Her Şeyin Başı Elif

6 2 0
                                    

Günün yorgunluğu üzerime çökünce yatağa uzanıp, elbisemin gelmesini beklerken uyuyakalmak üzereydim...

   Yatağın üzerine çığlık atarak zıplayan bir kız çocuğunun sesi ile uyandırıldığımda, sabah olduğunu feci bir şekilde öğrenmiş oldum. Uyuyakalmıştım Murat Bey'in yatağında onun kıyafeeri ile. Karşımda ise hala çığlık atarak dans eden bir Elif vardı:
- Yaşasın gitmemişsin ve burada kalmışsın Leyla Abla. Çok mutluyum bu sabah. Birlikte kahvaltı sonrası yürüyüş mü yapsak seninle bahçede? Ne dersin?
- Günaydın Elif. Sanırım bu fikri ertelememiz gerekecek. Benim acilen iş yerime gitmem gerekiyor. Çok geç kalmışım saat dokuz olmuş bile!
- Üzülme ve gerilme Leyla Abla. Babam patronunla konuşuyordu aşağıda. Sanırım sana haftasonu da dahil dört gün izin vermiş Salih mi Selim mi diye biri. Hadi kalk da karnımızı doyuralım aşağıda. Kıyafetlerin de buradaki kutuda. Kurt gibi açım ben ama.

    Bu sevimli cadı benim hep itiraz edebileceğim cümlelere ve durumlara bir şekilde masum gülümseyişi ile engel oluyor. El mahkum üzerimi değiştirip, kahvaltıdan sonra tüm detayları anlatıp, gitmem gerektiğini belirtip, sıcak yuvama uçabilirdim. Bu kadar zor olamazdı hani. Zaten Murat Bey'in yatağını da işgal etmiş durumda daha neler saçmalayabilirdim, bilemiyorum.

   Açtığım kutuda hem dün lekelenen elbisem hem de bedenime uygun bir kot ve ceket, bunlara uygun bluz, çorap ve ayakkabı da eklenmişti. Ne kadar zarif bir davranış şekli diye düşünmeden edemedim. Tüm gün gece elbisesi ile gezemezdim ya! Utanmaya ve sıkılmaya fırsat vermeden hızlıca çok zarif olan kot ve ceket kombinini üzerime geçirip, banyodaki işlerimi hallettikten sonra çekinerek de olsa alt kattaki yemek salonuna geçme cesaretini gösterebildim. Aç açına yollara revan olamazdım ki canım. Karnım bir doysun ki aklım çalışsın derdindeyim her zamanki gibi.

     Masaya yaklaşınca ev halkının beni beklediklerini ve oturmam için masanın ayrılmış kısmındaki kahve beni benden aldı. Tam da ihtiyacım olan bir fincan kahve ile bakışarak aşk yaşamaya başladığım sırada
Müeddep Hanım'ın günaydın demesi ile karşılık vererek oturup, zihinmde kalan adabı muaşeret kuralları çerçevesinde ortama uymaya çalıştım kahvaltı boyunca. Gerekmedikçe konuşmalara katılmamak da dikkat ettiklerim arasında idi.
  - Leylacığım, seni Elif de biz de çok sevdik. Sık sık biraraya gelmek isteriz, eşin ya da sevgilin için bir problem olmayacaksa onu da tanımak isteriz.
- Yok, hayır Mü.. Müeddep Hanım, yok derken, evli değilim ve hayatımda sevgili sıfatını taşıyan kimse yok. Çok isterim ben de uygun oldukça Elif ve sizinle birlikte vakit geçirmeyi. Bu arada çok teşekkür ederim dün akşamki nezaketiniz ve bu sabahki jestiniz için.
- Lafı bile olmaz Leylacığım. Seni rahat ettirebildiysek ne mutlu bize.
- Ben artık daha fazla size zahmet  vermesem, kahvaltıdan sonra ayrılsam?
- Olmaz Leyla Hanım.
- Neden olmaz Murat Bey?
- Şu sözleşme ile ilgili bir görüşelim sizinle, gün içerisinde Genel Kurul Başkanımız da gün içerisinde sizinle görüşmek istiyor. Kahvaltıdan sonra çalışma odamda görüşelim lütfen. Size afiyet olsun. Ben müsadelerinizi istiyorum.
Murat Bey, daha cümle kurup; ağzımı bile açamadan yemek salonundan ayrıldı. Tamam adam patron ama büyük patron da varmış onu da anladım da bir müsade etseydi kabul etmeme değil mi yani? Belki reddedecektim! Ne reddetmesi Leyla dünden beri adamla bu konuyu halletmek için görüşmeye çalışırken nasıl y9k ben almayayım diyecektin? Bir de Salih'in diline düşüp, madara olmak var. Halletmeden dönmemesi gereken bir çalışansın sen, unutmamam gereken bir detaydı bu bilgi benim için.

     Keyifli bir kahvaltıdan sonra biraz Elif ile bahçede koşturduktan sonra çalışma odasına gidip, Murat Bey'e sorunlu olan kısımları detaylıca anlattım ve tepkilerini anlamaya çalıştım, fakat anlayamadım. Biraz düşündükten sonra bir telefon görüşmesi yapıp, değiştirilmesi gereken yerleri not ettirip, kendisi notlar aldı ve bir adres yazdı not defterine. Soğuk ve resmi görüşme bitince bana döndü:
- Evet Leyla Hanım, dikkatiniz taktire şayan. İstediğiniz yerler değişecek; ancak öncesinde Genel Kurul Başkanımız Türkiye'de. Bana ilettiği adreste sizinle görüşmek istiyor. Akşamüstü şehir dışında  olmanız gerekiyor. İsterseniz sizi evinize bırakalım, siz hazır olunca şöförümüz sizi bıraksın bulunmanız gereken yere.
-Olmaz!
- Neden olmaz, Leyla Hanım?
- Yani ben hiç tanımadığım bir adamın yanına tek başıma gidemem. Siz de gelseniz?
- Neden? Beni de tanımıyorsunuz ki?
- Olsun, bu kadar tatlı bir kız çocuğu yetiştiren birinin kötü olacağını düşünmüyorum. Yani Elif'ten bahsediyorum.
- Genel Kurul Başkanımızın da çocukları var ama.
- Olsun, ama hiç tanımıyorum ve sanırım saçmalamaktan ve işi batırmaktan korkuyorum sanırım. Lütfen programınız uygun ise siz de bulunun yanımda. Yani saçmalarsam belki engel olursunuz bana, sizin için sorun olmazsa Murat Bey.
- Sanırım benim gelmem sorun olabilir. Sizinle başbaşa yemek yemek istiyorlar.
- Asla gitmem o zaman. Ne demek başbaşa yemek yemek. Tamam gitmiyorum o zaman. Salih de beni bir güzel azarlar bu işi halledemedim diye. Hem neden başbaşa yemek yeniyormuş ki canım ne sıfatla?
- İş yemeği olduğunu ve sizin hayatınızda özel biri olmadığını düşünürsek, bu çok da sorun olmayacaktır bence. Gayet profesyonelce.
- Sanırım sorun bu. Murat Bey ben bu şekilde profesyonel olamadım, olamam da. Bir iş için karşı cinsten biri ile yemeğe çıkan biri değilim ben. Pek de becerebildiğim şeyler değil bunlar. Ben mühendislik işinden anlarım, öyle pr falan benim kıvırabileceğim işler değil. Yani ismini ve cismini bile bilmediği bir mühendis ile neden yemek yemek istensin ki! Çok saçma! Lütfen ya siz de bana eşlik edin, ya da ben direk Salih'e istifamı vereyim. Ne demek evli barklı ve çocuklu bir adamın bir kadınla başbaşa iş bahanesi ile yemek yemesi?
  - Şimdi ben de çocuklu bir adamın, yanınızda benim olmam neyi değiştirecek Leyla Hanım?
- Güven Murat Bey, güvenmek. Dün akşamdan beri çatınızın altındayım ve en ufak bir yanlış tavır ve bakış görmedim aizden de ailenizden de. Evimden bile rahat etmişim ki uyuyakaldım elbisemi beklerken. Ben evimde bile bu kadar kolay uyuyakalabilen biri değilim. Siz ve aileniz bana güven verdiniz. Lütfen sizden son ricam, bu yemek konusunda yanımda olabilirseniz, ben de bir daha sizi zor durumda bırakmayacağım, söz.
  - Güven, hmmm, peki tamam o zaman. Aslında dört gün izinlisiniz, üç günü bu iş için, son gün sizin şahsi izniniz. Ben de size eşlik edeceksem siz de benim gitmem gereken yerlere bu üç günde eşlik ederseniz sorun yok. Aksi taktirde ben de size katılamam. Hem büyük patron o kadar da kötü biri değil ki! Daha önce mutlaka bir karşı cinsle yemeğe çıkmışsınızdır, onun gibi düşünün bence. Çok da sorun olmaz !
   - Sorun olur Murat Bey. Ben şu yaşıma kadar hiç bir karşı cinsle tek başıma yemeğe çıkmadım ki! Nasıl davranılır bilmem ve işim de olmadı şu ana kadar. Bu yaşta bir kadınım ama daha erkek arkadaşım bile olmamışken nasıl düşüneyim ben öyle. Ay pardon, bu konudan size ne değil mi? Çok saçmaladım. Lütfen kabul edin birlikte gidelim, ben de size eşlik edeyim gideceğiniz yerlere. Bakın şimdi bile saçmalıyorum. Çuvallarım kesin tek başıma.
- Tamam, anlaştık. Ama inanılmaz bir durum bu yaşta ve bu görüntüde bir kadının etrafındakilerin hepsi kör olmalı.
  - Efendim, Murat Bey?
- Şey, pardon, kendi kendime konuşuyordum sanırım Leyla Hanım. Tamam, bir saate hazır olurum ben. Sizi şöförle evinize yollayayım. Üç günlük kıyafet ve enerji ile karışık özgüven depolayın, hazır olduğunuzda sizi adresinizden ben alacağım.
- Çok teşekkür ederim Murat Bey! Pardon sarılmamam gerekiyordu, kusura bakmayın. Ben hemen gidiyorum hazırlanınca nasıl haber vereyim size?
  Numaranızı biliyorum Leyla Hanım, size mesaj atarım evden çıkmadan. Siz hazır olunca apartmanınızın önünde bekliyor olacağım size. Görüşmek üzere.
- Teşekkür ederim Murat Bey, görüşmek üzere.

     Evden hızlıca ayrılırken, daha ne kadar saçmalayabileceğimi düşünüyordum. Adamı zorla benimle gelmeye ikna etmiş, üstüne üstlük saçma detaylar vermiştim hakkımda. Bir de yetmiyormuş gibi sarılmıştım daha dün gece tanıdığım adama. Sanki yıllar öncesinden gelen bir güven hissi vardı içimde bu adama dair. Hiç tanımadığınız birine nasıl güven duygusu hissedebilirdi ki insan? Ben şu ana kadar çok az kişiyde bu duyguyu hissettim. Annem, babam, Salih ve eşi. Bu kadardı.  Başka yoktu ve en yenisi de Murat Bey olmuştu. Sanırım Salih patronum olmasaydı ona daha çok güvenebilirdim. Kesin sorun patron olmasıydı! Patronlara hiç mi hiç güvenim yoktu hele bir de büyük patronlara...

Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİL BAŞTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin