Tolga için günler her zamanki olağan seyrinde ilerliyordu. İşe gidiyor, eve geldiğinde ise ailesiyle ve Funda ile düğün planları yapıyordu. Aslında kendisi hiçbir şey yapmıyordu. Planlar yapılıyor ve sonrasında Tolga'ya söyleniyordu. Evlenecek olan kendisi değilmiş gibi onun fikri bile alınmadan kararlar veriliyordu.
Funda'nın ısrarları üzerine alışverişe çıkmışlardı ve evlenince oturacakları ev için mobilya beğeneceklerdi.
"Bu nasıl sence, bana fena gelmedi, rengi de hoş." Funda onay bekler şekilde Tolga'ya baktı.
"Güzelmiş, sen beğendiysen benim için fark etmez." Tolga yorgun bir şekilde konuşmuştu. Alışveriş macerası başlayalı birkaç saat olmuştu ve artık eve gidip dinlenmek istiyordu.
"Tamam o zaman bu olsun, şimdiye kadar baktıklarımız arasında en çok içime sinen bu oldu." Funda'da her ne kadar yeni evi için alışveriş yaptığı için heyecanlı olsa da o da yorulmuştu. Ama Tolga ile biraz daha vakit geçirmek istiyordu. "Bir yere gidip yemek yiyelim mi, ben acıktım biraz."
Tolga kafasıyla onay verirken konuştu. "Olur yiyelim."
İşlerini hallettikten sonra mağazadan çıktılar ve arabaya binip deniz kenarında güzel bir mekâna geçtiler. Araba yolculuğu sessiz geçmişti. Funda aslında sohbet etmek istiyordu ama Tolga çok dalgın göründüğünden dolayı konuşmamayı tercih etti.
Yemeklerini sipariş edip beklemeye başladılar. Tolga denizi izliyordu.
"Çok sessizsin." dedi Funda. Artık sessizliğe katlanamıyordu.
Tolga izlediği denizden gözlerini ayırmadan konuştu. "Bu aralar işler biraz yoğun, bir de araya düğün telaşı girince yoruldum."
"Yüzüme bile bakmıyorsun Tolga, ben konuşmasam konuşmuyorsun, attığım mesajlara bile cevap vermiyorsun. Bugün buraya bile benim zorumla geldin." Funda günlerdir içinde biriken sözcükleri daha fazla tutamamıştı. "Ben tek başıma mı evleniyorum Tolga?" Funda'nın kırgınlığı gözlerinden bile anlaşılıyordu.
Duyduklarından sonra gözlerini Funda'nın gözlerine çevirdi. Kısa bir süre bir şey söylemeden baktı. Ardından "Yorgunum." dedi. Bu bile Tolga için çok şey anlatıyordu.
Bahsettiği şey fiziksel bir yorgunluk değildi. Fiziksel olsaydı dinlenince geçerdi, uyuyunca düzelirdi. Ama Tolga'nın ruhu yorulmuştu. Ne kadar uyursa uyusun geçmiyordu. Hatta doğru düzgün uyuyamıyordu bile. Kafasındaki düşünceler onu rahat bırakmıyordu. Geceleri sürekli uykusundan uyanıyordu, uyurken bile huzurlu değildi.
Ne kadar belli etmek istemese de artık bu yorgunluğunu dışarı yansıtmaya başlamıştı. Tabii ki bunu en çok fark eden kişi de Funda idi. Tolga önceden de sessizdi ama şimdi farklı bir kişi gibiydi. Daha çok içine kapanmıştı ve onu nasıl kabuğundan çıkaracağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
"Canını sıkan bir şey mi var? Bana söyleyebilirsin biliyorsun değil mi." Funda'nın samimiyeti sesinden belli oluyordu.
Tolga başını iki yana yavaş yavaş salladı. "Bir şey yok sadece yorgunum."
Funda aldığı cevaba inanmasa da Tolga gerçeği söyleyecek gibi durmuyordu. Pes etmiş bir şekilde "Peki." dedi.
Tolga önündeki yemeği bitirmemişti bile. Son zamanlarda iştahı yoktu ve bu verdiği kilolardan da anlaşılıyordu.
Tolga, Funda'yı evine bıraktıktan sonra kendi evine geçti. Yorgunluğunu atmak için sıcak suyun altına girdi ve uzun uzun duş aldı.
Duş aldıktan sonra biraz da olsa rahatlamıştı. Sıcak su sinirlerinin yatışmasını sağlamıştı.