hikayenin doğuşu

139 13 189
                                    

  BlackRose adlı fakir bir kasabanın tenha ara sokaklarında yırtık kıyafetli minik bir çocuk aceleyle koşturuyordu. Bu minik çocuğun adı stefan'dı . Stefan 6 yaşında olmasına rağmen fazlasıyla büyük acılar çekmişti. Küçük yaşlarda ailesini kaybetmiş , tozlu ve eski bir evde yaşamaya başlamış , ormanda yakaladığı hayvanların derilerini satarak geçimini sağlar olmuştu .

  Bu minik çocuk tüm hızıyla kasabadan çıkıp ormana gitmek için elinden geleni yapıyordu . Elindeki körelmekte olan bıçağı ile tuzağına düşen yeni avının ne kadar ediceğini düşünüp daha bir şevkle koşuyordu minik çocuk. Birkaç dakikalık koşudan sonra nihayet kasabanın çıkış kapısı gözükmüştü.

  Hızlıca kapıdan çıktı ve ormanın içine atladı . Ormanın içinde kurduğu tuzakların bişiler yakalamış olması ümidi ile devam etti. Gördüğü tuzak karşısında heyecanla "EVET!!"diye haykırdı stefan. Başarmıştı tuzağın içinde bir tavşan vardı.

  Stefan hiç korkmadan tuzağı açıp içindeki tavşanı aldı. Böyle kanlı sahnelere alışmıştı stefan. Her zaman yaptığı şeydi stefan'ın. Hızlıca elindeki bıçağın kılıfını çıkarıp  yere oturdu ve tavşanın derisini yüzmeye başladı.

  Deriyi yüzmeyi bitirince hepsini toplayıp bir çantaya koydu. Tuzağı tekrardan kurmalı ve ikinci tuzağa bakmaya gitmeliydi. Belkide ikinci tuzakta bir şey yakalamıştır düşüncesi onu delicesine sevindiriyordu. Hiç durmadan ikinci tuzağa bakmak için oturduğu yerden kalktı. Hızlıca koşup ikinci tuzağın yanına gitmeye başladı. İkinci tuzakta bir şey yakaladıysa bu stefan için fazladan para demekti. Fazladan para ise stefan'ın almak istediği bıçağa daha yakın olması demekti.

   Uzun olmayan bir koşunun ardından stefan ikinci tuzağa ulaşmıştı. Tuzağın içindeki beyaz kürkü görünce stefan sevinmişti.
Ancak sevinci hiç uzun sürmedi.
Çünkü tuzağın hemen yanında gri bir kurt iştahla tuzağa bakıyordu.

  Kurdu görmesi ile çalının arkasına saklanması bir olan stefan korkudan ne yapıcağını şaşırdı. Ancak çalıya atlayışı ses çıkarmış olduğundan kurt kafasını kaldırıp etrafına bakınmaya başlamıştı.

  Stefan kendini riske atmak istemedi ancak fazladan bir tavşan fazladan yemek ve İstediği o bıçağı daha erken alması demekti. Hemen kararını vermeli ve bir plan hazırlamalıydı.
Bu düşünceler arasında stefan'ın karar vermesi pek uzun sürmedi. Tavşanı kurda bırakamazdı!!

  Hemen bir plan yapmalıydı ama bu streste aklına hiç bir şey gelmiyordu.
Düşüncelere dalmışken kurdun tuzağı
parçalamaya çalışması ile aklına gelen ilk planı uygulamaya başladı. Bir taşı alıp diğer tarafa atıp ses oluşturucaktı ve kurt oraya odaklanınca arkasından saldırıcaktı. Plan basitti kesinlikle işe yaramalıydı.

  Hızlıca harekete geçti ve kenardaki taşı aldı. Olabildiğince sakince taşı fırlattı. Planladığı gibide oldu kurdun dikkati dağılmıştı. Şimdi saldırmanın tam sırasıydı bıçağı sıkıca tuttu ve kurda yaklaşamaya başladı. Ses çıkarmamaya özen göstermişti. Kurdun yanına yeterince yaklaştığını hissettikten sonra bıçağı saplamaya hazırlandı. Aniden kurt arkasını döndü ve kürkredi.

  Kurt uzun zamandır ormanda yaşıyordu. Sezgileri tabikide minik bir çocuğun planına düşmiycek kadar gelişmişti. Kurdun bu ani kükreyişi minik stefan'nın afallamasına neden oldu. Kurt bu açıklıktan yararlanarak hızlı bir pençe savurdu. Stefan bu pençeden asla kaçamazdı. Kurdun pençesi stefan'ın omzuna isabet etmişti. Stefan aniden omzuna binen ağırlığa dayanamayıp yere yığıldı. Omzundaki yara büyük olmasada minik bir çocuk için hiç iyi değildi.

  Düşünmek için vakti yoktu stefan'ın
Hızlıca ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Kurt karşısındaki büyük avı kaybetmeye pek niyetli değildi. Hızlıca stefan'ı takip etmeye başladı.
Stefan kurdun onu takip ettiğini anlamıştı bir şekilde kurda izini kaybettirmeliydi.

  Kurdun öyle kolayca peşini bırakmıyacağını biliyordu. Ormanın içine doğru koşturduğunu fark etmeksizin kaçan stefan'ın kurttan kurtulmak için kullanabileceği hiçbir planı yoktu. Kolundaki yaranın acısı ve delicesine akan kan her saniye stefan'ın sakinliğini kaybetmesine neden oluyordu.

Stefan yapabileceği tek şeyin kaçmak olduğunu gayet iyi biliyordu ve ölmek için daha erkendi. Yaşamak istediği bir hayatı vardı. Aniden omzuna saplanan ağrı yüzünden omzunu tuttu ve haykırdı.

"KAHRETSİN!!"

Omzundan gelen kan ve aniden bastıran uyku isteği durumunun dahada kötüleşmeye devam ettiğini gösteriyordu.
Düşünceler eşliğinde koşarken aniden ayağı ağacın köküne takıldı ve yere düştü.

Stefan o an öldüğüne emindi kurdun yavaş yavaş ona yaklaşmasını seyretti. Gri kurt hiç beklemeden stefan'ın üstüne atladı. Stefan korkuyla gözlerini kapamıştı . Aniden bir fırlama sesi hemen ardından da bir inleme sesi ormanın ortasında yankılanmıştı. Stefan korkarak gözlerini açtı ve karşısında gördüğü manzarayı şaşkınlıkla izledi. Gri kurdun kafasına bir ok saplanmıştı. Kana alışmış olmasına rağmen bu manzara onun için hala korkutucuydu.

Bunları düşünürken ağaçların arasından kirli sakallı bir adam çıkıp geldi. Elindeki yayla sanki az önce bir kurdun kafasında delik açmamış olduğunu düşündürecek kadar sakin bir ifade vardı. Stefan kurda olanlardan sonra adamın daha korkunç olduğunu düşünmeden edemiyordu. Bu adam onu öldürse kimin bu ölümden haberi olurdu ki!
Stefan daha fazla düşünücek gücü kendinde bulamadı göz kapakları ağırlaşmaya başlamıştı ve çok uzun sürmeden stefan bayılmıştı.

Birkaç saatlik uykunun ardından gözlerini açan stefan'ın bir evde olduğunu anlaması pek uzun sürmedi. Kafasını kaldırıp etrafına bakındı stefan gördüğü ev biraz garip duruyordu. Tozlanmış bir kitaplık, bir masa ve üstünde bulunan garip çizimler, duvardaki hayvan kafaları, duvardaki çatlaklar ve çiziklerle bu ev fazlasıyla korkutucuydu. Stefan buraya nasıl geldiğini düşünmeye başladı. Bu sırada stefan'ı kurtaran adam içeri girdi yüzünde hala aynı donuk ifade duruyordu. Stefan'a baktı ve

"Sonunda uyandın ha velet" dedi.

Stefan adamı görünce yavaş yavaş olayları hatırlamaya başlamıştı. Bu adam onu kurtarmıştı. Lakin stefan adamı ilk gördüğünde hissettiği korkuyu hala hissediyordu. Kısık bir sesle.

"B-beni kurtardığınız için teşekkür ederim efendim" dedi.

Adam duyduğu şeyi görmezden gelip kenardaki şöminenin yanına gidip odun atmaya başladı. Stefan görmezden gelindiğini fark edince biraz sinirlenmişti ama boşverdi.
Yavaşça doğrulmaya çalıştı. Ama omzundaki ani acı buna engel oldu. Stefan koluna baktığında sargı bezini gördü. O sırada adam şömineye odun atmayı bitirmişti. Yavaşça ayağa kalktı ve aynı hızla odayı terk etti.

Stefan omuz ağrısına rağmen yavaşça yataktan çıktı. Camdan baktığında neredeyse akşam olduğunu fark etti. Acele etmesse tavşan derilerini satamadan dükkan kapanıcaktı acilen kasabaya dönmeliydi. Hızlıca toparlanıp evden çıktı. O sırada kapının yanında bir sandalyede oturan adamı gördü ve

"Tekrardan teşekkür ederim efendim gelecekte mutlaka bu iyiliğinizin karşılığını vereceğim" dedi.

Adam aniden

"İstemez aptal velet!! Bir daha ormanın bu kadar derinine inme" diyerek çıkıştı.

Stefan karşılık vermemeyi seçti ve arkasını dönerek koşmaya başladı ama giderken

"Ne garip bir adam " demeyi ihmal etmedi.

Yarım saat sürmeden kasabanın duvarı gözüktü. Stefan duraksamadan koşmaya devam etti ve kasabaya girdi. Ara sokakların içine daldı ve kısa sürede aradığı dükkana ulaştı.
İçeri girdi ve çantasındaki derileri dükkanın sahibine verdi. Dükkanın sahibi kısa süre derilere bakıp küçük çocuğa döndü.

-Bu deriler için sana 20 bakır veririm.

-Ne! Daha dün 25 bakırdı beni mi kazıklıyorsun.

-Bana bak aptal piç beğenmediysen git açık bir dükkan ara seninle uğraşamam.

Bu söz stefan'ın zoruna gitmişti ama birşey diyemedi. Haklıydı çünkü bu saatte başka bir açık dükkan bulması imkansızdı. Kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

Sessiz KesikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin