Bir elim sinirle şakaklarını ovarken hızla kapıyı çekip çıkmıştım. Ayakabı bağcıklarımı bile bağlamamış, rastgele giyinmiştim. Zıplayarak her iki ayakabımın ipini gelişigüzel bağladıktan sonra cebimdeki ezilmiş sigara paketinden bir dal alıp filtreyi dudaklarıma yerleştirdim.
Nereye gittiğini bilmiyordum ama gideceği rotaya ayaklarım karar veriyor gibiydi.
Annemle klasik kavgalardan birini yaşamıştı ama bir yandan da boğulduğumu hissediyordum. Bana karışılmasından nefret eden yapıya sahip olmama rağmen sanki etrafımdaki herkes davranışlarımı eleştirme moduna bağlanmış gibiydi.
Hiçbir zaman arkadaş çevrem ailem için çok iyi olmamıştı. Onlar için hepsi serseri, beni kötü yola çekecek tipten biriydi.
Belki biraz alkolün iyi geleceğini düşünüp fazla zaman kaybetmeden arkadaşımın babasının işlettiği bara gittim. Normalde reşit olmadığım için beni almamaları lazımken ben biraz torpilli sayılırdım.
İçeri girdiğim an burnumun direğini sızlatan alkol ve ter kokusyla kuşatılmıştım. Aşinası olduğum tabureye oturdum ve yeni başlamama rağmen sert bir şeyler sipariş ettim.
Önüme konulan, içine buz olan ve yarısına kadar dolu olan bardakla memnun bir şekilde sırıttım. Ağırlığı kokusundan bile belliydi.
Bardaktaki sarı sıvı genzimi yakarken tek dikişte bitirdim ve bardağı barmene yeniden doldurması için iteledim.
Kaç bardak deviriğimi hatırlamadığım bir vakitte telefonumu açtığımda onlarca mesaj geldiğini gördüm.
Kenan: Derin, neredesin? Ailen seni merak ediyor. (21:34)
Kenan: Neden tek tik oluyor?
Kenan: Sen mobil veriyi hiçbir zaman kapamazsın
Kenan: Bir sorun mu var? (21:54)
Kenan: Yine nereye kaçtın? Parka da baktım ama yoksun (22:17)
Klavyeyi iyi görmememe rağmen mesaja cevap verdim.
Derin: Nefen nicbir zman benim defiklerimi ciddiye almiyorlr?
Derin: Botsan korklufu muyum nen he???
Anında Kenan çevrimiçi olmuşdu. Ardından mesajlar mavi tike dönüşmüştü.
Kenan: İçtin mi sen? Neredesin çocuk?
Derin: *bir foto gönderildi"
Fotoğrafta barın adını gösteren resim vardı ve fotoğrafı yolladığım gibi uygulamadan çıkmıştım.
Kafamın kaydığını hissediyordum. Kanım kaynıyordu ve unuttuğum bir şey var ki ben içtiğim zaman azıyordum.
O an da yanıma birinin yaklaşması üst üste düşmüş, tesadüf değil kaderin oyunu olmuş gibiydi.
Karşımda kim olduğunu kestiremiyordum. Tanımadığım biriydi ve eli taburenin yanından kalçalarımı avuçlamıştı. Bu gerçekten iyi hissettirmişti. Onu da afallatacak bir hamle yapıp dudaklarımızı birleştirdiğimde kalçalarımdan beni havalandırıp bacaklarımı beline sarmama yardımcı olmuştu.
Şu an tek istediğim içimdeki hissin durulmasıydı. Nasıl olacağı hiçbir şekilde farketmiyordu.
Ama gözlerimi açtığımda öfkeden deliye dönmüş gözler görmek hic de beklediğim bir şey değildi.