"oh, gelmişsin."
hemen yanıma oturmuş; geçen seferde de yanında olan, fermuarında bir çiçeğin (büyük ihtimalle bir papatya) takılı olduğu siyah çantasını yanına koymuştu. telefonunu da bırakmış ve tamamen bana dönmüştü.
"aslında gelmeyecektim bugün. biraz moralim bozuk belki seninkini de bozarım diye. yine de buraya geldim işte. içimdeki bir yerlerdeki taehyunu dinledim."
"taehyun..."
diye tekrarladım istemsiz. ismi gerçekten kulağa hoş geliyor ve belki de ona seslenilecek nadir isimlerdendi. kafasını beni onaylar gibi sallamıştı. elini bana uzatmış gülümseyerek konuşmuştu.
"ben kang taehyun. 2002 doğumluyum. peki ya sen?"
yüzündeki gülümsemenin güzelliği... hayatımızın bir gerekliliği, nefes alıp vermek kadar normal bir olayı olan kendimi tanıtmak ilk defa bu kadar zor olmuştu.
bana bakan ve parıldayan gözleri dikkatimi dağıtıyordu yeminler olsun. indiremiyordum gözlerimi eline, ellerimi de çıkaramadım eline.
biraz uzun bekletmiş olmalıyım ki indirdi elini ve yüzündeki gülümseme küçüldü. hayır hayır görünüşü hâlâ aynı ama küçüldüğüne eminim. şuan daha küçük mutluluk parçaları var o dudaklarının kenarında.
"ismini söylemek istemezsen anlarım ama sana seslenmek için bir takma isim ver bana. ayrıca benden küçük müsün yoksa büyük müsün bu önemli. en azından hitap için önemli."
"beomgyu ben. choi beomgyu. 2001 doğumluyum."
"oo demek hyungumsun. biliyor musun gerçekten beklemiyordum. çok küçük duruyorsun. yani evet benden uzunsun falan ama yüzün çok genç ve küçük."
yüzünü yüzüme yaklaştırmış, gözlerini yüzümün her köşesinde yavaş bir gezintiye çıkarmıştı. göz bebeklerinin değdiği her bir köşem yanıyor, binbir parçası küle dönüyor; çirkin görünmemek ve ona olan hayranlığını belli etmemek için yeniden var oluyordu.
yüzüme yakın yüzünün soluğunda buldum ben günahlarımı. yüzüme sıcak sıcak vurdu cehennemimin rüzgarı. öldüm, yeminler olsun utancımdan öldüm. yüzünün güzelliğini yakından görmenin, görünüşümün en iyisi olmadığının utanç vericiliğinin farkında olmaktan öldüm. güzeldi. o çok güzeldi. bense-
"güzelsin. gerçekten çok güzelsin. cinsiyetçi yaklaşmak istemem ama bir erkeğe göre kat kat güzelsin. idol falan mısın? diğer türlü imkanı yok bu güzelliğin."
laflarımı yuttum bir bir. çirkin dediğime kızdım kendime. onun beğendiği bir yüzü beğenmediğim için sinirlendim kendime. ne haddimeydi ki beğenmemek?
aldığım sesli nefesten dolayı ona sinirlendiğimi düşündü sanırım. güzel olmak istemeyen erkeklerden sandı beni, ona yakın olmanın beni kötü hissettirdiğini düşündü. oysa ben onun bana güzel dediği sesinde, yüzümde hissettiğim cehennem ateşi gibi nefesinde gördüğüm birkaç parça şevkat ve masumiyete ihtiyaç duyan küçük bir çocuktum. hayatı hep zor olmuş küçük bir çocuk. benden uzaklaşan bu adama deli gibi ihtiyaç duyan küçük bir çocuk.
+×+
biraz zaman geçti biliyorum. özür dilerim bir türlü yazamadım :/ ama hepsinden daha uzun bir bölüm bu ٩(^ᴗ^)۶
abartısız diyorum ne yazdığım hakkında, olay örgüsüne nereden nasıl girip nasıl başlayacağıma dair hiçbir fikrim yok...
sadece umarım eğleniyorsunuzdur!!
12.01.22
ve bunu yayınlamayı unutup 3 gün sonra atan salak bana selamlar...
15.01.22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet in gray - taegyu
Hayran Kurguhadi bir geceliğine aşık olalım ve sabahında unutalım