1.2

298 24 79
                                    

1 Hafta Sonra

"Sonunda geldin. Özlettin kendini." bana doğru gelen Youngho'ya kısaca kollarımı doladım. Bir hafta boyunca Taeyong'la vakit geçirmiş,  neredeyse her şeyi hatırlamayı başarmıştım. Kendimi bulmuştum. Tamamen kendimdim. Bu bir hafta içerisinde Taeyong patronumu halletmişti. Bana çok şey söyleyebiliyordu ama Taeyong arayınca bile köşeye kıstırılmış fare gibi davranmıştı. Ten'e tabii ki her şeyi anlatmıştım. Şaşkınlıkla dinlemiş, benim için mutlu olmuştu. Şimdiyse gelmiştim. Yıllardır her gün girdiğim kapıdan ilk defa mutlu girmiştim.

"Ben de seni özledim Youngho." belimi sıkıca sardığında gülümsedim. İçeri giren bedenin sesiyle Youngho benden ayrıldı.

"Hayır Kun, almayacağız." yanındaki eğlenceli çocuğa laf yetiştirmeye çalışan Taeyong içeri girdiğinde gülümsedim. 

"Bak Youngho da burada. Bu bir işaret olmalı." Taeyong'un ciddileşen yüzüne karşıt Youngho gülümsedi.

"Kimler gelmiş." Kun'a kısa bir sarılma verdi.

"Lee'ye derdimi anlatamıyorum. Ona da anlat arabanın ne kadar özel olduğunu."

"İsterse uçsun Qian, yok sana araba." Youngho kıkırdadı.

"Lee biraz haklı. Arabaları garajda çürüteceksin."

"Yine yalnız kaldım. Yuta sen yardım et bari."

"İlk arabayı görmem lazım." hayır dememi bekleyen Taeyong'a karşı bunu söylediğimde sinsice gülümsedi. Onu şaşırttığımın farkındaydım. Hoşuma gidiyordu.

"Gidelim o zaman." Youngho söylendiğinde Taeyong hayır diyecekti ki Kun atladı.

"Bekle beni güzellik." mekandan çıktığında Taeyong derin bir iç çekti. Kun çocuk, o baba gibiydi. Sürekli uğraşıyorlardı birbirleriyle. Taeyong bana elini uzattığında ilerledim ve elini tuttum. Hızlıca çıktığımızda Youngho'nun önünde bunu yapmasının sebebini biliyordum. O geceyi hala unutmamış olmalıydı. Arabaya bindiğimizde beklemeden söyledim.

"Fazla belli ediyorsun."

"Neyi?"

"O geceyi hala unutmadığını. Belli ki Youngho'yla iyi arkadaşlardınız. Şimdi duvar gibi davranıyorsun."

"Bu kadar dibimde olmana rağmen seni bulamamamı kendime yediremiyorum çünkü. Youngho'yla neredeyse her gün birlikteydik. Ve o seni tanıyormuş. Nasıl sakladı anlamıyorum."

"O saklamadı. Ben hiçbir zaman istemedim öyle kişilere ya-"

"Onunla da oldu değil mi?" bu sorunun eninde sonunda geleceğini biliyordum. Canı yanıyormuş gibi söylemişti bunu. Gözlerimi ondan çektim. Sinirle direksiyona vurduğunda sıçradım. Olan olmuştu. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Elimi dizine koydum. Bunu yaparken bile çokça düşünmüştüm.

"Taeyong-"

"Suçlu olan sen değilsin Na. Bana kendini açıklamaya çalışma. Hepsi benim çok geç kalmam yüzünden oldu. Seni önce bulsaydım hiçbiri olmayacaktı. Nasıl bilebilirdin ki? Hafızan yoktu, hiçbir şey bilmiyordun." hızlıca gözlerimi sildim ve ona yöneldim. Bana çevirmediği başını kendime doğru çevirdim. Yüzümü görünce kaşları kalktı. Dayanamıyordu.

Ani bir hareketle beni kendine güçlüce çekti. Spor arabanın zaten düz olan arasından kolayca geçerken kendimi kucağında buldum. Alelacele dudaklarıma yapıştığında ona uyum sağladım. Kalbi kadar bedeninin de beni özlediğini biliyordum. Elleri belimi bulduğunda kendimi ona daha çok ittirdim ve ensesindeki uzun saçlarını karıştırdım.

heavenly - yutaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin