Islak saçlarımın savrulmasını önemseden okul bahçesinde hızlı adımlar atmaya devam ettim. On dakika sonra durağa varmış olacak otobüsü kaçırmamaktı niyetim. Hava zaten kararmıştı, daha fazla geç kalmak istemiyordum.
Bahçe kapısından çıktığım gibi gördüğüm beden Taehyung'tu. Birkaç adım ilerimde telefonuyla uğraşıyordu. Üzerinde siyah bir eşofman ve celine marka beyaz tişört vardı. Saçları her zamankinin aksine dağınık bir haldeydi. Kurdum onu görünce hareketlenmişti ve üstelik içimde de tuhaf bir his vardı. Tam bileğimdeki fuların gizlediği kelebekse iç gıdıklayıcı bir şekilde kaşınıyordu.
Selam vermeyecektim önce, onu hiç görmemiş gibi zıt yönde ilerleyecektim. Fakat başını telefondan kaldırıp göz göze geldiğimizde planım suya düştü.
"Selam," diye mırıldanmak zorunda hissettim kendimi.
Cevap vermeyip yanımdan geçip gideceğini düşündüm. Çünkü bilirsiniz Taehyung böyle biriydi, umursamaz, kafasına estiğini yapan ve gereksiz egolu.
Fakat beni yanıltarak "Selam," diye mırıldandı tıpkı benim gibi. Sağ eli ensesine gidip dağınık saçlarını biraz daha dağıttı ve beyaz nike'larını yere sürte sürte bana yaklaştı.
"Ne yapıyorsun burada," diye mırıldandım ister istemez. Saat neredeyse sekizdi ve yakın arkadaşı Jennie okuldan ayrılalı muhtemelen on beş dakika olmuştu.
"Ihm defterim- defterimi unutmuştum da. Onu almaya gelmiştim."
Kararsız sözleri kaşlarımın hafifçe çatılmasına neden oldu. Burnuma kahve kokulu feromonları dolarken sanki daha önceki mesajlarımızda hiç tartışmamışız gibi yumuşak bir sesle "O halde al," dedim ve elimle okulu gösterdim.
Fakat o beni hemen reddedip "Evdeymiş," dedi. "Annem arayıp haber verdi."
Gözlerim bir an için tişörtünün omuz kısmına takıldı. Ruh eşliğimizin simgesi olan minik yaprak ince tişörtünün hemen altındaydı.
Fakat gözlerimi uzun sürmeden geri çektim, beni yanlış anlasın istemezdim. Aynı zamanda sözlerine karşın başımı yukarı aşağı sallarken mesajlardan çok farklı olduğunu düşünüyordum.
Taehyung eskiden -ruh eşi olduğumuzu bilmeden- benimle muhattap olmazdı. Sınıfımızdaki ve hatta okuldaki alfaların çoğu benimle uğraşır, laf atarken o ise susup dinlemeyi tercih ederdi. Mesajlarımızda ise aslan kesilmişti, beni omega olduğum için neredeyse aşağılıyor, tüm bu olanlardan beni sorumlu tutuyordu. Kabaydı. Şimdiyse oldukça nazik ve neredeyse utangaç bir Kim Taehyung karşımdaydı.
Pekala, gerçek Taehyung hangisi inanın bilmiyordum.
Daha fazla konuşmak istemediğim için "Görüşürüz," diye mırıldandım.
"Ne taraftan gidiyorsun?"
"Ana caddeye çıkacağım, otobüs durağına gidiyorum."
"Ben de," dedi hafif heyecanlı bir tavırla. "Yürüyelim o zaman."
Yan yana yürümeye başladık fakat omzumdaki çantanın sapını düzeltirken zihnimi bazı şeyler kurcalıyordu.
Üç gün önce sunumumuzu yapmıştık ve daha sonrasında da adımızın çıkmasını istemediğini kanıtlarcasına hiç muhattap olmamıştık. Lakin sanki bunlar hiç olmamış gibi bugün aniden iletişime geçmemiz tuhaftı.
Bu yüzden bu garipliği dile getirmekten geri durmadım.
"Benimle görülmek istemiyordun diye hatırlıyorum alfa. Yan yana niye yürüyoruz?"
Önce yüzü asıldı fakat kahve kokusu yoğunlaşırken çabuk toparladı kendini. "Bu saatte yan yana görülmeyiz zaten omega. Sorun yok."
Alaylı bir tebessüm ettim ama cevap vermedim. Durağa varana kadar da hiç konuşmadık. Otobüse yetiştim. Hatta iki dakika kadar da durakta bekledim. Ben otobüsüme binip eve yol alırken Taehyung kendi otobüsünü bekleyeceğini söyledi.
İkimiz de Taehyung'un evinin iki sokak aşağıda olduğunu biliyorduk ama ses etmedik.
Neden benimle durağa kadar yürüdü bilmiyordum ama bir sebebi olmalıydı. Yüz yüze nedenini soramasam da o gece uykumu kaçıran bu sorunun cevabını elbet öğrenecektim.
-
Sizce Taehyung'un gerçek karakteri hangisi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you never know✔
Fanfiction[taekook] Kim Taehyung, okulunun tek omega erkeği Jeon Jeongguk ile ruh eşi olduğunu tesadüfen öğrenir. Kim Taehyung&Jeon Jeongguk #1'taekook //190622-040922