akşama doğru cenazesinin çıkacağını düşünen atsumu yanıldığını anlayalı çok olmuştu. hayatının en güzel gününü geçirdiğini söyleyebilirdi. bunu atsumu'ya yaşatan kişi de kiyoomi'ydi. düşününce, hep öyle olmuştu. ister osamu'nun orada olmadığı zamanlarda, ister ne olursa olsun pasına vuracak biri aradığında. hatta atsumu biraz daha açılsa kiyoomi'nin ağlanacak bir omuz olacağını da biliyordu.sadece atsumu için kendi sınırlarını genişletiyordu kiyoomi. atsumu da farkındaydı tabii, ne yazık ki bu kiyoomi'yi daha çok sevmesinden başka hiçbir şeye sebep vermiyordu.
sonunda dondurma yedikten sonra -atsumu ölse de artık gözü arkada kalmayacaktı- hyogo'nun şehir merkezine doğru yürümeye başladılar, hava serindi, yine de her elleri birbirine değdiğinde atsumu sıcaklıyordu. aslına bakarsanız sabahtan beri kiyoomi'yi öpmeye çalışıyordu. hadi oğlum, yaparsın sen, bak tam zamanı şimdi.
sonra öğrenmişti ki atsumu'da o göt yoktu. yine de denemekten vazgeçmeyecekti. animelerde ana karakterler öyle yapıyordu çünkü. atsumu'nun eksiği neydi?
kiyoomi atsumu'nun gerginliğinin gayet farkındaydı, arada sessizleşiyor, yanlışlıkla birbirlerine temas ettiklerinde çekiliveriyordu. bir süre sonra bu o kadar sinirini bozdu ki en sonunda atsumu'yu rahatlasın diye tutup hiç romantik olmayan bir şekilde öpecekti. yine de yapmadı çünkü kiyoomi için de özel bir an olacaktı, hem akşama kadar vakti vardı, değil mi?
birlikte boş bir parka oturdular, tüm çocukların nerede olduğuna dair hiçbir fikirleri yoktu ama yalnız olmaktan asla şikayetçi değillerdi. banka oturduklarında atsumu başını kiyoomi'nin bacaklarına koyup uzandı. harika. artık kiyoomi asla atsumu'yu öpemeyecekti. atsumu'yu kaldırması gerekecekti. atsumu da asla kalkmayacaktı. kiyoomi bugün eve sefil bir fare olarak dönecekti.
sonunda farkına varmıştı, ya atsumu salaktı ya da kendisi. ya da ikisi birden. çünkü bu kadar basit bir şeyin bu kadar çok uzaması sinir bozucuydu.
ayrıca atsumu tam bir klavye delikanlısıydı. kiyoomi her mesaj attığında öpmekten bahsetmeyi biliyordu, buluşunca puttan farkı yoktu.
yine de şu an kiyoomi'nin dizinde yatarken çok güzel göründüğü için atsumu'ya bugün laf edesi yoktu.
"omi?" "hm." "biz şu anda çıkıyor muyuz? mesela biri sana sevgilin var mı diye sorsa var mı diyeceksin? yoksa bilmiyorum mu diyeceksin? yok demezsin ama." her konuda her türden mantığını konuşturan kiyoomi salağı, bunu hiç düşünmemişti.
sevgili olmak için ne gibi gereksinimler vardı? yani, birbirlerini seviyorlardı, iyi anlaşıyorlardı, birbirlerini sevdiklerini biliyorlardı."çıkmıyor muyuz?" kiyoomi fark etmeden kaşlarını çatmıştı. "çıkıyor muyuz?" "niye çıkmayalım atsumu?" "çıkma teklifi etmedik ki." "atsumu teklife mi ihtiyacın var?" "yoo, ne yapayım ben teklifi? birileri rastgele uydurmuş işte bir şeyler. bana ne çıkma teklifinden falan. benim anlamadığım senin niye bizim çıkmamız konusunda belirsiz olduğun omi. yani beni aldatıyorsan falan söyle de bilelim."
kiyoomi'ye göre, çıkma teklifi konusu şu an dünyanın en gereksiz şeyiydi. yine de çıkıyorlardı tabii, yani kiyoomi öyle anlamıştı.
"of atsumu." "ne of? aga çıkmayalım istersen, hatta ben biri sevgilin var mı diye sorduğunda kucaklarına atlayayım??" "aga derken?" atsumu güldü. "pardon omim."
kiyoomi elini atsumu'nun saçlarına daldırdı, saçlarının rengini sürekli açtıktan sonra hâlâ nasıl bu kadar güzel gözüktüklerini bilmiyordu. miya atsumu işte. atsumu kiyoomi'nin eline eridikçe kiyoomi gülümsedi. aptal, çok tatlı gözüküyordu. bilmese atsumu'nun yavru köpek olduğunu düşünecekti.
kiyoomi aşık aşık atsumu'yu izlerken atsumu aniden doğruldu, ağzından dökülen kelimelerin kiyoomi'yi bu kadar rahatsız edeceğini asla tahmin edemezdi.
"yok artık omi, shoyo mu o?" "ne diyorsun?" oraya baktığında gerçekten de karanlıkta parlayan turuncu kafayı gördü. kamera şakası falandı herhalde. yok, bugün burada olması imkansızdı. kesin kamera şakasıydı bu.
kiyoomi neredeyse refleks olarak atsumu'nun elini tuttu. kıskançlığı sevmediğini söylediğinin farkındaydı, ama atsumu'nun kendisine öğretmiş bulunduğu kadarıyla, kiyoomi kıskanç bir insandı. atsumu'yu kısıtlayacak hâli yoktu elbette. ama yapabileceği başka şeyler vardı. ikisinin de bir süredir beklediği şeyler. artık tak etmişti zaten, ya atsumu'yu öpecekti ya da yukarıda ne tür bir tanrı varsa alsaydı canını. başka bir senaryo düşünemiyordu şu an.
"omi, gidip shoyo'yla tanışmak ister misin? hiç haber vermedi shoyo geleceğini ya. hem burada ne işleri var? yoksa bizim okul mezuniyete mi davet etmiş? aman, boş ver. bana ne?" atsumu boş konuşmasını bitirdikten sonra kiyoomi'ye döndüğünde irkildi. daha önce kimsenin kendisine böyle baktığını zannetmiyordu, yok gerçekten bakmamıştı.
aha, diye düşündü atsumu. yiyecek şimdi beni.
kiyoomi derin bir nefes verdi, avcunun içinde duran atsumu'nun elini hafifçe sıktı. "atsumu, shoyo'yla tanışmak falan istemiyorum. hatta farkında mısın bilmem ama şu an tek istediğim şey seni öpmek." kiyoomi kendi dediklerinden utandı. ne diyorum ben ya. atsumunun yavaş yavaş kızarmasıyla ağzının açık kalması yeterli bir cevaptı.
kiyoomi atsumu'nun gözlerinin içine baktı. atsumu kesinlikle bir süredir bunu bekliyordu. atsumu'yu kendine çektiği gibi öpüverdi.
atsumu ilk ne yapacağını bilemedi, o yüzden kiyoomi geri çekildiğinde yeniden dudaklarını birleştirip ellerini kiyoomi'nin ensesinde birleştirdi. aynı zamanda gülümsemeden edemiyordu. oha, omi'yi öpüyorum şu anda.
sonra çok saçma sapan, mükemmel zamanlamalı ve romantik bir şekilde, inarizaki okulunun bulunduğu sokaktan havai fişekler yükselmeye başladı. bir kere daha öpeyim, bir daha öpeyim derken ikisi de hem tesadüfe hem birbirlerine karşı gülümsemelerini saklayamaz oldu. böylece sözde ilk öpücük dediğimiz o özel an, ilk on öpücük olarak adını değiştirmiş bulundu.
ne yazık ki havai fişekleri atan abiye yarattığı romantik atmosfer için kimse teşekkür etmedi veya onu kimse öpmedi. o da üzülmesin tabii, belki bir gün voleybol takımına yazılmaya karar verirse kısmeti açılırdı.
sakusa ve atsumu o adamın varlığından asla haberdar olmayacaktı bile. tabii ki önemsiz biri olduğundan ya da hikayede ölse kimse fark etmeyeceğinden değil, birbirlerinden başka insanların varlığıyla çok ilgilenmemeye başladıklarından. yine de shoyo'ya çok doğru bir zamanda hyogo'ya geldiği için yıllar sonra bile teşekkür etmeye devam ettiler. yanlışlıkla yaptığı iyilik hep kalplerde kalacaktı.
evet, kiyoomi de shoyo'ya teşekkür etti.
hayır, hiç ayrılmadılar.
--
bir bölüm için daha önce hiç bir yıl beklediniz mi??? beklemediyseniz beklemiş bulundunuz!!! hepsi benim sayemde!!!...😃
pardon🙏 lütfen bana geçmişte etmiş olduğunuz, şu an ettiğiniz, ve gelecekte edeceğiniz tüm hakaretleri içinizde tutun<3
dün gece aniden aklıma fic geldi ve en baştan okudum, finalsiz kalmış olmasına dayanamadım aslında yazma gibi bi planım yoktu çünkü uygulamayı silmiştim :'D umarım beklediğiniz gibi olmadıysa bile fice yakıştırmışsınızdır finali!!!
unuttuysanız her zaman baştan okuyabilirsiniz çünkü şahsen ben bile unutmuşum⁉️‼️⁉️
neyse zaman geçti ama boş yapma alışkanlığım değişmiyo maalesef dostlar... finalimiz buydu, ek olarak sonradan bölüm yazar mıyım bilmiyorum?? hepinize çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız için, okurken çok eğleniyorum!!! normalde tüm yorumlara cevap veriyordum ama ben yokken atılanlara bakamadım ama hepsini okudum😎😎 tesadüfen finali yazarken yine sakuatsuda #1 olmuş fic😭😭
son olarak kendinize dikkat edin, umarım hepinizin günü güzel geçiyordur<3
öptüm
🏃🏃🏃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
have ya with me : sakuatsu
Fanfictionsakuatsu highschool au tamamlandı! hoşlantıları çok az (!) belli olup bir türlü birbirlerine açılmadıkları bir sakuatsu texting