"Pezevenk moodun açık kalmış yine." dedi Minho Changbin'e ithafen.
"Bu cümle hangi dili konuştuğuna göre değişir. Sonuçta Azerbaycan'da pezevenk iş adamı demek."
"Kendini böyle yalan yanlış bilgilerle mi savunuyorsun?" dedi Jeongin gülerek Changbin'e. "Pezevenk derken korece (türkçe??) konuşuyorduk ve pezevenk pezevenk demek. Ha bu arada pezevenk Azerbaycan'da iri, büyük falan anlamına geliyor. Vücud iriliğiyle ilgili yani."
"E bu da iltifat." dedi Changbin. "Sonuçta fit bir adamım. I'm pretty good-looking."
"Without g."
"Ne diyorsun Chan? Avusralyalısın diye ingilizce konuşmak nedir ya?" Chan Changbin'in kafasına vurdu ve güldü.
"Anlamazsın sen, kes."
"Peki."
"Arkadaşlar ben bu aralar karın ağrısından yaşayamıyorum." dedi Hyunjin.
"Nasıl bir ağrı?" dedi Jeongin.
"Acaba.." Hyunjin korkuyla hepsine baktı. "Apandisimde mi bir sorun var? Patlayacak mı?"
"Yook bee," Jisung elini Hyunjin'in omzuna attı. "Sıçamıyorsun diyedir."
"Ama sıçabiliyorum gerizekalı."
"E o zaman sıkıntı yok demektir." Jisung Hyunjin'in yanağını sıktı.
"Acıtıyorsun gerizekalı!" Hyunjin Jisung'un ittirince Jisung yerde oturan Changbin'in dizine başını koymuş telefona bakan Felix'in üzerine doğru sendeledi ve Felix'in elinde telefon düştü. Telefonun düşmesiyle odayı bir çığlık doldurdu.
"Ağzına sıçayım Jisung!" diyerek dogruldu Felix. Eliyle burnunu tutmuş, acıdan gözleri dolmuştu.
Hyunjin deli gibi gülmeye başlarken Changbin Felix'in kendine çevirip yüzüne bir şey olmuş mu diye bakındı. Hiçbir şey olmadığını, sadece burnunun biraz kızarmış olduğunu gördü. "İyisin iyi, koçum benim."
"Ya yürü git! Koçum ne ya!?" Felix yüzündeki Changbin'in ellerini ittirip telefonunu aldı ve sanki az önce tersleyen kendisi değilmiş gibi Changbin'in dizine uzandı tekrardan.
"Mal ya bu." diye söylendi Jisung ve ayağa kalkıp lavaboya ilerledi.
"Nereye?" ilerdiği sırada sevgilisinin yanından geçerken sorduğu soruyla ona bakıp sırıtarak konuştu. "Odama," Göz kırptı. "Gelmek ister misin?"
Minho sırıtarak ayaklandı ama Jisung kahkaha atıp onu omuzlarından iterek takrar oturttu. "Lavaboya gideceğim sadece ya." deyip öpücük attı ve gözden kayboldu.
"Evet sayın seyirciler, bildiğiniz üzere bahar aylarındayız, yani kedilerin çiftleşme dönemi!" Herkes Seungmin'in dediği şeyle kahkaha atarken Minho yanındaki Seungmin'e döndü. "Ağzına peçete tıkma olayı sadece Hyunjin'e özel değil bu arada!"
"Haa!!! Kalbim acıyor şu an bir saniye, biri bıçak sapladı da! Nasıl olur bu? İhanete uğradım. Hani sadece bana özeldi bu Minho!"
Hyunjin bir elini kalbine götürmüş diğer eliyle de başını tutuyordu. Minho bu sefer ona döndü, gerçekten de bu odadaki herkesin ağzına peçete tıkıp Jisung'u alıp odaya gitmesi gerektiğini düşündü.
Ama yapmadı.
Nasıl yapsın arkadaşlar?
Bu sırada içeriye yürüyen Jisung dikkatini gülen arkadaşlarına vermişti. "Neye gülüyorsunuz bu kadar?"
"Hiiç," dedi Hyunjin. "Bazı kedilerin çiftleşmek için nasıl miyavladığından bahsediyorduk." Gözleri imayla Minho'ya kaydı. Bunu yapmış olmasa bile Jisung yapılan imayı anlamıştı.
"Senin ayak fetişinden bahsetmiş miydim ben Jeongin'e?" deyip Jeongin'e döndü. "Biliyor musun sevgilin bir keresinde-"
"Ne diyorsun lan?" diye atlayıp Jisung'un ağzını kapattı Hyunjin. Garip garip bakan Jeongin'e döndü. "Ne ayak fetişi? Valla yok öyle bir şey."
"Aklı sıra öç alıyor." dedi Felix.
Hyunjin çığlık atıp elini Jisung'un ağzından çekip acıyla elini tuttu. Jisung elini ısırmıştı. "Köpek!" diye inledi.
"Felixaşkım seni çok seviyorum ama Changbin Hyung henüz senin telefonunda nasıl kayıtlı olduğunu bilmiyor, söylemek ister misin?"
Felix'in gözü kocaman açılınca Changbin şaşkınlık ve heyecan dolu yüz ifadesiyle kucağındaki Felix'e döndü.
"Sen nesin be?" Chan şaşkınca Jisung'a bakıyordu.
"Hayır-" deyip sevgilisini susturmak için atılsa da geç kalmıştı Seungmin.
"Chan hyung, canımın içi, sen en iyisi Seungmin'in ne gibi fantezileri olduğu konusunda bir Seungmin'le konuş. Ve bir kere de sekste seme olduktan sonra konuş benimle."
Hepsine sırıtarak bakan Jisung heyecanla her birine teker teker baktı. "Ayrıca hepinizin telefon şifresini biliyorum. Neden hiç değiştirmiyorsunuz ki? Asırlardır aynı şifreleri kullanıyorsunuz."
"Oha amk çocuğuna bak!"
"Lan sen niye milletin telefon şifresine bakıyorsun?"
"Şimdi siktim seni."
Minho hariç odadaki diğer her beden Jisung'un üzerine doğru yürümeye başlayınca Minho kahkaha atarak Jisung'un kolundan tutup onu çekti ve evin içinde kaçmaya başladılar. Minho onu üst kata çıkan merdivenlere çekti ve merdivenleri çıktıktan sonra da Jisung'un odasına yöneldi.
İçeri girip ardından kapıyı kilitledikten sonra nefes nefese kendini yatağa atan Jisung'a baktı.
Jisung ona uzun süre tuhaf tuhaf bakan Minho'ya ne oldu anlamında kaşlarını kaldırdı.
Ona doğru yürüyen Minho daha da sırıtıp, "Birbirimizi başka yollarla da nefes nefese birakabiliriz biliyorsun değil mi?"
Jisung'un kaşları daha da havalandı, dudağına bir gülümseme yerleşti.
"Neden denemiyoruz öyleyse?" deyip Minho'yu kendi üzerine çekmişti ki odanın dışından kapıya vurulma sesleri geldi.
Ve birkaç liseli ergenin yapacağı "Ooo," nidaları.
Evet, evdeki diğer 3 çift olan bitenleri kapının ardından dinlemişti.
Minho sinirle kapıya yöneldi.
"Şimdi siktim bunları!"
xxx
veee bitti iste...
basit ve tatlı bir final yapmak istedim, nasıl olmus?
daha uzatsam harbi başlarına bir şeyler daha gelecekti.
o yüzden simdilik burada bitsin,
sevgiler saygilar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac, skz
FanfictionLee Know: getirdiğin yemek neydi öyle bir de kendim yaptım diye övünüyordun neredeyse kusacaktım Jisung: neye benziyordu sence amk Lee Minho: ne bileyim aq bok gibiydi başka bir şey sarıp mı getirdin naptın Jisung: he amk y*rrak sarmasıydı