6

430 44 69
                                    

Saat gelmişti. Her an burada olabilirlerdi. Gergince yüzüğüyle oynuyordu. Bu akşam konuşulması gereken bir mesele vardı ama onun konuşmak için asla cesareti yoktu. Mutfağa gidip tatlı bir şeyler aradı. Taehyung'un verdiği reçel kavanozunu eline alıp içinden bir kaşık ağzına attı. Gözlerini kapatıp bu anı en iyi şekilde yaşamaya çalıştı. Onunla ilgili her şey mutluluk vericiydi.

-Birtanem aç karnına tatlı yeme. Hem sonra yemek yiyemezsin.

Kavanozu güzelce yerine koyup annesinin peşinden salona gitti
-Sanırım geldiler

Kısa bir süre sonra zil çalınca ayağa kalkıp kapıya gittiler.
-Hoşgeldiniz

Tek tek içeri girmelerini bekledi, işte geliyordu. Yine mükemmel görünüyordu, bir prens gibiydi. Onunla göz göze gelmemek için kafasını eğdi. Hepsi içeri girdikten sonra kapıyı kapatıp içeri girdi

-Buyrun yemek masasına oturalım yemekler soğumadan.

Gergince sandalyeye oturdu. Taechan anında yanını kapmıştı. Taehyungla arasında o vardı, zaten o her zaman ordaydı. Bunun için bir an önce onunla konuşmalıydı.
-Chan
Kulağına eğilip fısıldadı
-Efendim
-Seninle konuşmamız gerek.
-Tabi, dinliyorum
-Yemekten sonra konuşalım olur mu? Bir yere kaçma
-Anlaştık

Çatalını eline alıp yemeğini yemeye başladı. Masada sohbet koyuydu, klasik muhabbetlerdi aslında.

-Bu arada sana bir şey sormam gerek(Jin'in babası)
-Tabi dinliyorum (ikizlerin babası)
-Seokjin bana gelip Taechan'ın ikizi varmış diyince çok şaşırdım açıkçası. Bana neden oğlundan bahsetmedin?
-Bunun için çok üzgünüm. Sanki tek oğlum varmış gibi göründü.
-Gerçekten tek oğlun olduğunu düşünmüştüm. Peki Taehyung sen biraz kendinden bahsetmek ister misin?
-Ben....ben aşçıyım efendim. Kendi restoranım var. Ben.....müsaadenizle lavaboya gidebilir miyim?

Titriyordu. Ortamın gerildiği her halinden belliydi
-Seokjin oğlum hadi sen arkadaşlarınla birlikte yukarı çık. Taehyung'a da lavaboyu göster

Başını sallayıp ikizlerle birlikte yukarı çıktı. Üst kattaki koridora doğru hızla yürüdü
-Burası lavabo Taehyung
-Teşekkürler
-Seokjin sen....
-Kütüphaneye gidelim mi?

Chan başını sallayınca birlikte koridorun sonuna yürüdüler. Derin bir nefes aldı
"İşte başlıyoruz"












Taehyung

İkisi uzaklaştıktan sonra koridoru gezmeye başladı. Ayakları onu aradığı yere götürüyordu. Kapıyı açtığında doğru yerde olduğunu anladı, Seokjin'in odasında. Vanilya kokusunu takip ederek buldu odayı. O tatlı ve baştan çıkaran koku burada daha yoğundu. Kapıyı yavaşça kapatıp Seokjin'in yatağına oturdu. Yastığını alıp sıkıca sarıldı. İşte ihtiyacı olan bir parça huzura şimdi ulaşmıştı. Yastığı kokladı, şimdi kendini daha iyi hissediyordu. İlk karşılaştıkları anda anlamıştı ondan etkilendiğini. Onunla olmak istedi. Bunun için çok büyük fedakarlıklar yapabilirdi, eğer arada kardeşi olmasaydı. Aslında arada olan kardeşi değildi, babasıydı. Ne olduysa her şey onun yüzünden olmuştu...

Flashback.....



-Gelebilir miyim?

İçeriden onaylayan sesi duyunca içeri girdi. Sorunu kısa sürede halledecekti. En azından öyle olmasını umuyordu

-Bana kızma olur mu?

Taehyung sırıttı. Yataktan kalkıp tam karşısına geçti

-Sence bu mümkün mü? Neden beni yok sayıyorsun? Senin mesleğini istemediğim için mi? Şirketin başına geçmek yerine aşçı olduğum için mi?

-Hayır seni yok saymıyorum. Evet şirketin başına kardeşinle birlikte oturman hala da en çok istediğim şey ama asla bunun için değil
-Peki ya ne için?

Yatağa oturup yanını patpatladı
-Otur öyle konuşalım

Yatağa oturup gerginlikle babasını dinledi

-Chan'ın eşleşmek istediğini biliyorsun. Onun için en iyi eşin Seokjin olduğunu düşündüm. Babasıyla oturup konuştum. Onay verince...

-Bu benim soruma cevap değil.

-Biliyorum. İşte şimdi vereyim sana sorunun cevabını. Eğer senden bahsetseydim babası seni seçecekti. Tam onun seveceği türden birisin sen oğlum. Ama burada kardeşin söz konusu. Bu onun içindi. Bunu yapmam gerekiyordu

-Benim araya girmemem için bunu yaptın yani. Biliyor musun böyle yaparak ikimize de en büyük zararı verdin.Ben....
-Biliyorum, etkileniyorsun. Ama sana yemin ederim senin ondan etkileneceğini düşünmemiştim. İkinize de asla zarar vermek istemem
-Ama verdin. Mutlu musun şimdi? Beni kardeşim ve ruh eşim arasında bıraktın. Bu yaptığını asla unutmayacağım.



Flashback end..

Ruh eşi, daha ilk gördüğü anda anlamıştı onun ruh eşi olduğunu. Onu yıllardır bekliyormuş gibi hissetmişti. Şimdi uzaktan onu böylece sevmek zorunda kalmak hem kendine hem alfasına bir işlenceydi. Onun da kendinden oldukça etkilendiğinin farkındaydı. Gözleri pembeleşmişti. Ve şimdi o ikiziyleydi ve bunu düşünmek bile kıskancından geliye dönmesine sebep oluyordu. Yataktan kalkıp sessizce odadan çıktı. Nerede olduklarını bulmak zorundaydı




-Çok merak ettim benimle ne konuşacaksın?
-Otursana

Koltuklardan birine Chan'ı oturttu ve karşısına kendi oturdu
-Chan, öncelikle yemekten apartopar kalktığımız için kusura bakma
-Asıl sen kusura bakma. Bu bizim sorunumuz. Kendini kötü hissetme.
-Peki, şimdi asıl konuya gelicek olursam....
-Seokjin bekle

Taechan hızlıca kütüphaneden çıkıp merdivenlere doğru koşmaya başladı.
-Ah, nereye?

Tam kapıdan çıkacağı zaman bir bedene çarptı.
-Özür dilerim
Yanından geçeceği zaman bileğini tuttu
-Biraz kalabilir misin?

Duyduğu çaresiz ses kalbini acıtmıştı. Başını sallayıp tekrar içeri girdi
-İyi misin sen?
Kafasını iki yana salladı Taehyung
-Değilim. Hem de hiç iyi değilim. Kendimi sadece fazlalık gibi hissediyorum
-Böyle hissetme. Neden fazlalık olasın ki?
-Neden olmıyım ki?

Şu anda bunu yapmak ne kadar doğru bilmiyordu, sadece içindem geleni yaptı. Taehyung'un elini tutup sıktı. Sıcak olmuştu, yandığını hissediyordu
-L...lütfen böyle hissetme. Sen fazlalık değilsin.

Tatlı vanilya kokusu yine bütün odayı dolmuştu. Kulaklarının kızardığını hissediyordu.
-Yine gözlerim pembeleşti değil mi?

Sorduğu soru karşısında Taehyung kıkırdamıştı. Kafasını salladı
-Evet pembeleşti ve biliyor musun pembeleşen tek şey gözlerin değil.

Elini Seokjin'in yanağına koydu ve okşadı. Parmakları elmacık kemiklerinin üzerinden kayıp çenesine geldiğinde çenesini hafifçe tutup kendini ona yaklaştı. Pembeleşen yanağına minik bir öpücük bıraktı. Hafifçe uzaklaşıp gözlerini birleştirdi. Seokjin için onunla gözgöze gelmek iç yakıcıydı.

-Gözlerin.......neden bu kadar mavi ve parlak Alfa?









Umarım beğenmişsinizdir canlar

Yavaş yavaş akıyoruz

Sizi seviyorum

İyi akşamlar

❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️

Omega And Twins Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin