i know you see, i know you see i see
you know i want that bitch
i wanna eat, i eat
i wanna lick it up
i wanna fuckin eatCIDDIYIM FIK ONCESI ONEMLI SEYLER YAZMIYORUM OKUYUN SUNU
-
"beklemek zorunda değilsin, ellerimi yıkadım."
"tadına bakmamı istediğini sanıyordum?"
"kurabiye sevmeyen biri nasıl güzel olup olmadığını yorumlayabilir ki?" clint ayakta karşısında oturan adamla konuşurken arada fırındaki kurabiyelerine bakıyordu.
"ara sıcak falan değil bu, herhalde kurabiyenin güzel ya da olmadığını anlayabilirim."
"aman be, kötü desen de yiyeceksin onu. kumar oynuyorsun şu an." clint'in bunu demesine karşılık omuz silkti.
"şu bahsettiğin wade üst katta oturan değil mi?"
"evet, kendisi üniversite arkadaşım," fısıldıyormuş gibi yaptı, "maalesef." bucky buna gülümseyip kafasını salladı. "onunla bir kaç kez karşılaştım sanırsam, fazla hiperaktif."
"hasta o, ondan öyle gelmiştir." kurabiyesine tekrar eğilip baktığında bucky'nin anlamaz şekilde kaşlarını çattığını görmemişti. bu nedenle sordu sorusunu: "hasta mı?"
clint hâlâ kurabiyesinin rengini anlamaya çalışır şekilde fırına bakarken, bucky'e bakmadan kendi kafasını gösterdi işaret parmağıyla "kafadan," geri bucky'e döndürdü yüzünü. "bir kaç tahtası eksik." güldü dediğine.
bir kaç dakika sessizce oturduklarında clint konuşmak amacıyla konuştu. "bir keresinde yanında bir kızıl vardı, onu bir daha görmedim. sevgilin miydi?" merak ettiğinden değil, sessizlik onu gerdiği için sormuştu. ama ileride bu soruyu sorduğu için geçmişteki kendisine teşekkür edecekti.
bucky gözlerini büyütüp kafasını salladı hayır anlamında. "arkadaşım. çok yakın bir arkadaşım. taşındığı için görmemiş olabilirsin."
'arkadaşım'dan sonrasını dinlemediği için kafasını sallayıp kısa bir yanıt vermekle yetindi. "oh, iyiymiş." eline bez alıp fırına döndü ve tepsiyi alıp tezgaha koydu.
"hmm, güzel kokuyor gibi. sende koklasana." oturan adama dönmeden sadece kurabiyelerine bakarak konuştu.
"kurabiyeleri mi koklayayım? sade kurabiye?"
"evet." hâlâ oturan bucky'e sinirle döndüğünde, bucky oflayıp ayağa kalktı ve tepsiye doğru yürüdü.
"kokuyor ama bir aroma kokmuyor." dedi hoşnutsuz ifadesiyle.
"ne kokladığını sanıyorsun ki sen? sana kavunlu milkshake koklattırmıyoruz."
"çok mu gerginsin sen?" kurabiye tepsisinden olabildiğince uzaklaşarak clint'e döndü gülerek.
"sana tanıdığım nazik clint süresinin sonuna geldin üzgünüm. yorgunum da biraz, kendimi iyi gibi gösterme sürelerimi ayarlıyorum." çok ciddi bi' şekilde açıklayınca bucky başta şaka sanmıştı ama sarışın adamın itinayla kurabiyeleri kaba koymasını izlerken ciddi olduğunu anladı.
"mantıklıymış bu arada. ama bunun için süre tanıyacağım kadar fazla görüştüğüm bir kişi yok maalesef."
"ben varım ya." dikkatle işine devam ederken tatlı tatlı konuştu. bucky'nin yüzüne bakmıyordu bile. 'kalemi uzatır mısın' gibi normal bir cümle söylemiş gibi davranması bir an bucky'i afalattı.
"sen böyle hep rahat mısındır?" bucky geri sandalyeye oturunca clint gülerek hafif sıcak kurabiyesini ağzına attı ve konuştu.
"hâlim itten beter, keyfim paşada yok."
"pis herif, ağzındakini yut önce."
-
yaass uc bolumdur ayni gecedeler superim degil mi degil mi
sonda sarki sozu koymazsam icimde kalirdi.
ELVEDA 😵😇🤼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cookie lover or hater ‣ clintbucky au !!
Randomclint barton x bucky barnes au ff. - "hey komşu, ellerim hamur içinde kaldı da, benim için nişastayı kaba döker misin?" - önemli not: bu fiki yazarken diğer yandan aynı anda iki tane fik yazıyordum. bu yüzden tüm olaylar bağlanamamış ve karakterler...