

Sanırım adrenalin tüm hislerimi kısa süreliğine devre dışı bırakmıştı. Görmeseydim bir süre daha acıyı hissetmeyecek gibiydim.

"Ihm, sikeyim! İnadınla çiftleşeyim vita. Sana bin kez dedim yaranı küçümseme."

Söylediğine sarhoş gibi gülerken sırtımı dikleşerek sarmaşıkların sarktığı duvara yaslayıp üzerimize yağan yağmurun ıslattığı saçlarımı geriye atmaya çalışırken, başımı derin soluklar arasında geriye yaslamıştım. Bol kumaş pantolonumu yukarıya sıyırırken tamamen kırmızıya bulanmış kanlı sargıyı açmış, kanlı parçayı yana fırlatırken azıcık kabuk bağlayan yara beze yapıştığı için götlük yaparak tamamen kalkmıştı. Acıyla bağırmamak için dudaklarımı dişlemiştim, lanet derecede can yakıcıydı.

Gözleri ilgiyle ve kaşları çatık bir şekilde yarayla ilgilenirken sert bakışlarını yüzüme çıkartmış, yüz hatlarını gererken yarama temasıyla birlikte boğukça gözlerimi kapatarak hırlamadan edememiştim. İrisleri, acıyla mora çalan irislerime tutunurken inlememe karşılık değişen ifadesiyle arsız sırıtışına göz devirmeme alaycı bir tavırla sırıtmıştı.

Üzerindeki boğazlıyı çıkartıp omzundaki dikiş yerlerinden iki kolunu da sökerek yırtıp uzun bir sargı haline getirmiş, diğeriyle yaramı temizleyebildiği kadar yumuşakça, özenli bir şekilde temizlemişti.

'Ben sana ağzına pis laflar sürmemen gerektiğini söylemişmiydim eşek herif.'

Dudaklarım belli belirsiz yukarı kıvrılırken kolumu saran eline yapıştırarsk sanki kirli sözcüklere çok takılıyormuşum gibi davranırken dikkatini bacağıma, ayak bileğimden başlayarak sardığı siyah beze veren beden tuttuğu bacağımın iç uyluğuna elinin tersiyle aniden şaplak geçirmişti.

You're Mine ❦Jikook❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin