u

97 11 6
                                    

olivia ve taehyungu goedunuz mu😨😨

-

"şimdi... bana kızma.."

"böyle bir yerde nasıl kızmamamı bekliyorsun?" bucky'nin tam kapısının önünde ayakta bekliyorlardı. - bucky'nin elinde market poşetleri bile duruyordu çünkü clint onu kapıda yakalayıp beklemesini söylemişti - clint kafasını yere eğdi.

"ben.. senin bahçedeki," kafasını kaldırdı. "kaç ay önce 'bu benim hazinem, açmayacaksınız!' dediğin hazineyi açtım." yüzüne sahte ve masum gülümsemesini taktı.

"ve?" karşısındaki sarışının ne diyeceğini çok iyi biliyordu.

"BU ÇOK TATLI, ADAMIM, BIZE BAKSANA!" clint cebinden çıkardığı bilmem kaç ay önceki çatıda yapılan barbeküde çekindikleri fotoğrafı gösterdi. fotoğrafta soldan sağa sarah, wade, clint, bucky, kate ve kate'e başka bir tane sosisli yedirmeye çalışan mrs holly vardı.

"bunu sakladığına inanamıyorum."

"açacağını bi-"

"ha, bir de," başını fotoğraftan kaldırıp bucky'e bakmayı sürdürdü biraz ve tek kaşını kaldırdı. "bu riski göze alamadım bu yüzden sarah'a açtırdım." bir anda gülmeye başladı. "cidden şu bubi tuzağı tarzı oklardan mı ayarladın kutunun içine?"

"haha, ne? dart? dalga mı geçiyorsun? kim içine zehirli bir dart koyar ki...?"

"dart dememiştim-" clint'i duymayıp devam etti.

"yani, zehirli mi bilmiyorum. sadece hayal ettim. umarım sarah iyidir." bucky, sahte olduğu belli olan, şaşkınlıkla gözlerini büyütürken clint'in bakışları değişti. bucky'nin dediklerine gülümsüyordu şimdi sadece.

"yinede biraz hak etmiş gibi. birinin hazinesini açmak falan?" clint'in gülümsemesi büyüdü bucky'nin son cümlesi üzerine.

"bu fotoğrafın kopyası var mı?" fotoğrafı sol eliyle gösterirken baş parmağını ikisi üzerinde gösterdi. "aynı fotoğraftan bende durmasını kesinlikle istiyorum." kafasını yana eğdi sorarken. bucky paniğe kapılıp poşetleri içeri kapının dibine koyup clint'e döndü.

"olsaydı fotoğrafı oraya koyar mıydım?"

"bunu diyeceğini biliyordum. hadi fotoğrafın kopyasını çıkarmaya gidelim." bucky'nin anahtarının cebinde olduğunu bildiğinden uzanıp kapıyı kapadı hızlı hareketlerle. ardından kolunu kendinden kısa adama attı. bucky'i neye uğradığını şaşırıp sadece clint'e uymaya devam etti yürürlerken.

-

ikisi fotoğrafçıya gitmeden önce şehrin en kötü kahvecisi olan ama evlerine en yakın kahveci olduğu için genelde oraya gittikleri doherty'nin yeri denilen kafeden iki kahve alıp çıktılar. sonra clint, neden yaptığını şu an tam bilmese de, bucky'nin şehrin bu taraflarını tanımadığını bildiğinden bilerek fotoğrafcıyı geçerek önce onu pizzacıya soktu. pizzacıdan biraz daha ileride başka bir fotoğrafçı olduğunu bildiğinden bunu dert etmedi. ikisi alakasız ama eğlenceleri konulardan konuşup yemeklerini yediler.

bucky yedikten sonra 'kahve yemekten sonra içilmez mi? biz niye önceden içtik, aptal herif?' dese de, clint buna karşılık olarak 'tüm yaptıklarımıza şu an karar veriyorum ve ne yaptığım hakkında bir sik fikrim yok' diyemedi. bu sefer cidden fotoğrafçıya girip kopyasını çıkardılar.

dönerken yine kahve aldılar. bucky her seferinde votkayı tercih ettiğini söyledi. clint de buna karşılık her zaman dediği gibi 'rusya anılarını atlat, hasta herif' dedi. en son, hemen evlerinin yanındaki markete girdiler -aslında bucky için biraz zorlama oldu çünkü clint'in 'kendime yeni gelen meyve toplarından alacağım' demesi üzerine göz devirip markete kadar onu takip etti-

sonunda evlerine geldiklerinde kısa bir veda edip ayrıldılar. bucky fotoğrafını geri almayı unutmadı tabii.

genel olarak clint'in zorlamaları ve fikirleri üzerine gelişen bir günde ikisi de eğlenmişti. bucky, karşı komşusu ile bu kadar konuşulacak şey olduğunu düşünmüyordu pek. clint ise mağara adamının bu kadar arkadaş canlısı olduğunu düşünmüyordu.

clint geç saate kadar polis köpekler izledikten sonra yatarken; neden bugün bucky'le bu kadar alakasız yere uğrayıp onu biraz daha uzun tuttuğunu anladı ve yüzündeki gülümseme ile uyudu.


-

anladiniz umarim sonunu

elveda

cookie lover or hater ‣ clintbucky au !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin