Ortaokul korosunda Dünya küçüktür şarkısının provası yapılırken, Byun Baekhyun dünyanın gerçekten ne kadar küçülebileceğini fark etti. Koristlerin yarısının sağından ve solundan sıyrıldı, zaten yarısı kızdı. Kızlar yedi Grammy ödüllü, platin plak sahibi rock yıldızı Park Chanyeol'ün durduğu salonun arkasındaki alana çekiliyordu. Bu adam, daha her ikisi de on altı yaşındayken Baekhyun'un kalbini kıran aynı adamdı.
Baekhyun nota tablasını yana itti ve okullu kızlar itişip kakışarak karşıya koşturmaya başlamadan kenara çekildi, onları durdurmaya çalışmak anlamsızdı. Neredeyse onu yere düşüreceklerdi. Spor salonunda yayılan kıkırdamalar ve çığlıkları duyan korumaları ne yapacaklarını bilemeden bakıyordu. Chanyeol, CD kapaklarını ve posterleri süsleyen pırıl pırıl gülüşüyle kızları selamlarken bir yandan bakışlarını Baekhyun'a odaklamıştı.
Uzun ve kaslıydı. Ancak, hala üzerinden kasabalı çocuk tavrını atamamıştı. Eskisine göre biraz daha kaslanmış ve özgüveni tavan yapmıştı belki de biraz olgunlaşmıştı. Baekhyun onun hemen yok olmasını istiyordu, aksi halde akıl sağlığını koruyamayacaktı. Karşısında durunca ona bakmadan edemiyordu. Haki pantolon ve çorapsız giydiği pahalı ayakkabılarıyla, kendi özünde rahat bir adam görüntüsü veriyordu. Gömleğinin kolları kıvrılmış yanık, kaslı ve müziğe yetenekli kollarını sergiliyordu. O hünerli ellerini düşünmemek en akıllıca tavır olurdu. Açık kahverengi gür saçları hiç değişmemişti, her zamanki gibi biraz uzundu, alnına düşen perçemler bir zamanlar Baekhyun'un elleriyle saçlarını geriye tarama isteğini uyandırıyordu. Bir de o masmavi gözleri yok muydu, Tanrı yardımcısı olsun.
Baekhyun o gece ergenlik hormonları tavan yapmış bir istekle, onu öpmeden hemen önce koyu lacivert göründüklerini hatırlıyordu. Şimdi tam bir erkek olduğu inkar edilemezdi. Buraya neden gelmişti acaba?
Chanyeol, bundan on sekiz yıl önce Mississippi Azalea ya babasının yargıç arkadaşı, ıslah evi ya da askeri okul arasında seçim yapmasını söylediğinden beri ayak basmamıştı. Kaçıp gittiğinde Baekhyun'u ürkmüş, hamile ve hayata tutunmaya yeminler ederek geride bırakmıştı.Şimdi odanın diğer yanında durmuş karşısındakiler için resim imzalıyordu. Onu izlerken aklından geçenler kesinlikle alakasız şeylerdi, yaşanan bunca şeye rağmen Baekhyun ile bebeklerini büyütebilselerdi o zaman neler olurdu diye düşününce içi burkuldu.
Baekhyun yeni doğan bebeğini kendisinin ve Chanyeol'ün veremeyeceği her şeyi verebilecek aileye verirken çılgın fikirler de yok olup gitmişti. Omuzlarını geri attı, dikleşti ve spor salonunda oluşmaya başlayan kalabalığın ortasına daldı. Bu sürpriz ziyareti başı dik tamamlamakta kararlıydı. Neyse ki, korodaki oğlanlar yerlerinde oturuyordu, derste yasak olan bilgisayar oyunlarını oynamaya fırsat buldukları için mutlu ve sakindiler.
Baekhyun oyunu görmezden geldi ve salonun diğer yanında izdiham yaratan ufaklıkların yanına gitti.
"Çocuklar Bay Park'a nefes alacak alan bırakmalıyız."
Baekhyun kalabalığı oluşturan gençlere yaklaştı, sarı gömleğini düzeltti. Sehun'un bileğine dokundu.
"İnternette satmak için saç kopartmak yok."Chanyeol son resmi de imzaladıktan sonra kalemi cebine koydu. "Sorun yok Baekhyun, ama kel kalmamı engellediğin için teşekkür ederim."
'Baekhyun?' 'Baekhyun? '
Bay Byun, onu tanıyor musunuz? 'Aman Tanrım! Bunu bize neden söylemediniz?'Baekhyun bulanık sulara girmek istemedi, "Lisede birlikte okumuştuk." Sanki yıllar önce Baekhyun yüzünden hapse atılacak olan o değilmiş gibi, kasabanın girişindeki tabelaya adını yazmışlardı Azalea ya - Park Chanyeol'ün memleketine - hoş geldiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more chance-chanbaek
FanfictionPark Chanyeol eskiden ıslah evine gönderilmiş, şuan mega star olan bir şarkıcıydı. Ve gizli bir Interpol ajanı.