bir kere daha gece kucaklarken gökyüzünü ve bizleri soluğumu her zamanki yerimde aldım. buranın bana kattıkları sandığımdan daha çoktu ki hissettirdikleri bu kadar yoğundu.
ayaklarımın altında olan şehire böylesine göz atmak bile içimi rahatlatıyordu. insanların kendi çıkarları uğruna birbirine zarar verdiği şu uğursuz yere olan rağbeti asla anlamamıştım.
tüm kalabalık ve gürültü benden uzakken, burada, kendimle baş başa kalmak bana her zaman en iyi gelen şeydi.
"selam!"
onun sesinin tınısında saklı kelebekler hariç.
"selam, günün nasıldı?"
bir alışkanlık olarak ortaya oturduğumu fark ettiğimde hafifçe sağa kaydım. hemen soluma oturdu. düzenli nefeslerim bana olan yakınlığı aşkın ne olduğunu bilmese de ona hissettiren bu adamın varlığı ile yeniden ritmini kaçırdı.
"ne çok güzel ne de çok kötüydü. sıradan bir insan gibi yaşama çabalarımın karşılık bulduğunun bir sonucuydu sadece."
gözlerini ufuktan çekmeden konuşurken sunduğu görüntünün bir resmini çekmek istedim. gökyüzü kadar sonsuz olsun istedim. istedim istemesine ama yapabildiğim tek şey ismimi bile hatırlamamda bana zorluk çıkartan hafızama saklamaktı bu görüntüyü.
rüzgar bile sakındı sanki onu benden. onun yazılan tüm aşk şiirlerinden fırlamış yüzüne birkaç müzik notası gibi ince ince işlerken benim saçlarımı oradan oraya savurmuştu. gözümün önüne gelip onu bana görünmez kılmasaydı eğer severdim rüzgarı. varlığı bile tüm sevgimi çalan adam yüzünden sevdiğim her şeyden soğudum bir bir.
bana bakmış, çantasına ulaşmıştı. bir şey aramıştı içinde uzun uzun. ne aradığını, ararken yüzünün aldığı şekli izlemek istemiştim ama şu lanet saçlarım gerçekten kesilmeyi hak ediyordu.
düzene sokmaya çalıştığım saçlarım bir başkasının parmakları ile çevrelenmiş, geriye doğru taranmanın zevki içinde hızlıca şekil almıştı. ensemde hissettiğim soğuk el huylandırsa da yakınımda hissettiğim, onun kokusunda hapsolmuş kelebekler sabitlediler beni yerime.
bileğine yeni taktığı tokayı saçlarıma doladı. ne çok sıkı ne de çok boldu. uzaklaşmadan baktı saçlarıma, gözlerime, yanaklarıma, dudaklarıma... oysa ben gözlerimi çekemedim onun dudaklarından.
olabildiğine yavaş çekildi benden. yeniden yerine oturdu. bacaklarını kendine çekti ve sarıldı. şuan normalden de küçük duruyordu.
"saçların çok güzel olsa da seni görmemi engelliyor. bu toka bana hediye ama sana daha çok yakıştı. tokamı da saçlarını da kaybetme olur mu?"
gözlerime normalden daha yoğun baktığının hissi kavurdu içimi. daha saniyeler önce kazımayı bile düşündüğüm saçlarıma onun kelebekleri kondu ve birer birer yuva yaptı.
"olur. asla kaybetmem. ikisini de."
+×+
of neler yazıyom ben ya. hayır size acı çektiriyom sanıyonuz da ben daha çok acı çekiyom...
neyse umarım güzel yazabilmişimdir, beğenmişsinizdir.
hepinizi kocaman öpüyom mwwah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet in gray - taegyu
Fanfictionhadi bir geceliğine aşık olalım ve sabahında unutalım