Üçüncü Bölüm

17 3 7
                                    

Sizde biliyorsunuz, öyle kolay değil değişmek... İnsanın kendine ait olan her şeyi atması, öğrendiklerini unutması... Geleneklerinden vazgeçmesi öyle kolay bir iş değil... Bence değişmek için çok önemli bir sebebi olmalı insanın.

Kıvırcık, bukle bukle saçları olan, gözleri ceylan gözlerini anımsatan hemşireye temizlik malzemelerinin yerini sordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kıvırcık, bukle bukle saçları olan, gözleri ceylan gözlerini anımsatan hemşireye temizlik malzemelerinin yerini sordum. Peşinden gelmemi söyleyip küçük ve üst üste eşyaların tüm odayı kapladığı yerden bana su kovası ve bez verdi. Kadın pek konuşmuyordu, belki de ben fazla konuşan biriydim.

Elimdeki ağır kova ve bezle koridorda kalakalmıştım. Nereden başlayacağımı düşünürken çoktan arkasini dönmüş olan hemşire, unuttuğu bir şeyi söylemek istercesine arkasını dönüp,

"Merdivenleri silmekle başlayabilirsin delikanlı." dedi.

Sanırım şu 'delikanlı' lafına alışmam gerekecekti. Gülümseyip başımla onay verdim.

Kafamın içinde cebelleşen onlarca cümleyle tüm günü geçiremezdim, her zaman ki gibi düşüncelerimi kimsenin duyamayacağı şekilde dışarıya vurmaya başladım. Söylediklerimi bazen ben bile anlamıyordum. "Şimdi, üstün yeteneklerimi kullanarak bu kokuşmuş hastaneyi sakız gibi temizleyeceğim ve muşmula suratlı yüzbaşıya hiç beklemediği performansı sergileyip ne kadar aptal olduğunu kanıtlayacağım."

********

Merdivenlerde çıkmaz lekeler ve çizikler çok fazla vardı ve bu işimi zorlaştırıyordu. Her ne kadar güzelce silsem bile ne kadar temizlendiği belli olmayacak diye sinir olmaya başladım.

Üst kata çıkan insan olmadığı için işimi zorlaştıracak ayak izleri de olmuyordu.

Merdivenlerden sonra temizlemek için askerlerin odalarına girdim. Kimileri bana tepkisiz bakışlar atarken kimileri ise ya üstümdeki bol kıyafetlere ya da eski şapkama gülüp dalga geçiyorlardı, ama biliyor musunuz hiç umrumda değil çünkü aptal kuzeylileri ciddiye almamaya başlayalı çok oldu.

Hava kararmaya yüz tuttuğunda işimi anca bitirmiştim. Ellerimi belime koyup yaptığım bu fevkalade esere gururlu gururlu bakarken Yüzbaşı odasından çıkıp kapısını kilitledi. Kapıyı kilitlerken burada olduğumu farkedip yan bir bakış attı. Ardından bana dönüp baştan aşağı süzdü. Etrafa göz gezdirdiğinde yüzüne şaşırmışlık ifadesini yerleştirdi. "Vay, tebrik ederim ufaklık. Açıkcası senden bu performansı beklemiyordum."

"Beni fazla hafife alıyorsunuz Yüzbaşı. Yapabildiğim çok şey vardır." dedim küstahça, tıpkı onun gibi.

Gülmeye başladı ve yanımdan geçerken elini omzuma atıp kafamı hızlıca okşayıp saçımı karıştırdı. Bunun karşısında afalladım ve güçlükle elini üzerimden çektim."Hey! Bana dokunmamanı söylemiştim."

Yüzbaşı gülmeye devam ediyordu ve ellerini havaya kaldırıp teslim olmuşcasına kıkırdadı. "Kusura bakma ufaklık." dedi.

Kızgın bakışlarımı üzerinden çevirip su dolu kovayı temizlik odasına götürmeye koyuldum.

Rüzgarda Savrulan Alevler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin