3.

997 77 121
                                    

Taehyung

Tören için hazırlanıp arabayla ön kapıya gelmiştik. Azıcıkta olsa heyecan vardı içimde. Ama Yoongiyle çift kıyafeti giyemediğimiz için biraz üzgündüm.

Arabanın kapısı açıldığında, sırayla indik kırmızı halıya. Flaşlar birer birer patlıyordu gözümüzün önünde. Dönüp Yoongiye baktığımda, Jiminin yanında durduğunu gördüm. Ben de Hoseok hyungun yanına geçtim fotoğraf için.

Herkesle selamlaşıp performans için hazırlanmaya gelmiştik bizim için ayrılan odaya. Makyaj masasına oturan Yoonginin yanına gidip, "Sade makyaj yaptırsan daha güzel olur bence. Ama yine de kendin bilirsin, meleğim" Kafasını salladığında, makyözün bizi dinlediğini farkettim. Bir şey demeden giyinmek için odaya geçtim.

~~~~

Performans sırası bize gelmişti. Jungkook kanca için yanımızdan ayrıldığında, Seokjin hyung da bilgisayarların başına geçmişti. Geri kalanlarımız da, anlaştığımız gibi misafirlerin olduğu platforma doğru ilerledik.

Yoonginin kolumdan tutmasıyla, dönüp yüzüne baktım. "Taehyung-sshi" diyeceği şeye dikkat kesildim. O sırada koreografiden sorumlu olan kişi bize seslendi. Fazla zamanımız olmadığı için, ikimiz de yerimize geçtik. Kendimi ilk başta aşırı rahatsız hissediyordum. Aklım Yoongide kalmıştı.

Dönüp baktığımda, role girdiğini gördüm. Daha fazla oyalanmadan yanı başımda oturan kıza döndüm yüzümü. Güzel kızdı. Ama bir Yoongi etmezdi. Yoongide olup onda ve başkalarında olmayan o kadar çok şey sayabilirdim ki...

Sahne açılıp, jungkook kancayla aşağı inmeye başladığında, düşüncelerimden sıyrılıp performansımıza odaklandım.

Bana sıra geldiğinde, önce bakıştık. Daha sonra gülümsediğinde, uzanıp kulağına "rolde olduğumuzu unutma" dedim. Kendini kaptırmasını istemezdim. Kimseye boş umut olmak için gelmemiştim buraya.

Kart sırası geldiğinde, Oliviaya jungkooku gösterdim. Daha sonra kartı atıp ayağa kalktım. Şimdi dans zamanıydı.

~~~~

Nefes nefese bitirmiştik dansı. Herkes ayakta alkışlıyordu. Ama bir kaç kişi hariç kimsenin samimiyetine inanmıyordum. Yanı başımda duran sevgilime baktım gözucu. Yine mükemmeldi.

O an her şeyi unutmuştum. Adrenalin bedenimi sarmıştı sanki.

Ama ışıklar kapandığında, koşar adımlarla yanımızdan uzaklaşan sevgilime ilk başta öylece baktım. Daha sonra etrafımdaki insanları iterek -ne kadar kabaca olsa da, söz konusu minik meleğimdi- peşinden gitmeye başladım.

Tuvaletlerin olduğu koridora girdiğinde, adımlarımı hızlandırdım. O sırada kolumdan tutan Lil Nas la sadece peşinden bakabilmiştim. "Dostum, çağırıyorum duymuyorsun da. Harikaydınız herkes ayakta alkışladı sizi."

Gözlerini etrafta gezdirip, "Tebrik ederim bu arada. Oliviayla olacağın aklımın ucundan geçmezdi." Kaşlarımı çatıp "Kimseyle bir şey olduğum yok. Tezlerinizi kendinize saklayın"

Ben yanından ayrılırken, inanmadığına ait şeyler anlatıyordu. Birilerini inandırmak zorunda değildim.

Tuvaletlerin olduğu yere geldiğimde, tek tek tüm kapıları açtım. İçeride birisinin olacağını umursamadan. Beşinci kapıya geldiğimde, kilitli olduğunu gördüm.

"Yoongi, açar mısın kapıyı? Lütfen bak"

Burun çekme sesi geldiğinde, dünyam başıma yıkılmıştı. Kapıyı açmaya zorladığımda, "Tae-hyung, lütfen git. Ge-leceğim" dedi.

"Hadi çık birlikte gidelim. Yalnız dönmeyeceğim oraya"

Inatçıydı, çıkmayacaktı biliyordum. O yüzden beş dakikalık bekleyişimden sonra, dışarı çıktım. Koridorun sonundaki dış kapıya doğru ilerledim.

Dışarı çıktığım gibi, kendimi duvara yaslayıp bekledim. Gerekirse sabaha kadar bekleyecektim. O çıkana kadar.

Yanı başımda sigara içen insanlardan bir tane rica etmiştim. Şimdi de, ikincisini içiyordum. İşte her defasında bana bunu yapıyordu. Tek acı çeken o değildi.

Bencillik mi yapıyordum? Aklım çok karışıktı.

Ben beynimin içindeki seslerle boğuşurken, Yoonginin törenin devam ettiği hole doğru ilerlediğini gördüm. Hemen sigarayı kenara atıp peşinden ilerledim.

Tam kapıdan geçecekken, kapıyı tutup geçmesini sağladım. Dönüp baktığında, "Melekler önden." Dedim. Bir şey demeden sessizce diğerlerinin yanına adımladı. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Böyle olacağını baştan söylemiştim diğerlerine ama, Yoongi ısrarla sorun olmayacağını söylemişti.

Şimdi böyle yapması beni yanlış gösteriyordu. Ama tüm suç bende değildi. Ben kapının önünde durmuş onu izlerken, koluma giren kişiyle irkildim.

"Hadi ama yakışıklı, bir fotoğraf çok görme rol arkadaşına"

Nazikçe kolumu çekip, elimle geçmesi için yön verdim. O memnun bir şekilde önden yürürken, ben arkadan Hoseok hyunga kaş göz yapmaya çalışarak ilerliyordum. Jin hyunga o kadar odaklanmıştı ki, beni görmüyordu bile.

En son Jungkook gördüğünde, Yoonu işaret ettim. Bizi görmemesi gerektiğiyle alakalı. Ama benim beyinsiz arkadaşım konuyu tam aksi şekilde anlayıp, Yoongiye bizi göstermişti.

Olivia oturduktan sonra, el mecbur ben de oturmuştum. Anında bir sürü kamera flaşları gözümüzün ışığını almaya başlamıştı. Bu yolun dönüşü var mıydı bilmiyorum ama, ben o yolda yalnız kalmıştım. Buna emindim.

Çünkü Yoongi bize öyle bakıyordu ki, görseniz beni öldürürdünüz. Ben bile kendimi öldürmek istemiştim.

Ama burada taetaemin ne suçu var?

Yoonumun hiç suçu yok.

Neyse sonraki bölümde görüşürüz <3

vaveyla | taegi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin