AY GELDİK SONUNDA ŞÜKÜR🤲
valla dün gece uyumadım yazdım size bir bölüm siz de yorumlarınızla donatın beni sağdan sola üsten alta😜
-
Burnumu çekip bir yandan da mendille silerken hıçkırdım. Saatlerdir, eve geldiğimden beri, ağlıyordum. Kendi derdim yetmezmiş gibi the fault in our stars izleyip başrol çocuğun ölmesine de ağlıyordum.
Hayatımda ilk kez, gerçekten birinden hoşlanmıştım. Kalbime, hayatıma girmesine izin vermiş, sadece çok yakın arkadaşlarımın bildiği sırrımı paylaşmıştım. O ise güvenimi kırmıştı, tam duvarlarımı yıkıp bir ilişkiye başlamanın planlarını yaparken ona olan güvenimi boşa çıkarmıştı.
Düşündükçe çıldırıcak gibi oluyordum.
Nasıl inanmıştım ona? Beni sevdiğine? Oysa kalbi deli gibi atıyordu yanımda olduğu zaman, niye canımı yakmıştı?
Yarın öbür gün öpüştüğümüz fotoğrafların okulun internet sayfasında paylaşılmayacağının garantisi var mıydı? Belki de beni öpmesinin tek nedeni biraz daha eğlenip bana gülmekti.
Bunları düşündükçe canım yanıyordu.
Saatlerdir kalkmadığım koltuktan ayaklandım ve burnumu sildiğim mendilleri toparlayarak mutfağa ayaklarımı sürüye sürüye gittim. Çöpleri attım, bulaşık makinesini çalıştırdım, ortam çok soğuduğu için pencereyi kapadım ve bir paket çikolatayla salondaki koltuğuma geri döndüm.
Siyah ekran üzerinde isimler akmaktan ibaret olan filmi kapatıp başımı yastığa yasladım ve battaniyemi üzerime çektim. Hava soğuktu, üşüyordum, ağlamaktan gözlerim, silmekten burnum acıyordu. Mutsuzdum. Hem de çok mutsuz.
Annem beni bir saate görüntülü arardı. Avusturya'da bir eğitim programında da olsa beni her gün arayıp durumumu kontrol etmeden yapamıyordu. Ben de o arayana kadar kendimi düzeltmeli ve ona bir sorun olduğunu çaktırmamalıydım. Zaten bir sürü derdi vardı ve Kore'den kilometrelerce uzakta aklı bende kalsın istemiyordum.
Telefonumun sesini açtım, Taehyung'dan da bir sürü mesaj ve arama vardı ama hiçbirini umursamadım. Bu saatten sonra tek bir açıklama, bahane duymaya bile mecalim yoktu.
Kapı çaldığında hiç istemeden sıcak battaniyemden ayrıldım. Ayaklarımı yere sürüye sürüye giderken tahmin ettiğim kişinin gelmemiş olmasını diledim. Fakat pek şanslı biri değildim işte. İstemediğim ot burnumun dibinde bitiyordu hemen.
Bıkkın bir ifade ile kapıyı araladığımda konuşmasına fırsat bile vermeden "Niye geldiğin umrumda bile değil ama gitmen gerekiyor," diye söylendim.
"Jeongguk bak, mesaj attım ama bekleyemedim beni aramanı. Buraya geldim. Lütfen beni dinlemeden yanlış anlama. Bunun duyulmasının benimle hiçbir alakası yok yemin ederim sana."
"Aynen, bence de öyle." Bıkkın bir ifade ile onu onayladım. Gerçekten söyleyeceği tek bir kelimeyi bile dinlemek istemiyordum. Tek istediğim zar zor durulmuş ağlamam tekrardan başlamadan önce buradan çekip gitmesiydi. "Hoşçakal öyleyse."
Kapıyı kapatırken eşiğe ayağını koyup beni engelledi ve sinirlenmeme sebep oldu. Beni ağlatmaya niyetli gibiydi, üzüntüden olmazsa sinirden...
"Jeongguk, sevgilim yapma böyle. Kız bağır çağır ama görmezden gelme beni."
"Sevgilin değilim," diye kestirip attım. Diğer söylediklerine ise cevap verme tenezzülünde bile bulunmadım.
O da benim söylediğim şeyi görmezden geldi ve sesi titreyerek "Ne yapacağımı bilmiyorum," dedi. "Kimseye gerçekten aşık olmadım, kimsenin gönlünü almaya çalışmadım, kimseye kendimi anlatmak için çaba harcamadım. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama Jeongguk yalvarıyorum sana bir şans ver bana. Ne olursun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you never know✔
Fanfiction[taekook] Kim Taehyung, okulunun tek omega erkeği Jeon Jeongguk ile ruh eşi olduğunu tesadüfen öğrenir. Kim Taehyung&Jeon Jeongguk #1'taekook //190622-040922