"Lanet olsun Eren! Etrafı batırmışsın yine! Leş gibi de içmişsin!"
Genç adam yeşil gözlerini arkadaşının ona söylenişiyle açtı. Başında keskin bir ağrı vardı. Yüzünü ekşitti.
"Sabah sabah ne söyleniyorsun Armin?"
"Ne olabilir acaba? Şu salonun haline bak, ahıra dönmüş. Ayrıca öğlen oldu."
"Aman be! İki-üç bardak içtim, o kadar."
"Hıhı, kesin öyledir."
Armin söylenerek dağınık salonu toplamaya devam etti. O sırada Eren uyuyakaldığı koltuktan kalkmış, elini yüzünü yıkmaya gitmişti.
Soğuk suyu yüzüne sertçe çarptı. Ardından tekrar... tekrar... ve tekrar... İyi gelmişti. Ellerini lavaboya dayadı, aynadaki görüntüsüne baktı. Göz altları çökmüş, yeşil irislerinin etrafı kırmızıya bürünmüştü. Dudağının kenarındaki, Armin'in deyimiyle kendisine gelmesi için attığı yumruktan kalan yara hala iyileşmemişti. Verdiği kilolar yüzüne de yansımıştı.
Ben bu haldeysem kim bilir Mikasa nasıldır. Tanrım, lütfen onu bir kerecik dahi olsa görmeme izin ver...
Bulduğu rastgele bir havluyla yüzünü kuruladı ve Armin'in yanına döndü. Genç adam çoktan dağınıklığı ve cam kırıklarını toplamıştı. Eren sessizce uyuduğu kanepeye oturdu. Yastığın altından ağrı kesici paketini çıkarıp içinden 1 hapı yuttu.
"Hey! Onu aç karnına içmemelisin. Ayrıca Tanrı aşkına, tadı berbat, su olmadan nasıl içtin?!"
"Mikasa'sızlık bu ilaçtan daha berbat..."
Yeşil gözlerdeki hüznü gören Armin, konuyu hiç açmadan değiştirmek adına güldü.
"Kaptan Levi şu an burayı az önceki gibi görseydi eminim ki canını okurdu. Yedek anahtarı bana vermekle iyi ettin."
"Kaptan burada olsaydı muhtemelen beni öldürürdü."
"Eren... gece yine Mikasa'ya yazdın değil mi?"
Başıyla onayladı.
"Ve sana cevap verdi."
Yine onayladı.
"Ne konuştunuz?"
"Aradı..." Diye söze başlayıp tüm konuşmayı harfi harfine anlattı genç adam. En son Mikasa'dan gelen mesajı da eklemeyi unutmadı.
"Yani anlayacağın Armin, Mikasa bana inanmak istiyor ama onu engelleyen bir şeyler var."
"Haklısın, onu yıllardır tanıyoruz. Bu işin içinde başka bir şey olmalı."
"Aynen..."
Ortama garip bir sessizlik çöktü. İkisi de tek kelime dahi edemiyordu. Dakikalarca süren sükunetin ardından kapı zili atmosferi bozarak çaldı. Armin, "Ben bakarım." diye kapıya koştu. Eren içinden dua ediyordu; Tanrım, lütfen Mikasa olsun. Lütfen.
Fakat işittiği ince ses tonu bütün umutlarını yıkmıştı. İçeri giren iki sarışına baktı. Armin, Eren'in yanına otururken Historia L şeklindeki koltuğun boşta kalan kısmına geçti.
"Ne istiyorsun?"
"Sanki sürekli bir şeyler istiyormuşum gibi davranıyorsun Eren, evlendikten sonra seninle bayağı işimiz var demek."
Evlilik kelimesi bile adamın tüm sinirlerini germişti. Yumruğunu sıktı.
"Ne istiyorsan çabuk söyle ve evimden defol-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
back to black | eremika ✔
أدب الهواةeren: sadece kelimelerle vedalaştık... ben yüzlerce kez öldüm... sen ona geri döndün... bense bize geri döndüm... ----- mikasa: yine sarhoşsun, değil mi? neden beni sadece sarhoşken arıyorsun? * başlangıç: 28.01.2022 bitiş: 30.03.2022 - #1 eremika (...