2.5

28 5 0
                                    

"Biliyorum," dedi Chan. "Bir şeyin var ve hazır olmayı bekliyorsun anlatmak için. Seni anlıyorum ama gerçekten endişeleniyorum Minho. Acı içindesin ama bunu bizimle paylaşmıyorsun. Biz de üzmek istemediğini biliyorum ama inan söylemeni isterdik. Yanında olmak isterdik."

Herkes uyumuştu fakat Minho ve Chan kendi aralarında konuşurken Jisung da yattığı yerde ters dönmüş sevgilisi ve arkadaşını dinliyordu. Minho'nun hastalığını öğrendiğinde gerçekten yıkılmıştı. Belli etmemeye çalışıp destek olmak için hem kendini hem sevgilisini ayakta tutmaya çalışsa bile içten içe hayatını sarsmıştı bu durum. Minho güçlü gibi dursa da gitgide zayıflayan bedeninin farkındaydı. Ve bu durum da psikolojik olarak Minho'yu da sasrstığı içn yemek bile yemiyordu Minho. Jisung da iştahsız olsa da her gün mutlaka bir şeyler alıp ya da yapıp sevgilisiyle birlikte yeme bahanesiyle ona yedirirdi. Böyleydi işte. İkisi de her şeyin farkındaydı ama ikisi de birbirini için dik durmaya çalışıyordu.

Jisung uzun süredir tuttuğu nefsini yavaş yavaş dışarı bıraktı. Gerçekten nefesi daralmıştı ama yerinden bir milim bile kıpırdamamaya yemin etmiş gibi nefeslerini bile kesik kesik alıyor ya da uzun süre tutuyordu.

"Ben sadece bunu kendim sindirmeye çalışıyorum Chan. Jisung öğrendiğinde ne kadar yıkıldı biliyor musun? Belli etmiyor ama canının acıdığını gördüm, çok korktu ve ben... Ve ben hiçbir şey yapamadım. 'Merak etme sevgilim iyi olacağım, her şey yoluna girecek,' bile diyemedim." Minho'nun sesi titremeye başladığında Chan daha fazla tedirgin olmuştu ve Jisung'un gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Dayanamıyordu Minho'yu böyle görmeye. Bazen geceleri birlikte uyudukları zaman Minho'nun uyumayıp ağladığını fark ediyordu. 

Minho biraz sustu ve sonrasında Chan'ın bakışlarından anlayıp derin nefes aldı. "Üç hafta önceydi sanırım," dedi. Jisung içinden '2 hafta 4 gün...' diye geçirdi. "Hastaneye gittim. Doktor vücudumda tümör bulunduğunu söyledi." 

Chan nefesini tuttu, tuttu ve tuttu. Ne diyeceğini bilemedi. Sadece arkadaşının dolu gözlerine baktı. O sıra kendi gözlerinden yaşların süzüldüğünü fark etti. Arkadaşına sarıldı sımsıkı. Gerçekten de Chan'ın kolları arasında küçücük kalmıştı Minho.

"Peki..." dedi. "İyileşeceksin, değil mi?"

Jisung bunu duyunca kendisinin bunu Minho'ya hiç sormadığını fark etti. Çünkü duyacağı cevaptan korkuyordu. Şimdi de korktuğu için bir anda yerinden doğruldu. Minho ve Chan'a döndü. Ortamın gerginliğini azaltmak için, "Çişim geldi Minho." dedi. Minho'nun ağzından küçük bir gülücük çıktı. Bu Chan'ı da gülümsetmişti. "Kapıda bekler misin?"

"Tabi beklerim balım."

Chan gülümseyip, "Bebek misin sen Jisung, kendin git çocuğu niye yoruyorsun?" dedi. 

Minho, "O hala bi bebek..." deyip yanağından makas aldı Jisung'un. 

"Bebek değilim. Korkuyorum."

"Bebeksin işte." dedi Chan. "Hadi gidin de gelin aa!"

İkisi de gülümseyip lavaboya doğru ilerlediler.

"Ne yapıyordunuz? Uyumamışsınız." dedi Jisung sanki bilmiyormuş gibi.

"Bilmem. Uyku tutmadı, biz de konuşalım dedik."

"Anladım. Yanımda uyusana." dedi Jisung. "Kokunu özledim."

"Ben de seni özledim." dedi Minho ve lavabonun önünde durup birbirlerine baktılar. "Sen," dedi Minho. "Uyumadın mı?"

"Uyudum. Lavabom varmış, ondan uyandım. Baktım uyanıksın, kapıda bekle istedim. Korkuyorum biliyorsun."

"Hala bi bebeksin." dedi Minho gülümseyip. Jisung'u gerçekten çok seviyordu. Hastalıktan çok Jisung'tan ayrılma ihtimali onun canını acıtıyordu. Nasıl olur da bir daha göremezdi bu gülüşü... Bu sesi, bu gözleri.. Nasıl yapardı Jisung'suz? Nasıl yapardı Jisung onsuz?

Jisung lavaboya girdi ve biraz öyle boş boş bekledi. Dolan gözlerine, kızaran burnuna bakıp yüzüne su vurdu. Sonra kapıyı açarak dışarı çıktı. Minho aynen olduğu yerde öylece oturmuş bekliyordu. 

"Çok güzelsin be Minho." dedi Jisung gülümseyip yanına oturdu ve onu kucağına çekti. Minho'nun sırtını göğsüne gelecek şekilde ayarlayıp bacaklarının arasına aldı ve saçlarına bir öpücük bıraktı. "Bak, ilk defa ben seni kucağıma aldım."

"Sen daha da güzelsin," dedi Minho. "Ama güçlenmişsin baya. Spor falan mı yapıyorsun?" 

Jisung bir süre durdu. Aslında kendisi güçlenmemişti, Minho zayıflamıştı. "Evet, spor yapıyorum." dedi o da fark edip üzülmesin diye. "Karın kası bile yaptım, görmek ister misin?" Jisung gülerken Minho da heyecanla arkasını dönüp Jisung'un karın kaslarını görmek istedi.

"Kesin yapmadın, pis yalancı." Minho şakasına bunu deyipJisung'un tişörtünü yukarı kaldırdı. Ama gerçekten de kasa dair hiçbir şey yoktu. "Gerçekten yalancısın." deyip karnına küçük bir yumruk geçirdi Jisung'un. Jisung gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra Minho'nun elini tutup ayağa kalktı ve içeriye döndüler. Chan telefonuyla ilgilendiği sırada kafasını kaldırıp onlara baktı. İkisini de gülümserken görünce kendisi de gülümsedi ve telefonunu kaldırıp onların bir resmini çekti.

"Yaa!" diye söylendi Jisung. "Neden haber vermiyorsun! Düzgün bir poz verirdik."

"Merak etme sevgilim, sen her halinle güzelsin." diyerek Minho'yu taklit etmeye çalıştı Chan; sesini inceltmiş, kafasın sağ omuzuna doğru yatırmıştı.

"Saldır Jisung!" dedi Minho. "Bİr karın kası var görmen lazım. Çakar bir tane sana, geberirsin." dedi Chan'a.

Jisung böbürlenmiş gibi yapıp, "Tabi yaa, ne sandınız. Han Jisung çok güçlüdür bir kere." dedi.

Chan ufak bir kahkaha attı. Sonraysa Minho esnedi. Jisung onu alıp açtıkları koltuğa uzandırttı ve yanına uzandı. Üzerlerini de örtüp uyumaya çalıştılar. Chan da çoktan sevgilisinin yanına geçmiş, uyumaya çalışıyordu.

Yine öyle böyle atlatmışlardı bir geceyi de. Şimdiyse tek dilekleri Minho'nun bu hastalığı yenebilmesiydi. Hep beraber bunun da üstesinden geleceklerdi.


maniac, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin