Medyada Gizem'in kolundaki dövme var.
''Lütfen, lütfen yaklaşma, dokunma bana.''
Zihnimde beliren o iğrenç adamın görüntüsü canlandı üzerime geliyordu bense ondan kaçıyordum geri geri gidiyordum birden üzerime atıldı ona karşı koyamıyordum benden çok güçlüydü altında çaresizce kıvranırken tezgahın üzerindeki bıçağa gözüm takıldı ve bıçağa uzandım...
Gözlerimi açtığımda yine aynı şeyleri sayıklıyordum. Yine aynı çığlıklar ve yine kabus görüyordum. Her sabah uyanışımda terli, kıpkırmızı, gözümden yaş gelmiş, titreyerek, aynı şeyleri sayıklayarak uyanıyorum. Ama tuhaf olan şu ki o kare dışında devamını bilemeyip kendimi bir bataklıkta buluşumdu. Bir gün... Bir gün olsa da aklımdan çıksa. Kendime birkaç saniye tanıyıp sakinleşmeye çalıştım.
Telefonuma uzanıp saate baktığımda saatin daha erken olduğunu fark ettim. Atıldığım okul yüzünden dayımın beni servet yatırarak yazdırdığı koleje gitmeme daha zaman vardı. Geç kalsam da umurumda olmaz pek tabi o da ayrı.
Nazik olmayan bir şekilde esneyerek ayaklarımı yere vura vura banyoya doğru yürüdüm. Soğuk bir duş aldım ve havluma sarılıp çıktım. Siyah saçlarımdan beyaz tenime akan suyu durdurmak için başımı yana eğip havluyla saçımı yukarıdan aşağıya doğru el hareketlerimle biraz kuruttum sonra çok kabarmaması için fön makinesiyle biraz kuruttum saçımı tarayıp yeni okulumun formasını giydim. Tabiki de hiç makyaj yapmadan burnuma piercingimi taktım.
Makyaj konusunda da makyajla daha güzel olabileceğimle ilgili hiç konuşan olmamıştı.
Genel olarak güzel bulunan bir kızdım. (Erkeklere göre) Ama bundan hiçbir zaman övünmedim veya beğenmişlik etmedim. Vücudum da bir kıza oranla daha fazla kasım vardı ama itici bir görünüş değildi bence, bazı dövüşçü kadınlarda gereğinden fazla var, yaptığım spora sayıyorum.
Odamdan çıktım. Büyük evimizin uzun merdivenlerinden inmeye başladım. Bu eve kanım cidden ısınmıyordu. Fazlasıyla büyüktü. Dayım beni o bataklıktan kurtardığında herkesten gizli bu eve getirmişti.
Aşağı indiğimde sofra hazırlanmış, dayım sofraya oturmuş, elindeki gazetesini okuyordu. İşte benim adamım. Dayımı gerçekten seviyordum. O da benim gibi yalnız ve çaresizdi. Birbirimize çok benziyorduk.
Merdivenlerden indiğimde telefonum çaldı.
Arayan:Deniz
Telefonu sıkılmış bir ses tonuyla açıp konuştum.
"Efendim Deniz." Karşıdan kıkırdama sesleri geliyordu yalnız değildi sanırım gülen bir sesle.
"Bebeğim çocuklarla cafedeyiz gel sende senin şu atılma olayını da merak ediyorlarmış."
Deniz kim miydi? Kendisi benim sevgilim. Sevgilim olur ama ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum sadece eğlence amaçlı takılıyorum ismi sevgili gerisi yalan.
Çünkü ben 'aşka' inanmam.
"Yarım saate oraya gelirim."dedim. oradakilerden 'çabuk gelsin' gibi sesler yükseliyordu.
"Bekliyoruz." dedikten sonra kapattı.
Ben sofraya oturup bir şeyler atıştırmaya başladığımda dayım konuştu.
"Bugün antrenmanın var okuldan sonra aksatma sakın.''
Her ne olursa olsun hayatımın en çok bu kısmını seviyordum. Kick Box'tan bahsediyorum. Size göre belki bir kızın kick box bilmesi anormal olabilir. Ancak ben bu işte gerçekten iyiyim. Kendimi her daim savunmam gerektiğini anladığımda başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ
Novela JuvenilSonunda ben çantamı alıp hışımla sıradan kalkarken o da sıradan kalktı ve önüme geçti. Bugün cidden herkes önümü kesiyordu. Gözlerimi kısıp ona bakarken benim aksime o bana alaylı gözlerle bakıp sırıtıyordu ."Cidden derdin ne senin!" Bravo beni kışk...