"omi, bu ne?" kiyoomi atsumu'nun gösterdiği şeye boş boş baktı. "ne demek bu ne?" atsumu sorusunu yineleyince kiyoomi'nin iyice kafası karıştı. "top işte?" atsumu yüzünde gülümsemeyle kiyoomi'nin yanına oturdu, "ama az önce konuşurken kot dedin.""...öyle mi dedim?" pekâlâ, kiyoomi kafasının bu sıralar başka yerlerde olduğunu biliyordu. ama konuşurken hata yapmak hiç kendisine göre bir hareket değildi. hele her gün gördüğü bir şeye kot demek çok hoşuna gitmemişti.
ama ne yazık ki miya atsumu'nun bunları fark edip de zaten ortada olan sorununu büyütmesi iyi değildi. çünkü zaten sorun atsumu'ydu, aklı başında olan insanın düşmeyeceği atsumu, biraz salak gibi davranıp aslında zeki olan şu kendini beğenmiş takım arkadaşı.
ve eğer atsumu da kiyoomi'den hoşlanıyorsa ortaya çıkacak sorunlar. tamam, kesinlikle bu düşünce midesindeki kotların-... kelebeklerin uçuşmasını sağlıyordu, ama kiyoomi kendi deneyimsizliğini göz ardı edebilecek biri değildi. ki atsumu kendisinden hoşlanıyorsa nihayet aralarında bir şeyler olacaktı, değil mi?
kiyoomi normalde bunları kafasına takmayan biri olduğunu söylerdi, ama atsumu'yu mutlu edemeyecek biri olma endişesi hoşuna gitmiyordu. hiçbir zaman böyle şeyleri kafaya takan biri olmamıştı, tabii sabah saat altıda aniden kendini bunu düşünürken bulduğunda azıcık da olsa umursadığını fark etmişti.
"aynen öyle dedin, ve bunun kot olduğunu sanmıyorum." kiyoomi gözlerini devirdi, evet, voleybolun kot ceket ya da pantolonla değil de topla oynandığını mantığını kullanabilen her insan biliyordu.
"kelimeler benziyor, karıştırmışımdır?" atsumu kiyoomi'ye sus işareti yaptı. "hayır hayır, omi, buna inanmamı bekleme. sen karıştırmazsın." kiyoomi kaşlarını çattı, dışarıdan gören kavga ediyorlar zannederdi. "niye?" "çünkü yapmazsın yani? kendini tanımıyor musun yoksa omi? bak annemin okuduğu kişisel gelişim kitaplarından falan getirebilirim istersen sana-" atsumu kafasına inen elle sustu. osamu ve kiyoomi yüzünden yakında beyin hücresi kalmayacaktı. "susar mısın bi?"
"ya hayır ama omi bak, şaka maka sen kafana bir şeyi takmışsın, sen de kabul ettin yani?" "evet ama şu an konuşmak istemi-" "ya bahsetmeni istemiyorum zaten, omuzlarına masaj yapayım? stres falan kalmıyor inanamazsın, osamunun sırtını kırıyordum bir kere yanlışlıkla ama kırılmadı yani güvenli ellerdesin. bak izin bile istiyorum işte."
kiyoomi'ye bu oldukça korkunç bir fikir gibi gelmişti çünkü atsumu'nun eli ağırdı. yani, herkes vurduğunda canınız acırdı tabii, ama atsumu şakasına kafasını omzunuza atıp omzunuzu kırabilen türden bir canlıydı.
kiyoomi yine de izin verdi, evet, atsumu konusunda biraz salak seçimler yapıyordu, kimse sorgulamazsa sevinirdi.
anında pişman oldu tabii, ama yine de izin geri alınmıyordu, değil mi? hem belki omzunda fazladan kemik varsa atsumu kırardı falan-
kırsaydı şaşırmazdı.
kiyoomi'nin bir yerini kırdığı ilk seferi olmazdı, çünkü tam olarak böyle tanışmışlardı.
geçen senenin başında voleybol kulübü henüz açılmamıştı, atsumu da yeni hobiler edinmeye çalışıyordu. tabii bu hobiler iki gün falan sürüyordu, bu yüzden tüm kurslarını bırakıp direkt etüte kalmaya karar vermişti.
atsumu'nun yakın olduğu kimse etütte yoktu, ve kiyoomi'nin yanı boştu.
voleybol kulübüne kadar iyi anlaşmışlardı ve sonra yakınlaştılar gibi mutlu bir son olmasını herkes isterdi, ama maalesef hayır.
yan yana oturdukları ilk gün atsumu kiyoomi'nin kalemini kırdı.
ikinci gün onun yerine aldığı kalemi yere düşürdüğünde, kalemi almaya çalışan kiyoomi'nin eline bastı.
üçüncü gün kiyoomi yoktu çünkü serçe parmağı kırıktı.
evet, her aşk hikayesinin güzel başlangıçları vardır... tabii.
neyse ki atsumu soğuk havayı ısıtmayı bilen biriydi. evet, şu an birbirlerinden nefret etmemelerinin tek sebebi buydu.
"omi? öldürmedim seni değil mi?" "hayır, aklıma etüt geldi de." atsumu güldü. "serçe parmağına da masaj yapayım mı?" "yok kalsın. ikinci kez kırma, ama omzumu salarsan sevinirim."
"tüh, acıttım mı?"
"bir zahmet."
"öpsem geçer mi?"
tamam. tamam. tamam. kiyoomi'nin alarmları çalmaya başlamıştı. yok, sabah uykudan uyanırken çalan alarm değil. panik alarmları. atsumu'nun şaka yaptığını biliyordu, herkes bilirdi. evet dese ne olurdu? ya dese-
"bilmem, geçer herhalde."
atsumu zaten kiyoomi'nin arkasında duruyordu, kiyoomi'nin başını geriye eğip alnını öptüğünde ikisinin de kalp atışını duyabiliyordunuz- tabii neyse ki başka kimse yoktu da duyulmadı.
"geri zekalı."
kiyoomi gülümsemesine rağmen gözlerini devirdi. sanki hoşuna gittiği hiç belli olmuyordu da.
kiyoomi yine alarmlarının çalmaya başladığını sandı, ama sadece atsumu'nun telefonuydu. osamu'yla konuşma tarzından belliydi ikizinin aradığı, bir şeyler konuştular, atsumu'nun heyecanlandığı çok belliydi. "suna'yla oikawa kavga ediyormuş?!?!" atsumu ayağa kalkıp kiyoomi'yi yanında sürüklemeye başladı.
bu kiyoomi için heyecan verici bir haber değildi tabii, ama yine de gitti.
--
evet sakusanın tüm kemiklerini kırdık ve ilk tanıştıklarında atsumu çok sinirlerini bozuyoduevetdüzyazıbölümatmayıhiçsevmiyorum
ben burda çok boş konuşuyorum
o yüzden
👋👋
🏃🏃🏃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
have ya with me : sakuatsu
Fanficsakuatsu highschool au tamamlandı! hoşlantıları çok az (!) belli olup bir türlü birbirlerine açılmadıkları bir sakuatsu texting