"Bir daha geceleri tek başıma dışarıya çıkmayacağım..." diyerek ağlıyordu Jeongin. Hyunjin ona sarılmış rahatlatmaya çalışıyordu. Kavga sırasında diğerleri yetişemeden hemen önce Chan kavga ettiği adam tarafından bıçaklanmıştı. Ufak birkaç sıyrığın yanı sıra karnındaki kesiğe bir de tekme yiyince... İşler karmakarışık olmuştu. Diğerleri yetiştiğinde Chan bu haline rağmen Jeongin'i geride tutmaya çalışıp adamla dövüşmeye çalışıyordu.
Şimdiyse hastanede Chan'in muayene olduğu odanın dışında bekliyorlardı.
"Jeongin, ağlamayı keser misin artık!? Zaten kötüyüm bak rica ediyorum."
Seungmin'in sözleri üzerine Jeongin kendini tutmaya çalışsa da tam olarak susamamıştı.
"Demek kızların hissettiği şey bu," deyiverdi bir anda.
"Ne?" dedi Hyunjin sevgilisine anlam vermeyerek.
"Kızlar sadece gece değil, gündüz de bu şekilde yaşamak zorunda bırakılıyor." diye açıkladı Felix Jeongin'in yerine. "Birkaç bıçak darbesiyle de kurtulamıyorlar maalesef."
"Ben Chan'ın yanına gidiyorum." dedi Seungmin.
"Biz de gelelim," diye atıldı diğerleri ama Seungmin birkaç dakikaya gelmelerini söyledi.
Seungmin Chan'ın yanına doğru yürüdü. Hala yatmakta olan sevgilisi gözlerini yavaş yavaş açtı ve gülümsedi.
"Sevgilim gelmiş ho-"
"Bir daha sakın tek başına bıçaklı biriyle dövüşme." diyerek lafını kesti Seungmin. "Gerçekten ne kadar endişelendiğimi biliyor musun?"
"O an yapmam gereken oydu."
"O anda yapman gereken şey Jeongin'i de alıp oradan uzaklaşmaktı. Çünkü onun bıçağı vardı Chris, anlıyor musun? O an yaptığın şey kendini ve Jeongin'i tehlikeye atmaktı. Ya biz yetişemeseydik? Ya biraz daha geç kalsaydık?" Gözleri dolan sevgilisine kollarını açarak gelmesini işaret etti Chan. Seungmin onun kollarının arasına girerken kendi de sarıldı. "Çok korktum." dedi.
"Üzgünüm," demekle yetindi bir süre Chan. Sonraysa mırıldandı. "Ben o an Jeongin'i korumakla ilgileniyordum, kendimi değil."
"Kendini de düşünmelisin. Jeongin'i de alıp kaçmalıydın."
"Jeongin benim gerçek kardeşim gibi. Uzun süredir tanıyorum ve ona zarar gelmesindense bana gelsin daha iyi. Jisung veya Hyunjin'in başına böyle bir şey gelse sen de direkt gidip saldırmaz mıydın?"
"Hepiniz benim arkadaşlarımsınız ve hiçbirinize zarar gelsin istemem. Ve dediğin şeyi anlamam için o ikisinden birine bir şey olacak olmasına gerek yok. Sana olmuş ya, ben keşke bana olsaydı diyorum."
"Şşt, öyle konuşma sakın. Sana hiçbir şey olmasın."
"Seni seviyorum."
"Yanlış anda girmişiz." diye söylendi kapıyı açan Jisung. Arkasını dönüp diğerlerine, "Geri, geri, geri." diyerek ittirince diğerleri daha da meraklanıp içeriye daha çok girmeye çalıştılar.
Jisung'u anlayan Felix, "Arkadaşlarımın bu kadar mal olması normal mi?" diye söylendi kendi kendine. Çoktan içeri girmiş olan dörtlüden Changbin, "Hiçbir şey yokmuş burada, mal Jisung, neden piçlik yapıyorsun?"
"Hayır, olmak üzereydi. Beni suçlayamazsınız."
Minho Jisung'a arkadan sarılıp yanağına öpücük bıraktı ve konuşmaya başladı. "Nasıl oldun Chan?"
"İyiyim ya, bana bir şey olur mu ki?"
"Olmaz tabi, kimin kankasısın." dedi Changbin.
"Sarılınca acıyor mu?" dedi Seungmin aniden ne yaptığının farkına vararak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac, skz
FanficLee Know: getirdiğin yemek neydi öyle bir de kendim yaptım diye övünüyordun neredeyse kusacaktım Jisung: neye benziyordu sence amk Lee Minho: ne bileyim aq bok gibiydi başka bir şey sarıp mı getirdin naptın Jisung: he amk y*rrak sarmasıydı