1.

36 4 2
                                    

Bir kaç saat önce gayet güzel olan bu sokak fahişesi artık berbat bir haldeydi. Her yerinden kan akıyor ve korkuyla etrafına bakınıyordu. Bir sandalyeye bağlanmıştı, önünde bir masa, masanın üzerinde ise dik bir şekilde sabitlenmiş, ucunun keskin olduğu nereden bakılırsa bakılsın oldukça belli olan bir bıçak vardı. Katil, kadına yaklaştı ve kadının sarıya boyanmış saçlarını eline dolayıp ona yalvarırcasına bakan kadına acıyarak baktıktan sonra kafasını masanın üstünde duran bıçağın üzerine hızla vurdu. Bıçak, kadının sol gözünü deşip içine girerken kadının kafasından bıçağa, bıçaktan ise masaya kanlar akıyordu.

Sessiz olan ortamı dolduran yağmur sesi eşliğinde içkimden bir yudum daha aldım. Küçük apartman dairesinin balkonunda oturmuş, elimde ki viski bardağını aralıklarla dudaklarımın arasına götürürken geceye eşlik eden yağmuru izliyordum. Kaç saattir orada oturduğumu bilmiyordum; saatin kaç olduğunu da, ancak sabah o çok beklenen yeni kitabımın yayın tarihi ile ilgili geç kalmamam gereken bir toplantım vardı ve artık o küçük balkondan çıkmalıydım. Bardağımda kalan son viskiyi tek seferde içtim ve ayağa kalkıp içeri girdim. Evin salonuna geçiş yaptığımda duvarda asılı olan saate kaydı gözlerim. 01.11. Ayağımda ki terlikleri yere sürterek önce banyoya girdim, aynanın karşısında hiçbir duygu barındırmayan mavi gözlerime baktım bir süre. Başka insanların gözlerinden hissettikleri her şey görünüyordu; acı, mutluluk, hüzün.. Ama sıra bana geldiğinde kendim de göremiyordum, bir başkası da. Duygularım yoktu benim, Tanrı duygularımı içimden söküp almış ve tek bir kırıntı dahi bırakmamıştı. Derin bir nefes alıp aynanın yanında ki kapağı açtım ve içinden diş fırçası ve macunu çıkartıp dişlerimi güzelce fırçaladım. İşim bittiğinde banyodan çıkıp yatak odasına ilerledim, kapalı olan kapıyı açıp içeri girdiğimde ilk olarak lambayı yakarak odayı aydınlatmış ardından etrafıma bir göz gezdirmiştim. Odada koyu gri ve siyah renkleri hakimdi, aynı evin geri kalanı gibi. Üzerimde ki kıyafetlerden kurtulup geceliklerimi giymemin ardından yatağıma yerleşmiş ve gözlerimi kapatarak uykunun beni ele geçirmesine izin vermiştim.

Gözlerimi araladığımda hava çoktan aydınlanmış, kuşlar ötmeye başlamıştı. Yerimden doğrulup yatağın içinde oturduğumda komodinin üzerindeki telefona uzanıp saate baktım, toplantıya daha iki saat vardı. Yorganı üzerimden atıp ayağa kalktım ve yüzümü yıkayıp odaya geri döndüm. Giysi dolabının önünde geçirdiğim bir kaç dakikanın ardından beyaz bir kazak, siyah dar sayilabilecek bir kot pantolon ve siyah bir de kot ceket geçirdim üzerime. Aynanın önüne geçip gece karası saçlarımı elimle karıştırıp telefonumu da alıp çıktım odadan. Biraz kahve içmek istesem de evde yapmaya üşenerek evin ve arabanın anahtarlarını aldıktan sonra çıktım evden. Iki kat merdiven inip apartmandan da çıktığımda arabaya binip hızlıca sürmeye başladım. Toplantının yapılacağı yeri hem en yakın arkadaşım hem de menajerim olan Ilkim konum olarak atmıştı. Yol üzerinde ilk gördüğüm kafeye girmek için arabayı park edip kafeye girdim. Içeri girdiğimde ciğerlerime dolan kahve kokusunu seviyordum. Kahverenginin tonlarının yoğun olduğu kafe kalabalık sayılırdı. Bir kaç kişinin beklediği kahve sırasına girdim, sıra bana geldiğinde en sevdiğim kahveyi aldım. Tam kafeden çıkmak üzereyken birisi sertçe bana çarpıp kahvenin yere düşmesine sebep olmuştu. Yere çarpıp kapağı açılmış olan bardağın içinde ki kahve etrafa saçılmış, üzerinden hala dumanlar çıkarken bir çok kola ayrılarak yayılmaya devam ediyordu. Kafamı yerden kaldırdığımda karşımda sürekli iyi olup olmadığımı sorarak özür dileyen kızıl saçlı bir kadın duruyordu. Hafif dalgalı, uzun sayılabilecek kızıl saçları, yıldızları anımsatan çilleri ve yemyeşil gozleriyle oldukça hoş bir kadındı. Hâlâ özür dileyen kadını susturmak için iyi olduğumla ilgili bir şeyler söyledim.

"Iyi olmanıza sevindim, izin verin size bir kahve alayım."
Kadının bu isteği ile derin bir iç çektim. Her ne kadar istemiyor olsam da kabul etmezsem susacak gibi değildi. "Pekâlâ." Dedim. "Öyle olsun." Kadının yüzüne memnun bir gülümseme yayıldı ve kahve sırasına girmeden hemen önce boş masalardan birini gösterdi. "Siz oturun, ben hemen alıp geleyim." Başımı salladım ve gösterdiği masaya oturup beklemeye başladım. Bir kaç dakikanın ardından elinde iki tane kahveyle dönen kadın yüzünde ki gülümsemeyle karşıma oturdu ve kahvelerden birini önüme bıraktı. Ağzımın içinde bir teşekkür geveleyip ifadesiz gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. "Ismim Berfu." Dedi kadın bir anda. Sesini duyduğumda gözlerimi üzerine çevirdim. Kahveden bir yudum aldıktan sonra başımı salladım, sanırım benimde adımı söylemem gerekiyordu. Normalde ismi umrumda değildi, tek istediğim kahvemi alıp buradan çıkmaktı ama konuşma başlatma çabası ilgimi çekmişti. "Arden." Dedim bir anda. Berfu başını salladı, yüzünde ki gülümseme hiç solmuyordu. Bu kadar mutlu olmasının, yüzünde ki gülümsemenin hiç solmamasının sebebini merak ettim bir anlığına.

❦ Geceyarısı Güneşi ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin