"Jisuuuuung!!" deyip odaya daldı Minho. Jisung yüksek sesten korktuğu için oturduğu yatakta kendini aniden geri çekti.
"Özür dilerim bebeğim." Minho adımlarını yavaşlatıp Jisung'a doğru yürüdü. Bu son günlerde kendi sağlığı kafasını meşgul ettiği için Jisung'un ruhsal sağlığını tamamen göz ardı etmişti. Sadece kendisi değil, Jisung da aynısını yapmıştı.
Jisung'un yüksek ses fobisi, yeniden baş gösteren anksiyetesine eklenince onun için hayat daha çok korkutucu gelmeye başlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen bunu saklamaya özen gösterip asla Minho'nun görmesine izin vermemişti çünkü Minho'nun hayatında yeterince sorun olduğuna inanıyordu, bir de kendi problemleri eklensin istemiyordu.
"Sen miydin?" deyip kendini gülümsemeye zorladı. Minho'nun bakışlarından onun kendisi için endişelendiğinin farkındaydı. "Sosyal medyada ne kadar korkunç video var bilemezsin. Biri az önce karşıma çıktı ve sen de birden içeri dalınca korktum." Kahkaha atıp yataktan inip ayağa kalktı. Minho'nun karşısına gelip tuhaf tuhaf bakan sevgilisinin dudağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Benden daha yakışıklısın diye tanrıya senden daha uzun olmak için yalvarmıştım." Elini kendi başına koyup ölçü ve sonra Minho'nun saçlarının arasına elini atıp karıştırdı. "Bak, daha uzunum." Parmak uçlarına yükselip gülümsedi.
"Yakışıklısın Jisung." deyip kendini yatağa attı Minho. "Unreal bir bireysin resmen."
Minho'nun bu sözüyle ikisi de kahkaha attı. Jisung Minho'nun yanına uzandı. Bir süre öylece tavanı izlediler. Daha sonra konuşarak tavanı izlemeye devam ettiler. Artık işler değişmişti; Jisung Minho'nun değil, Minho Jisung'un yanında olmak zorunda hissediyordu.
"İyi misin Minho?"
"Bu soruyu aslında sana sormam gerekiyor Jisung. Ve gerçek bir cevap vermelisin."
"Gerçek bir cevap... Her şey bu kadar sahteyken gerçek bir cevap vermek zor."
"Neden böyle düşünüyorsun diye sormayı çok istiyorum ama korkuyorum Jisung."
"Neden korkuyorsun diye sormama gerek yok, sanırım cevabı biliyorum."
"Seni seviyorum, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum. Ben de seni seviyorum."
"Sevgim gerçek."
"Biliyorum Minho. Sahte gelmeyen nadir şeylerdensin benim için . Demek istediğim... Bilemiyorum. Yaşamın kendisi çok sahte geliyor. İnsanların samimiyeti. Nefes aldırmıyor bana bu dünya. Burada beni yaşatabilecek bir nefes yok." Git gide nefesi daralıyordu Jisung'un. Minho da farkındaydı ama ne yapabilirdi bilmiyordu." Sanki," dedi Jisung. "Doğduğumda bir nefes almışım ve şimdiye dek başka bir nefes verilmemiş bana."
Minho olduğu yerde biraz doğrulup dirseğiyle destek verdiği elini başının altına koydu ve Jisung'a döndü.
"Nefes al."
"Alamıyorum." dedi Jisung bir gözünden damla düşerken.
"Nefes al Jisung. Lütfen."
Jisung kesik kesik aldığı nefeslerin arasına derin bir nefes sığdırmaya çalıştı.
"Seni seviyorum ve biliyorsun ki benim dünyam sensin. Bu yüzden izin ver sana kendi dünyamdan nefes vereyim. Bu yüzden lütfen nefes al Jisung."
Jisung Minho'nun bu sözlerine daha çok ağlamak istiyordu. Ona sahip olduğu için çok şanslı hissediyordu. Kendini sakinleştirip derin bir nefes aldı.
"Doğduğunda bir nefes aldın ve o nefesle yetinmeye çalıştın ama sana söz veriyorum balım, bugünden sonra nefessiz bir an bile geçirmeyeceksin. Şimdi, nefes aldın değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac, skz
FanfictionLee Know: getirdiğin yemek neydi öyle bir de kendim yaptım diye övünüyordun neredeyse kusacaktım Jisung: neye benziyordu sence amk Lee Minho: ne bileyim aq bok gibiydi başka bir şey sarıp mı getirdin naptın Jisung: he amk y*rrak sarmasıydı