birthday •final•

970 68 449
                                    

"Bu masayı kim buraya koydu?! Tanrı aşkına! Şu tarafa yerleştirin demedim mi?!"

Mikasa söylene söylene ağır ahşap masayı kaldırmaya çalıştı. O sıradaysa Armin aceleyle yanına gelmiş, masayı elinden almıştı.

"Mikasa, ne yapıyorsun? Kendine dikkat etmelisin, bilmiyor musun?! Sorumsuz olma!"

"Ama Armin-"

"Ne oluyor burada? Niye bağırıyorsun Mikasa?"

Levi çatık kaşlarla yanlarına geldi. Armin masayı Mikasa'nın gösterdiği yere bırakıp bakışlarını Levi'ye çevirdi.

"Ne olacak, Mikasa kendi başına masayı kaldırmaya çalışıyor."

"Abartmayın ama!"

Levi sertçe çıkıştı:

"Abartmayın mı? Tch. Bana bak velet, kendine dikkat etmeni söylemedim mi sana? Geç, otur şu köşeye. İş falan yapmayacaksın."

"Ama abi-"

"Tch. Lafımı ikiletme."

"OF!"

Mikasa sesli bir şekilde oflayarak geniş salonlarindaki koltuklardan birine attı kendini. Her ne kadar abisine ve Armin'e söylense de cidden yorulmuştu. Şu aralar çok çabuk yoruluyordu. Başını arkaya yasladı, arkadaşlarının hazırlık çabalarını izlemeye koyuldu. Bir yandan da onlara talimatlar veriyordu.

"Connie, hediyeleri boştaki koltuğa bırak. Hah! Öyle iyi! Reiner, masayı sildikten sonra örtüyü ser. Jean, köşedeki poşetleri kaldırır mısın? Annie, pastayı kontrol ettin değil mi? İstediğim gibi mi?"

Annie ağır adımlarla Mikasa'nın önüne geldi ve çöktü. Arkadaşının ellerini avuçları arasına almıştı.

"Mikasa, sakin olsana. Her şey tam da planladığın gibi gidiyor. Birazdan Eren de burada olur. Merak etme."

Derin bir nefes verdi Mikasa.

"Korkuyorum Annie, ya bir aksilik çıkarsa?"

"Çıkmayacak, söz veriyorum."

"Kız kardeş sözü mü?"

"Kız kardeş sözü."

Beraber serçe parmaklarını birleştirip kıkırdaştılar. Bu küçük ritüelleri, Mikasa'yı bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Tekrardan geriye yaslandı ve arkadaşlarının tatlı telaşını keyifle izledi. Arada sırada telefonundan saati kontrol ediyor. Dakikalar ilerledikçe daha da geriliyordu. Tam olarak zamanı geldiğindeyse kalbi ağzında atıyordu.

Dışarıdan işittikleri arabanın sesiyle herkes elindeki işi bıraktı ve yerlerine geçtiler. Mikasa, doğum günü pastasını eline aldı ve Jean'ın yardımıyla tüm mumları yaktı.

Dış kapının deliğinde dönen anahtarın ardından kapı gıcırtıyla açıldı. Eren, karanlık holün ışığını açmış, elindeki ceketini asarken Mikasa'ya seslenmişti.

"Hayatım, ben geldim."

"..."

Mikasa'dan ses gelmeyince kaşlarını çattı, anahtarlarını vestiyerin üzerine gürültüyle bırakıp salona yöneldi.

"Mikasa, bebeğim? Uyuyor musun-"

Kapıdan içeri adımını atmaz patlayan konfetti ve arkadaşlarının alkışıyla olduğu yerde kalakaldı Eren. Eşi Mikasa, elindeki pastayla ona doğru geliyordu. Karanlık odayı aydınlatan mum ışığı, kadının gri gözlerinde yansıyordu.

Elindeki pastayı hafifçe kaldırıp, Eren'e doğru uzattı. Genç adamsa yüzündeki gülücükle muma üflemek için bir hamle yaptı ama Hange hemen onu engelledi.

back to black  |  eremika ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin